Masal tadında yaşam

Masal tadında yaşayalım bugün. Hayallerle kaplı olan dünyamızı daha da açalım düşlere. Mesela kırmızı başlıklı kız misali dolanayım çiçek toplamak için ormanlık alanlarda. Babaannem de olsun hep beni merak eden. Küçük güzel bir de evi olsun babaannemin. Bahçe içinde, taş bir müstakil. İçi çiçek kokularıyla harmanlansın. Çift katlı olmasın, yaşlı ya babaannem yorulmasın merdivenleri çıkarken. Tek katlı bir küçük ev. Bana kendi elleriyle dikmiş olsun kırmızı elbisemi. Başlığımı bile düşünmüş olsun babaannem. Sonra, evet sonra sahne değişsin ve bu sefer ben itilip kakılan ama sonunda o yakışıklı prensle evlenen kül kedisi olayım. Üvey annem ve üvey ablalarım kıskansınlar beni. Hayal ya işte ya da tatlı bir masal ya. Güzel bir balo'da tanışsam o yakışıklı prens'le. Beni gördüğü an işte desin işte evleneceğim kız bu. İlk ve son dansı benle yapsın bu yakışıklı prens. Bana yardım eden bir de güzel mi güzel bir perim olsun. Ardından ormanın bir köşesinde bir kuleye hapsedilmiş uzun sarı saçlı, müthiş güzelliği olan Rapunzel olayım. Sevdiğim adamı içeri alabilmek için saçlarımı uzatayım aşağı doğru. Güzel bir ormancık, ve bana gelen sevgilim... Ayna ayna söyle bana benden güzel var mı bu dünya da deyince aynanın cevabıyla bana düşman olan çirkin bir üvey anne elinde olayım sonra da. Babam çok sevsin beni, kıyamasın gözyaşlarıma ama bir kadının elinde hastalılara boğulsun ve beni de kurtaramasın. Ama o masal sonunda da Pamuk Prenses'i kurtaran yakışıklı bir prens olsun. Hayatını bana adasın! Ve her masal sonunda da kırk gün kırk gece düğün olsun.

Kendime ait bir masalım olsun benim. Masalımda deniz kenarında, mavi ve yeşil rengin buluştuğu tam da Dünya'nın merkezi'nde küçük bir evim olsun. Yaşlı olmadığım için iki katlı da olabilir evim. Taş bir yapı olsun. Dışı belli motiflerle işlenmiş taş bir ev. Rengini de düşüneyim, hımm ne olabilir? Buldum bembeyaz bir ev olsun. Gelin gibi bembeyaz, rüyalarda görülebilecek tarzda. İçi de motiflerle işlemeli olsun. Sokak kapısından girince gül ve papatya karışımı bir hava sarsın bedenimi. Küçük ama huzur dolu bir ev. Üzüntülerin barınmadığı tatlı bir aşk yuvası denebilecek bir yer. Alt katında salon, mutfak ve tuvaleti olsun. Salonun bir köşesi hatıraları barındırsın, güzel bir köşe de vitrin içine yerleşmiş güzel tatlı anılar. Hemen yanında kare büyük bir masa, misafirler geldiğinde yemekler bu masada yenecek. Tam karşısında antika dediğimiz bir mobilya takımı ama çok da eski olmayacak, hantal bir kanepe olmayacak mesela. Gayet şık desenli bir takım olmalı. Göze çarpmalı zerafeti ve yerleştirilişi ile. Biraz ötesinde büyük bir balkon olmalı. Sürgülü kapısı açıldığında tatlı bir esintiyle harman olmalı çiçek kokusu. Balkonun önünde iki sallanan sandalye. Yaşlandığımızda eşimle iki huzur dolu muhabbet edebileceğimiz birbirimize bakan iki sallanan sandalye. Tam da balkonun önünde olmalı. Balkon'dan denizi seyretmeliyim. Deniz'in dalgalarıyla sevişmeli ruhum. Mutfağı geniş olsun. öyle ya rahat hareket edebilmeli