Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

01 Haziran '13

 
Kategori
Bilim
 

Matbaayı kaçıran Türkiye, dijital devrimi yakalayabilir mi? Nasıl?

'Matbaayı Kaçırdınız Dijital Devrim Elinizde' Al Gore

Eski Amerikan Başkan Yardımcısı Al Gore, iletişimde matbaadan sonraki devrimin dijital olduğunu belirterek, "Osmanlı ilkini kaçırdı ama ikincisi elinizde" dedi. Al Gore’un ifadesi “Osmanlı İmparatorluğu matbaa icat edildikten hemen sonra matbaayı yasakladı. Böylece kendi topraklarında bulunan ülkeler bilgiden yoksun kaldı”. Önemli bir tespit. 2013 yılında 4. sü düzenlenen Türkcell Liderler Zirvesi için Türkiye’ye gelen Oscar ve Nobel ödüllü, Apple yönetim kurulu üyesi ve Google danışmanı eski Amerikan Başkanı Bill Clinton döneminde 8 yıl süre ile başkan yardımcılığı da yapan dünyaca ünlü politikacı Albert Arnold Al Gore, konuşmasında Türkiye’nin dinamik nüfusu ile ciddi potansiyeli olan bir ülke olduğuna dikkat buyurmuşlar. Al Gore konuşmasında Amerika’nın 1969 yılında Ay’a çıkarken yaş ortalaması 26 olan bir ekip ile hazırlık yaptığını ifade ediyor ve genç nüfusa sahip olan “ Türkiye’nin elinde dijital çağı yakalayacak bir güç var” diyor. Genç bir nüfusa sahibiz. Genç nüfus demek dinamizm ve enerji demek ancak ne yazık ki gençleri anlayan onların önünü açan yok. İşsizlik en fazla gençlikte özelliklede üniversite mezununda. Bu da işin bir başka boyutu.  Günümüzde klasik matbaacılığın yerini bugün dijital iletişim almış ve insanlık ilk defa son 30 yılda oturduğu yerde dünyanın her tarafı ile anında iletişim halinde bilgiye ulaşmaktadır. Hepimiz, eşimiz-çocuğumuz ile anında görüntülü görüşebilmekteyiz. İstediğimiz bilgiyi dağ başında bile indirebiliyor, her türlü haberi yazılı ve görsel olarak da takip edebilmekteyiz.

Bu bağlamda Al Gore’un, Türkiye toprakları birinci devrimi kaçırdı fakat ikincisini yakalamak kendi elinde ifadesi önemsenmeli ve gereği de yapılmalıdır.

 

Gutenberg’in matbaayı icat etmesinin iletişim adına büyük bir devrimdi ve bilginin yer yüzeyinde yayılması hızla sağlanmıştı. İnsanlığın önemli kilometre taşı buluşu o gün çok önemli bir buluştu ve fiziğin temel mekanik ağırlıklı bilgisi kullanılarak üretilmişti. Bugün bütün dünyada eski yapı matbaalar var ve bu makineleri Ürdün’de, Mısır’da ve diğer gelişmekte olan ülkelerde bile üretilebiliyor. Ancak bugün dijital çağda elektromanyetik ve bilgisayar yazılımı ve karmaşık fizik, kimya, elektrokimya sistemleri devreye girdiği için bizim gibi ülkeler temel bilimlerde yeterince gelişmedikleri için bu tür teknolojileri yapamamaktadırlar.

