Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Psikoloji
 

maskeler ve ilteşim (-sizlik)

maskeler ve ilteşim (-sizlik)
 

www.google.com


MASKELERLE KUŞATILAN İLETİŞİM (-SİZLİK)

“Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol”. Mevlana

Her şey dışta düzgün ve cilalı,

Hiç yıpranmayan, her zaman saklayan

O maske

Altta ne güven, ne de rahatlık…

Altta;

Karışıklık, korku ve yalnızlık içinde bocalayan

Gerçek ben

(“Söylemediklerimi İşitin Lütfen” şiirinden: Bkz. Doğan Cüceloğlu, İnsan İnsana, 3.Baskı, Altın Kitaplar:1982)

‘Maskeler’, ‘gerçekte var olan özelliklerimiz (gerçek ben)’ ve ‘iletişim’ üzerine düşünce yolculuğuna çıkalım.

Bu yolculuğa, ‘var olmasını isteğimiz özelliklerimiz (ideal ben)’ kavramını da ekleyelim.

Amacımız, “ideal iletişim” için nelere yaklaşmamız ve nelerden sakınmamız gerektiğine ışık tutmak olsun.

Çevremizdekilerle iletişim kurarken, aşağıdaki kelimelerle başlayan cümleler kurmadığımızı söyleyebilir miyiz?

  • Eğer nasıl bir kişi olduğumu,
  • Eğer ne düşündüğümü,
  • Eğer ne hissettiğimi,
  • Eğer neyi yanlış yaptığını,
  • Eğer neyi beğenmediğimi,

söylersem; “kabul etmez, alay eder, kızar, suçlar vb. vb.”

“Neden böyle düşünüyoruz?” sorusunun yanıtı aşağıdakilerden biri ya da hepsi olabilir mi?

  • Red edilmemek ya da red edilme tehlikesiyle karşı karşıya gelmemek.
  • Kaybetmemek ya da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelmemek.
  • Red edilmenin-kaybetmenin yaratacağı korkuyla yüzleşmemek.

Karen Horney, “Çağımızın Nevrotik Kişiliği” adlı kitabında sevgiye duyulan nevrotik istekten söz eder. Sevgi; red edilmemektir. Sevgi, onaylanmaktır. Onaylanmak ise başarıdır, sosyal kabuldür, ait olma duygusunu yaşamaktır. Bağılılık ihtiyacını gidermedir, saygı duyulmadır, kendini güvende hissetmektir.

Karen Horney”in söz ettiği nevrotik istek, kaybetmeme endişesiyle sarmalanmış sevgi istediğidir. Yani nevrotik bireyin sevdiği şey aslında ‘kaybetmemektir’.

İşte, iletişim (-sizlik) uğruna, MASKELER de tam da bu anda sahneye çıkar.

Gerçek benlik (şimdi ne olduğum) ile ideal benlik (ne olmak istediğim), kaybetme endişesi ile çevrilmiş bir arenada karşı karşıya gelirler.

Gerçek benlik “Ben neyim?” sorusunun cevabını verecektir sürekli.

İdeal benlik ise “Ben ne olmalıyım?” sorusunun cevabını.

İdeal benlik, “kişinin ulaşmak istediği özelliklerini” durmadan tekrar edecektir. Çünkü, bu özelliklere ulaştığı takdirde, benliğini çok değerli bulacaktır.

Gerçek benlik de, “şimdi ne gibi özelliklere sahip olduğunu” sorgulayamaya ısrarla devam edecektir. Çünkü, “ne olmalıyım?” sorusunun cevaplarına ulaşılıp ulaşılmadığının kontrol altında tutulması gerekmektedir.

Her iki benlik için de çabalarının ödülü, kendini değerli hissetmek olacaktır.

Benliğin gerçekte, ne gibi özelliklerden oluştuğu ve ideal benliğin ne gibi özelliklere değer verdiği kişiden kişiye göre değişir.

X kişisinin gerçek benliği, “ben arkadaşlarım tarafından aranan biri değilim” diye seslenirken, ideal benliği, “arkadaşların tarafından aranan biri OLMALISIN” diyebilir.

Fakat Y kişisi için aynı konuda yani arkadaşlık ilişkileri konusunda, gerçek ve ideal benlik farklı özellikler içerebilir.

Y kişisi için gerçek benlik: “Ben arkadaşlarım tarafından aranan biriyim, Çünkü yanlışlarını hoş karşılıyorum. Hoşgörülüyüm” derken, “ideal benlik; “Arkadaşların tarafından aranman çok önemli değil, önemli olan onlara yanlış yaptıklarını söylemen. Seni böyle kabul etmeleri önemli olmalı” diyebilir.

İşte tam bu anda, gerçek benlik ile ideal benlik karşı karşıya gelecektir. Ya da karşı karşıya kalacakları bir zaman gelecektir. Çünkü kendini değerli hissetme adına ikisi de isteklerinden vazgeçmeyecektir.