mutfakta insan. Türk kadınının hayatı mutfakta geçiyor ya hani. Büyükçe tezgahı olmalı, özenle yerleştirilmiş raflarında çatal, kaşığa kolay erişilebilmeli.Duvarı açık sarı, güneş renginde olsun. Açsın içini insanın. Ufak bir masa kondurmalı pencerenin hemen önüne. Kahvaltı ya da akşam yemeklerinde denizi seyrederek yemeli yemekleri. Salona doğru mutfağın duvarında bir bölümü oymalı. Güzel bir desen vermeli. Yazlık evlerdeki gibi. Salondan mutfağa bir ufak pencere açılmalı adeta. Üst kata çıkan merdivenleri tahta olsun. İnerken ya da çıkarken ufak sesler çıkarmalı. Üst kata çıkıldığında merdiven bitiminin tam karşısında banyosu olmalı. Büyükçe bir banyo olmalı ve içine yine büyükçe yerleşmiş bir duşakabin. Hani masaj yapan türden olanından. Işıklı bir büyük de ayna takımı ve hemen altında genişçe bir lavabo. Yer ve duvarlar lila rengine bürünmeli. Tavan ise ona uyumlu uçuk bir renk. Banyoya oldukça uzak olmalı diğer iki odası. Çamaşır makinesini çalıştırdığım gecelerde rahat uyumalıyım odamda. Odaların biri biraz daha büyük olmalı diğerinden. Ve o oda eşimle bana ait olmalı. Ne gecelerin barınacağı, hayal dolu bir oda. Yatak odamda sadece papatya kokusu olmalı. Eşimin hep soldukça yenilediği taze papatyalar ve onların kokusuyla aşk yaşadığım odam. Odam ormanlık bir alana bakmalı. Yağmur sonrası balkonu açtığımda yeşilliğin o kekremsi kokusu yayılmalı en derin yerlerime. Nazikçe dokunmalı bedenime. Yatağımın yanında küçük bir komidin, onun üzerinde bir gece lambası olmalı. Ve eşimin bir zamanlar uğraşıp da yapmaya çalıştığı ilk hediyesi, o ilk aşkının meyvesi; papatyalarla yaptığı güzel mi güzel bir taç hemen gece lambasının yanında olmalı. Ve bir de ikimizin fotoğrafının bulunduğu biraz büyükçe bir fotoğraf çerçevesi. Duvar açık ve tatlı bir yeşil olsun. Doğaya ayak uydursun. Perdeler de ona… İkimizin fotoğrafı yatağımın karşısında da olmalı. Büyükçe bir tane. En mutlu anımıza ait. Diğer oda hemen benim odamın yanında olmalı. Benim odadan biraz daha küçük olmalı. Şimdilik misafir odası ve ilerde de şimdi istemesem bile eşim isterse çocuk odası. Çiçek kokusu bu odaya da yayılacağı için bu odada çiçek olmasa da olur. Güzel bir yatak pencerenin hemen yanında olmalı. Yatan kişi gökyüzünü seyrederek dalsın diye düşlere. Ya da yatak değil de çekyat da olabilir. Bazen alt katta değil de o odada otururuz eşimle. Duvar krem rengi olmalı burada. Küçük bir televizyon da şart bazen orada oturulacaksa. Duvarında güzel bir tablo. Güzel bir tablo da alt kata yani salona da gerekiyor. Balkonun karşısına yerleştirilmiş olmalı. Tabloyu deniz kızları da izlesin diye. Deniz kızları eşimle yaşadığım o sonsuz aşkı da izlesin. Hatta aşık olsunlar bizim sevdamıza. Böylesi bir yaşamın içinde mutlu oluşumuza. Hayal denir ya işte. Tam da böylesi bir hayal olmalı benim olacaksa. Masallardan bile güzel olmalı. Sonsuzluğun koynunda hissettirmeli. Aşkı yaşamalı ama öyle böyle değil. Tahir ile Zühre gibi bir sevi aşk yaşanmalı masalımda. Hayal ya işte. Benim de hayalim bu olmalı.
kkadak