Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG HASAN ARSLAN

http://blog.milliyet.com.tr/uzmpskhasanarslan

06 Ocak '15

 
Kategori
İlişkiler
 

Maskeli Balo

Maskeli Balo
 

Hristiyanlık inancındaki cadılar bayramından, eğlence amaçlı düzenlenen kostüm partilerine kadar geniş bir alanda insanların olduklarından daha farklı görünmeye çalıştıkları ve göründükleri, yani kostümlerini taşıdıkları karakter gibi davranmaya çalıştıklarını çoğu zaman gözlemlemekteyiz. Bu kısa yazının konusu ise daha çok bu durumların bir eğlence ya da inanış veya kültürel durumlarından kaynaklanmayıp, yaşamda çoğu zaman insanların yakınmalarına neden olan ama aynı zamanda şikayetçi oldukları bu durumun kimileyin aktörü konumuna geldikleri gündelik yaşam olaylarının nedenleri ve sonuçlarını yönelik kısa bir bakış sunmaktır.

Sevilmek, onay almak, kabul görmek vs. kültürden, yaştan, cinsiyetten ve içinde yaşadığımız zamandan bağımsız olarak tüm insanların temel ihtiyaçları arasındadır. Hayatımız bu ve buna benzer ihtiyaçları karşılamaya yönelik bizler farkında olalım ya da olmayalım karşılamaya yönelik olarak geçer. Bu ihtiyaçların kimi zaman açıkça farkındayızdır ve sağlıklı yollarla bunları karşılamaya çalışırız. Burada sağlıklı derken söylemeye çalıştığım şey ihtiyaç her ne ise bunu açıkça ve en sade haliyle ifade etmeye çalışmak ve bunun karşılanması için gerekli adımları atmaktır.

Bazen de ihtiyaçlarımızın farkındayızdır ancak bunları açıkça ifade etmek yerine farklı yollara başvurarak bunları karşılamaya çalışırız. Karşımızdaki insana kendi duygu ve düşüncelerimizi açmadan, sadece gözlerimize ya da beden duruşumuza bakarak, çoğu zaman da sözlerimizin arkasındaki gizli anlamı bulmasını umut ederek adeta onu bir müneccim rolüne sokarak anlamasını bekleriz. Tabi ki tüm bunlar hayatımızı kolaylaştırmak yerine zorlaştırır ve ihtiyaçlarımız ya hiç ya da bizi tatmin edecek kadar karşılanmamış olarak kalır.

Yukarıda sayılan iki durumun dışında belki de en kötüsü ise ihtiyaçlarımızın hiç farkında olmadan yaşamı sürdürmeye çalışmamızdır. Böyle zamanlarda hep ne aradığını bilemeden bir arayış içinde oluruz. Çoğunlukla da bir kısır döngüdeymiş gibi yaşarız.

İhtiyaçlarımızın farkında olalım ya da olmayalım bunu açıkça dile getiremediğimiz durumlarda çoğunlukla kendimizi bazı rollerin içinde buluruz. Bu roller çoğu zaman kendi öz kimliğimizden ya da benliğimizden çok daha farklıdırlar. Gündelik hayatta diğerleri olan ilişkimizde bunları sıklıkla kullanırız. Bunlar, bazı zamanlar ihtiyaçlarımızı karşılamak veya bizi incinmekten ya da kötü duruma düşmekten koruduğuna, içsel olarak inandığımız ve farkında olarak ya da olmayarak taktığımız maskelerdir. Bu maskelerin aslında arzu ettiğimiz kabul, onay ve sevilmeye giden en etkili yol olduğunu düşünürüz. “Sakın sevdiğini belli etme, yoksa seni kullanır.”, “Bu dünya da kazanmak istiyorsan kötü ve acımasız olacaksın”. “Eğer sert olmazsam öğrencilerim, personelim vs. beni dinlemez”, “şimdi eğer ona kötü göründüğünü söylersem, bana darılır” gibi örnekler taktığımız maskelerin birer özelliğidir. Bu örnekleri daha da çoğaltmak elbette de mümkün. Ama burada önemli olan şey bu maskeler ya da davranış kalıplarıyla aslında bazı sıfatların arkasına sığınmaya çalışmaktır. “Güçlü, duygusuz, zengin, başarılı, inatçı, asabi, centilmen, romantik vs.” Bu sıfatlara yakından baktığımızda aslında onay almak, kabul görmek, saygı duyulan biri olmak, sevilmek vs. gibi ihtiyaçlarımızı satın almaya çalıştığımızı söyleyebiliriz. Bu durum aslına bakarsanız bazı zamanlar işe de yarar. Çünkü bir şekilde bu ihtiyaçlar bu sıfatlarla karşılanır. Ancak kötü olan durum şu dur ki: Bu ihtiyaçlar ancak o sıfatları sürdürebildiğiniz ölçüde karşılanır ve bundan dolayıdır ki bu sıfatları sürdürebilmek adına var gücümüzle asılırız o maskelere. Bu ise bir nevi koşullu bir onay, kabul, saygı veya sevgi anlamına gelir. Bir insan olarak ise hepimizin aslında arzuladığı şeyin koşulsuz bir sevgi, saygı, onay ve kabul olduğuna inanıyorum. Bu ise işin en kolay ama insanlar için en tehlikeli yoludur. Çünkü aslında incinmeyi de bir anlamda tolere edebilmeyi ve çok daha derinlerde ve en temelde ise kişinin kendini olduğu gibi kabul etmesinden geçer. Bu aslında kişinin aynaya baktığında gerçek anlamda kendini görebilmesi ve diğer insanlar ve dünya ile en yalın, en saf, en doğal haliyle hiçbir şeye gereksinim duymadan iletişime geçmesi ile mümkündür.

 
Toplam blog
: 6
: 792
Kayıt tarihi
: 22.10.14
 
 

Ege Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2007 yılında mezun oldum. Aynı Üniversitede Klinik Psikoloj..