Karşı karşıya geldiklerinde, gerçek benliğin önemli bir destekçisi ortaya çıkacaktır: MASKELER…

İster yüzyüze iletişim (beden dili, ses tonu ile birlikte), ister telefon ya da kalem ve kağıtla yazılmış bir mektup, ister elektronik posta ya da kişiye ait bir web sitesi üzerinden olsun, maskeler ortaya çıkıverirler. Kişi, artık;

Yüzyüze iletişimde; “Usta aşçılara taş çıkarırsın”, “Saçlarının rengi muhteşem olmuş”, “Araban harika” der.

Telefonda; “Yok, yok. Vaktim var. Anlat sen”, “Tamam efendim, hemen dosyaları bulup getiriyorum… Yo, müsaitim” der.

Mektupta; “ Çoktandır yazmadığın, bir telefon etmediğin için seni çok iyi anlıyorum. Çok haklısın…” diye yazar.

Elektronik posta adresinde; Likeable_woman@, panter@, cesuryurek06@, sexy_maymun@....’dur.

Web sayfalarında; catwoman, Kleopatra, hansome, bad_boy, crazygirl’dür. (İletişim kurabilmek adına fotoğraflarımızdan kurguladığımız-dışavurduğumuz benliğimiz konusuna hiç girmiyorum)

Fakat, bu maskelerin gücü, ideal benliği kandırmaya yeter mi?

Ya da sevgiye duyulan nevrotik isteğe ulaştırabilir mi, kaybetmeme endişesinden kurtarabilir mi?

Bunun cevabını aşağıdaki soruları, hayatınızdan örneklerle yanıtlayarak siz bulmaya çalışın: (Aşağıdaki sorular, yıllar öncesinde iletişim konusunda ilk okumalarımı yapmaya başladığımda edindiğim değerli bir kitabın sayfalarından alınmıştır. Okuduğum ilk iletişim kitabı olmasından gurur duyduğum “İnsan İnsana” adlı kitabı yazan Sayın Doğan Cüceloğlu’ ndan aktarıyorum).

“Önümüzdeki iki gün süresince, gerçekten kendinizi değil de, başkalarını memnun etmek için yaptığınız davranışların farkına varmaya çalışın… Günlük iletişiminizde ne denli sık maske takıyorsunuz? Bu kadar maske takmaktan hoşnut musunuz? Bunları hangi koşullarda kullanıyorsunuz? Bu davranışlarınızdan memnun musunuz? Maske takmak size (doyum, sıkıntı vb. gibi) ne tür duygular veriyor? Tüm bunları inceledikten sonra bulduğunuz sonuçtan hoşnut musunuz? Değilseniz acaba ne yapabilirsiniz?”

“Ne yapabiliriz?” sorusunun pek çok yanıtı var. Ben bu yanıtlardan sadece biri olabilecek bir öneriyle bitiriyorum yazımı.

Sevgiye nevrotik bir biçimde bağlı olmadan, başkalarını memnun etmeyi amaçlamak şüphesiz ki önemlidir ve aynı zamanda da değerlidir.

Başkalarını memnun etmek üzerinden nevrotik sevgi isteğimizi tatmin etmek, kaybetme endişesini yaşamamak, önem taşıyan bir amaç haline gelmiş olabilir.

Fakat bundan daha önemli olan bir amaç olmalıdır: “RİYA YAPMAMAK”.

İdeal benliğimizin “Ne olmak istiyorsun?” sorusunun cevaplarından birini “riya yapmamak” özelliği oluşturmalıdır. Gerçek benliğimizin “Ben neyim?” sorusunun cevaplarından birisi de “Riya yapmıyorum” olmalı ve bunun uğrunda mücadele edilmelidir.

Bu mücadeleye önce kendi kendimizle iletişimi yeniden gözden geçirerek başlayacağız. İdeal benliğimizi daha doğru amaçlar ve özellikler yönünde yeniden yapılandıracağız, kodlayacağız.

İletişim yolunda, “ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” ışığının daha geniş bir alanı aydınlatmasına gayret edeceğiz. Gayret edeceğiz ki, benliğimiz daha doğru olanlar yönünde var olabilsin, değer kazansın. Benliğimize özsaygıyı kazandırabilelim.

Özsaygı kazandırılmış bir benliğe sahip olarak iletişim kuralım. Gerçekte var olan özelliklerimiz, idealimizdeki özelliklerimizi aksettirsin. İdealimizdeki özelliklerimiz de daha doğru olanı aksettirecek değerler içersin.

İnsan olmaya yakışır özelliklerle kuşatılmış benliklere sahip olanların kurduğu iletişim ortamlarının çoğalması dileği ile…

 
Toplam blog
: 27
: 1301
Kayıt tarihi
: 21.05.07
 
 

Üniversite öğretim görevlisi emeklisiyim. Ama hayattan emekli olmadım ya.  İletişim fakültesi rad..