Osmanlı ve bugün de Türkiye bilime yeterince önem vermemenin bedelini sürekli satın alarak ödemektedir. Birkaç gün önce dijital kimliklerin basılacağı ileri düzeyde güvenlikli bir matbaa haber konusu edilmiştir. Göz kamaştırıcı ancak teknolojisi dışarıdan sağlanmaktadır. Yabancı bir sanatçının konseri için gerekli ses düzeneği Almanya’dan getirtildiği belirtilen iki haber peş peşe aynı anda tutulan ülkemizde akla gelen soru biz ne üretiyoruz? Açıkçası halen ülkemiz ileri teknolojide dışa bağımlı ve bu bağımlılık birçok alanda devem etmektedir. Başbakan milli otomobil yapımı için talep oluşturdu. Önemsediğim bir konu, ancak halen kimse buna yanaşmıyor. Eski teknoloji ile olsaydı Türkiye bir şeyler yapabilirdi. Ancak bugün bütün otomotiv ve ulaşım teknolojileri tamane elektronik ve elektromanyetik alana kaydı. Tam olarak ülkemizin potansiyeli nedir bilmiyorum ancak görebildiğim kadarı ile ne yazık ki Türkiye bu konudaki alt yapı, donanım ve yazılım bilgisinden uzak. Türkiye otomobilde bir segman üste geçtiği için iş çevreleri dışarıda ileri teknoloji ile üretilen araçlar ile rekabet edilemeyeceğini düşünerek yerli yapmaya yanaşmamaktadırlar. 

 

İleri Teknoloji Sanayi Ürünü Üretemedik

Türkiye, dünyanın 17. büyük ekonomisi olmasına karşın ileri teknoloji üretiminde Dünya Ekonomik Forumu (DEF), Bilişim ve İletişim Teknolojileri (ICT) 2010-2011 raporuna göre 138 ülke arasında 71. Sırada olduğu görülüyor. Türkiye Kalkınma Bankası uzman iktisatçısı Bayram Ali Eşiyok (CBT 1366) Türkiye’nin yüksek teknoloji içerikli sektörlerde rekabet gücünün düşük olduğunu bildiriyor. Dünya bankası verilerin göre 2010 yılı verilerine göre Türkiye’nin ileri teknoloji ihracatının Toplam İmalat Sanayi İhracatı İçerisindeki Payı (%) 1,9 olarak görülüyor. Türkiye’nin Dünya ileri teknoloji ihracatı içindeki payı ise 2009 yılı verilerine göre % 1’in altında (B. Ali Eşiyok). Bu değer çevremizde ekonomisi bizim kadar bile olmayan birçok ülkede de mevcuttur. Bu bağlamda dijital devrimi kaçırmamak için ülke olarak temel bilimler, uzay, tıbbi bilimler ve iletişim teknolojilerine yatırım yapacak çok ciddi bir perspektifler ve hedefler koymamız gerekiyor.

Türkiye bilim ve teknoloji çok konuşulan ancak bir türlü sıçrama yapamayan bir konumda. Benim uzun zamandır izlenimim ve görüşüm sorun Türkiye üniversitelerinde ve üniversite ortamının yaratılmamasından kaynaklanıyor. Gezdiğim gördüğüm dünya ülkeleri ile ülkemizi kıyasladığımda Türk insanı yaratıcılıktan çok uzak görülüyor. Gördüğünü iyileştiriyor daha iyisini yapmak için kopyalıyor ancak yeni bir şey yaratmıyor izlenimi edindim. Kendi konumda yenilikleri izliyor ve yapılan bütün çalışmaların peşinde koşuyorum ancak bir tülü yeni bir şey söylememenin ve ilk olamamanın nedenlerini sorguluyorum. Diğer bir önemli konu da Üniversitelerin özerk olmaması ve kendi sorunlarını kendilerinin tartışama ortamının oluşturamaması, örgütsüzlülüğü ve her olayı YÖK ve hükümete havale etmesi bilimin bağımsız yapılmasının önündeki engellerden biri olarak görülüyor. Üniversitelerin ve bilim kuruluşlarının bugün ki verimsizliği ve özerk olma talebinde bulunmaması ileride bilim tarihinde çok tartışılacak ve eleştirilecek bir durumdur. Bilemiyorum yarın üniversiteler bunun hesabını nasıl vereceklerdir. Bilim özgür olmadıkça da yeni buluş olmaz. Ar-Ge için parasal destek önemli ancak tek başına parasal yarım yetmiyor. İstediğiniz kadar para da koysanız temel bilim anlayışı ve felsefesi olmadıkça bilim ve yeni buluş olmuyor. Yetkililerin bu konuyu bağımsız olarak inceletmesini öneririm.

