Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '15

 
Kategori
Deneme
 

Masal anlatmak

Masal anlatmak
 

MASAL ANLATMAK


Nurullah Ataç “Karalama Defteri- Sözden Söze” adlı eserinde:

"Fransız düşünürlerinden Jules Soury’yi bir gün yolda görmüşler: 'Bütün masalları çürüttüm, yıktım. masalsız kaldım. Bana masal verin, masal verin bana, masalsız yaşayamıyorum!' diye bağırıyor. Çıldırdı demişler onun için. Belki de çılgınlıktan o gün kurtulmuştur." diye yazmış.

Gerçekten de ruhumuzun masallara o denli ihtiyacı var ki bir ağacın suya ihtiyacı olduğu gibi… “Bana masal verin.” cümlesini haykırasım geliyor bazen…

Geçenlerde Bilge Karasu’nun “Göçmüş Kediler Bahçesi” kitabındaki “Avından El Alan” adlı masalını okudum. İşte oradan kısacık bir alıntı:

  “…Balık ağırlaştıkça, bu yükü sevdiğini anlıyordu balıkçı; ağırlığın arttığını duydukça, gönlünde, onu yeğnileştirebiliyordu. Soğuğu duydukça, içinden kaynayan, üreyen bir ısıyla kendini de balığı da ısıtabiliyordu. Yavaş yavaş balığın dilinden anlamağa başladığını sezdi. Kim bilir, belki de balıktı balıkçının dilinden anlamağa başlayan. Uzun sözün kısası, yavaş yavaş, anlamağa başlıyorlardı birbirilerini. Balık , ‘Uyu gene…’ diyordu ona. Hazır değilim, dediğin için giremedik karanlığın içine; ölümden korktun. Oysa ölümle bir araya gelmeden, acılar çekip parça parça olmadan, gönlün tazelenmez, yeniden doğamazsın.’ dedi. ‘Seninle her yere giderim ama hazır değilsem bir şeye, seninle bile gitsem, neye yarar?’ diyordu balıkçı… Ne ki, kendi gönlü bile kanmıyordu, balığa bu söylediklerine…”

Bu güvensizlik veya kendini hazır hissetmemek acaba kendi iç dünyamızı iyi tanımaktan mı ileri geliyor yoksa yaşadıklarımızdan çıkardığımız derslerden mi kaynaklı? “Herkes herkesi kendi gibi bilir.” demiş atalarımız…İşte birbirimizi anlamamak, bencillik, dilimizin söylediklerine aklımızla ve gönlümüzle onay vermemek kısaca içimizde gerçeğimizi arınmış bulamamak ne kadar üzücü bir durum… Balıkla balıkçı arasındaki sevgi de olmazı olur yapma çabasının ruha verdiği yorgunluk bence… İnsanın çoğu zamanlardaki gibi bencilliğinin yine öne çıkması…Ruhu kirden arınmamış birinin balıkla dostluğu da zor adeta eşyanın tabiatına aykırı… Ancak o kişi ruhu temizse oluşur ve sonsuza dek sürebilir bu dostluk… Dilerim iyi yüreklilerin karşısına her zaman kendileri gibi temiz ruhlu insanlar çıksın.

“Kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam, başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?” demiş Sabahattin Ali… O halde önce kendimizden başlayalım. Bol bol masal okuyarak ruhumuzu yıkayalım. Çocukluğumuzun güzelliği de masumiyeti de bu masallarda saklı değil mi? Hadi o zaman hep birlikte haykıralım:  “Bana masal verin, masal verin bana, masalsız yaşayamıyorum!”

Not: Siyasilerden dinlediğimiz masalları kastetmiyorum. Sakın ha bana masal anlatmayın.

 

HARİKA UFUK
ADANA
10.08.2015
SAAT:17.30

 
Toplam blog
: 389
: 261
Kayıt tarihi
: 01.12.13
 
 

Adana'da doğdu. Öğrenim hayatına İstanbul'da Çengelköy İlkokulu'nda başladı. İstanbul Marmara Ünive..