Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Masumiyet Müzesi ne kadar masum?

 "Odunu koysam seçtiririm" bir laf varmış yıllar yıllar önce, bir varmış bir yokmuş zamanlarinda... Bu romanı okuyunca doğrudan bu söz geldi aklıma. "Odun yazsam, artık satarım; roman diye" demiş sanki Orhan Pamuk...

Nasıl da şikayet etti yine ülkesini. Ben de Masumiyet Müzesi'ni okuyan biri olarak O'nu şikayet ediyorum: Cok kötü yazmış... Bir kere yine Atatürk'e ufak ufak da olsa dokundurmaları var, ne alıp veremedigi varsa... Türk devriminin, yenliklerin 50'li 60'li yıllardaki durumuna göndermelerde bulunmuş; sanki devrimlerin, yeniliklerin uzantılarının bu hali, Ataturk'un sorumluluğundaymış gibi...

Daha kitabın başında, Orhan Pamuk'un hayatının anlatıldığı yerde zaten "Türkiye Devleti'ne karşı eleştirel bir tavır takındı " diye bir cümle var... Türk Devleti bile denmiyor... Sanki kitap Amerika' da veya Almanya' da çıkmış. "İşte Tükiye Devleti diye bir ülke var, yazarımız da Devlete karşıdır biraz" mı demek istemişler?
Gerçek yaşamdan kopuk bir kahraman ve onun hayati...Aşk için yapılan bir şey yok aslında kitapta. Ben romani okuyunca "vay be aşka bak " diyemedim, surekli Kemal'e kızdım. Aşkı, bir kadını takıntı haline getiren bir Kemal var; para kazanmak gibi bir derdi olmayan, ömrünü Füsun'u beklemekle ve müze gezmekle geçirmis bir adam...Aşk için ne yapıyor...Bekliyor. Hemen her akşam kadının ailesi ile hatta kocası ile yemek yiyor...Aşk mi bu? Sırf Füsun'a yakın olacağim diye bir ajan gibi kızın kocası ve ailesi ile 1593 kere yemek yemek mi? Bu şimdi Aşk için mücadele etmek mi? Tek bir adım atmıyor; kadını kazanabilmek için, ama sigara izmaritlerini biriktiriyor.
Derinden derine Batı mukemmel, biz Turkler berbat yakinmasi alt okuması yapılıyor romanda. Hem de bakirelik gibi bir konu üzerinden modernlik-tutuculuk tartışması ve Bati-Dogu karşılaştırması. Bulunduğu ulkeyi bu nedenle beğenmeyen kahramanımız, kıskançlık uğruna neler yapıyor, bu da tam bir çeliski romanda daha dogrusu Kemal'de.
Kemal'in aşkına inanmadım. Bu hem Kemal'in aşkını yaşama biçime olan kızgınlık hem de Orhan Pamuk'un anlatımına olan kızgınlık. Duygusuz, ruhsuz, betimlemesiz, kurgusuz, düm düz anlatımı.
Kitabın esas güzel olan kısmı müzecilikle ilgili kısımları, o da aceleye getirilmiş gibi.Kitabın sonunda sunlar dikkat cekiyor: Yapay bir itiraf ve romani açıklama cümleleri . Okurla konuşma tarzının yapaylığı, soğukluğu.
Feridun desen "yıllarca biz niye 3 kişi gezip duruyoruz" gibi bir sorgulamayı hiç yapmayan ve bu yuzden romanı gercekten iyice uzaklaştıran tam anlatılamayan bir kahraman.
"Dönemin tarihi olaylarına da yer versin romanımız" kaygısı ile arada sırada öğrenci olaylarına, siyasi kavgalara ufak ufak, suya sabuna dokunmadan gönderme yapmalar da romana tatsızlık veriyor.
Aristo'dan söz ediyor Kemal... Füsun peşinde olan Kemal ne zaman okumuş Aristo'yu falan diye sormadan edemiyor insan. Ama kahramanımız Kemal, iyi eğitim almış, zengin bir ailenin oğlu ya, anlar bu isimlerden gibi bir mesaj verilsin diye konmuş, yapay duran bir sorgulama anı.
Aceleye getirilmiş bir final söz konusu romanda. Bu finalde 555. sayfada bulunan yazılma ve belirtilme nedenini anlayamadığım bir cümle: "....üstü başı kömürcü gibi simsiyah ve yağ içinde ama elleri tertemiz bir çocuk çırağın, üzerinde Kıbrıs Türk yazan bir tepside (alışkanlıktan yazıyorum, müzegezer Masumiyet Müzesi' nde boşuna aramasın) getirdiği çaylarımızı......." (insan bir şeyler anlıyor da, ama bu kadar paranoyak, komplocu olmayalım de mi?)
Masumiyet Çağı isimli bir roman var. Ödüllü bir roman. Masumiyet Müzesi'nden çok önce yıllar yıllar önce yazılmış. Bu kiatbı da okuyorum.Bitirmek üzereyim.Ve şimdilik şunu diyebilirim ki, Orahn Pamuk'un Masumiyet Müzesi sadece isim olarak benzemiyor Masumiyet Çağı'na.

 
Toplam blog
: 14
: 2434
Kayıt tarihi
: 04.11.08
 
 

Yazmayı seviyorum. Okumayı seviyorum. Uyumayı seviyorum. Klasik müzik konserlerine, tiyatroya ve ..