 

Tek Tek Üniversitelerin Çabaları Yetersiz Kalıyor

Zaman zaman yetkililer gittikleri yerlerde bilimsel kuruluşları da ziyaret etmektedirler. Sayın Cumhurbaşkanı Mayıs 2013 ortasında Kayseri’de Erciyes ve kendi adını taşıyan üniversiteleri ziyaret ettiler. Abbas Güçlünün 21 Mayıs 2013 tarihli köşesinde bildirdiğine göre Erciyes Üniversitesinde açılan “Genetikve Kök Hücre Araştırma Merkezi GENOM, Nano TeknolojiUygulama ve Araştırma Merkezi ve Aşı Geliştirme Merkezi” lerini incelmiş ve bilgi almış.. Çok önemsediğimiz konular. Sayın Cumhurbaşkanın ve yetkililerin bilimsel gelişmeleri yakından izlemeleri bilime destek verilmesi bakımından önemlidir. Cumhurbaşkanı Gül, ülkemizde, 10 yıl içerisinde, bilim adına büyük patlamaların yaşanacağını belirtiyor. Bu temennilere candan katılmak ve sonucunu görmek istiyoruz. Umarım ülkemiz bilimi en üst düzeyde destek görür ve bizler de bilim yapmanın mutluluğu ve şerefini yaşarız. Türkiye’de bilim ve teknoloji konusunda beklentiler günden güne artarken, toplumun ve siyasilerin bilime önem vermesi ve konunun takipçisi olması gerekir.

 

Silikon Vadisi Ar-Ge Demek, Bilime Değer Vermek ve Kaynak Ayırmak Demektir 

Aynı günlerde Başbakanın Mayıs 2013 ortasında ABD gezisi sırasında San Francisco’daki Silikon Vadisi'ni ziyareti, basına yansıyan yeni teknolojileri görmesi ve konu hakkında bilgilendirilmesi birçok yönüyle değerlendirilmeye alınmalıdır. Dünyanın ilk ve çok önemli bilim ve teknoloji kentinin Başbakan tarafından ziyaret edilmesi doğal olarak bunun ülkemize yansımaları beklenir. Bulunduğu coğrafyada güçlü olmayı düşünen Türkiye'nin Silikon Vadisi kavramını tanıması ve yüceltmesi önemli. Ancak, bunun gereğinin ülkemizde uygulaması beklenir.

 

Silikon Vadisi Demek Dijital Teknolojinin Kalbi Demek

Bilişim ve iletişimin kalbinin atığı Silikon Vadisi birçok yeniliğin yaratıldığı bir üs. Dünya’da Silikon Vadisi demek AR-GE, araştırma geliştirme demektir. Stanford üniversitesi ile bilişim teknolojilerinin iç içe geçtiği bölge artık bir bambaşka dünyayı çağrıştırıyor. Stanford Üniversitesi en büyük bütçeli üniversitelerden biri olup bilimsel olarak dünyada ilk üç üniversite arasında bulunmaktadır. Dijital devrimlerin çoğunun yaratıldığı yer burası. Günümüzdeki ileri teknoloji üreten birçok şirket burada doğdu ve buradan yönetiliyor.

Bilim insanına yaratıcılığa ve bilimsel özerkliğe kapı aralamak demektir. Hayallerin gerçeğe dönüştürdüğü alanlardır. Silikon Vadisi demek insanların her alanda özgürce hareket ettiği, giyim, kuşam, yeme içmenin konu edilmediği bir alan. Kısa süreliğine orada çalışmış bir arkadaş anlatmıştı, mesai kavramı yok, isteyen istediği zamanda geliyor, isteyen orada yatıyor, insanlar iş yerine ev ortamına dönüştürmüşler. Ortam tam bir ekolojik yaşam modülünde. Orada önemli olan yaratıcılıktır. Yoksa ben de binalar yaptım, para verim demekle olmuyor. Bilim atmosferi ve üniversite demokrasisi olmasa yaratıcılık gelişmiyor.

 

Türkiye Bilimsel Araştırmaya (Ar-Ge’ye) %1 Oranında Kaynak Ayıramadı

Prof. Dr. Yakup Kepenek 27 Mayıs 2013 tarihli köşesinde dünyada son veriler ile Ar-Ge harcamalarını şöyle rapor ediyor “Ulusal gelirden ayrılan AR-GE payı, en son verilere göre OECD ülkelerinde yüzde 2.40, AB'de yüzde 1.91, İsrail'de yüzde 4.40, Finlandiya'da yüzde 3.87, G. Kore'de yüzde 3.74, İsveç'te yüzde 3.43 ve Almanya'da 2.87'dir (OECD Bilim ve Teknoloji Ana Tabloları, 29 Mart 2012)”.

Türkiye'nin 2010-2012 yılları itibarı ile AR-GE’nin milli gelir içindeki payı, OECD verileriyle, yüzde 0.84 dolayında olduğu belirtiliyor. Ancak ne yazık ki Türkiye hiçbir dönemde AR-GE payını % 1 düzeyinin üzerine çıkaramadı. Bir ülkenin bilim ve teknolojide atılım amacıyla AR-GE yapabilmesinin parasal alt sınırı, ulusal gelirinin en az yüzde 1’dir..

Onun içinde bugün içinde bulunduğumuz bilimsel düzeyimiz bir tesadüf değil bir gerçekliktir. Ayrıca ayrılan paranın ne kadarının bilimsel araştırmaya ayrıldığı ise ayrı bir konu. Türkiye’nin 2023 hedefini yakalayabilmesi için şimdiden % 2’nin üzerine çıkması gerekir.

Bugün dünyada her kim ki bilimsel ve teknolojik ürün üretiyor orada açık ara o ülkenin AR-GE'ye verdiği önem ve o amaçla yapılan ciddi harcamaları bulunmaktadır. Ayrıca bir o kadar da üniversitelerinde demokratik yaşam ve özerklik vardır. Yoksa Mahatma Ghandi’nin “Yanlış yolda ilerliyorsanız hızınız biç bir önemi yoktur” sözüne uygun olarak sonuç alamayız. Önemli olan sizin ulaşmak istediğiniz bir hedefinizin olmasıdır. Türkiye’nin hedefi muasır medeniyetler seviyesine çıkmak ise bunun için dijital devrimi kaçırmamalı yani bilime öncelik vermelidir.

 

Sonuç olarak eğer Türkiye Osmanlının kaçırdığı tarihi fırsatı dijital devrimde kaçırmayacaksa mutlaka önceliğini bilime ve teknolojiye vermelidir. Genç nüfusu iyi eğitmeli ve geleceğe hazırlamalıdır. Siyaset yüksek tonlu-stresli atışmadan ülkenin gelecekteki gelişmesi olan bilim ve teknolojiye kafa yormalıdır. Türkiye GSMH da Ar-Ge payını %2’nin üzerine çıkarmalıdır. Genç nüfusun eğitileceği üniversiteler ve bilimsel kuruluşlar özerk olmalı.  Türkiye zihinsel ve kuramsal demokrasiye hızla geçmeli ve üretici konuma gelmelidir. Yoksa bu tren de kaçar. Yine konuşmak ve yüksek perdeden eleştirmek, karşılıklı suçlamalar ile karşılaşacağız.

30 Mayıs 2013 Adana

Matbaayı Kaçıran Türkiye Dijital Devrimi Yakalayabilir mi? Nasıl?

Prof. Dr. İbrahim Ortaş,

Çukurova Üniversitesi, asortas@cu.edu.tr

 
 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..