Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '07

 
Kategori
Matematik
 

Matematiği seviyorum, sayılara aşığım...

Matematiği seviyorum, sayılara aşığım...
 

Yaşam tamamen rakamlar üzerine kurulu bir sistemden oluşuyor. Biz sadece bize göründüğü gibi görüyoruz ama arka planda birbirine bağlı bir şekilde ilerleyen ve kendini doğrulamaya çalışan denklemleri yaşadığımızı düşünüyorum. Yaşayan her canlının ise kendisine özel bir denklemi mevcut ve farkında olmadan bunu sağlamaya çalışıyor. Eşitliğin bir tarafı artarken diğer tarafı eksiliyor.

Matematik her zaman doğruları söyler. Biz hatalı bir işlem yapabiliriz ama sağlama işlemi yaptığımız an yüzümüze çarpar hatayı eninde sonunda. Bazen bir sınav kağıdı gibidir, bir defa kağıdını verdiysen tekrar alıp düzeltemezsin, bazen de defterindeki işlemi silip doğrusunu yazarsın, silinen yerler belli olsa da…

Her hayatın bir deklemi vardır. Limit, integral, türev, kesirli sayılar, tam sayılar, negatif sayılar, logaritma, fonksiyonlar... hayatın ta kendisidir. Sonsuzluk içerisindeki kesir doğrusunda, bulunacağımız A noktası ve B noktası arasındaki geçen zamanda, yaşadığımız her şey ve hatta çakıştığımız diğer doğrularla beraber yaptığımız her açının bir anlamı vardır sayılar dünyasında… Biz görsek de görmesek de böyledir.

Dayanaklar bulmaya çalışıyordum bu fikrimi kanıtlamaya çalışan. Üniversitedeydim. Sayıları çarpıp bölüyordum, toplayıp çıkarıyordum. Ve günlerden bir gün; Evreka!

Kendime ait bir denklem bulmuştum ve anlatıyordum heyecanlı heyecanlı arkadaşlarıma… Sayılar değişse de sonuç hep aynıydı. Zaman, mekan ve kişiler başka ama denklem sonucu hep aynıydı. İlk farkediş anı ve etrafımdakilere kabullendirebilme çabaları zordu. Benim denklemi oluşturan parçaları kendimin seçtiğini ve dolayısıyla bu şekilde sonucun hep aynı olduğunu söylüyorlardı, yani ihaleye fesat karıştırma durumu… Ama öyle değildi ve ben biliyordum. Kanıtlaması da çok güç değildi, yine matematiğin ta kendisi “Zaman” gösterecekti gerçekleri. Hakikat zamanın çocuğudur. En azından elimde bir denklem vardı artık. Ve geniş bir zaman diliminde her doğru gibi kendi kendini kanıtlayan olaylar dizisi beni akladı. Arkadaşlarım bu denklemi kendi hayatlarında toplayıp çıkartmaya başladı ama tutmadı çünkü her hayatın çözümü başkaydı. İlk zamanlar bir saplantı gibi hayatımın her noktasında aramaya başladım. Aradıkça buluyordum. Buldukça inancım artıyordu. Çok uzun yıllar devam etti benim bu sonuca inancım. Ama zamanla bana bir faydasının olmadığını gördüm, hatta zararı bile vardı, saplantı haline dönüyordu çünkü. Sonra vazgeçtim artık. Ben bunu takip etmeyecektim, zaten doğruysa o beni izlerdi. Ve izledi de… “Aramakla bulunmaz; ancak bulanlar arayanlardandır (Beyazıd-ı Bestâmi)” ın sağlaması gibiydim. Ben de artık her gördüğümde sadece tebessüm ediyorum şaşırmadan. Aslında bu, hep söylenen, klasik bir cümleye benziyordu; koca dünyadaki küçük bir kum taneciğiydi sadece. Bahsettiğim matematiksel döngü bundan çok çok daha büyük ve çok daha profesyonelce kurgulanmış bir denklemler kümesi bence.

Matematik bir dildir. Tüm dünyada aynı şekilde kullanılan ütopik bir dildir. İstediğiniz bir yabancıyla matematik çalışabilirsiniz hiç zorluk çekmeden. Nereye giderseniz gidin alfabesi değişmez; 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9 dur. İmla işaretleri; +,-, x, : ’ dir. Farklı alfabe kullanan ülkelerle ortak paydamızdır matematik. Belki de bu özelliğine tek rakip (çok kuvettli bir rakiptir, itiraf etmeliyim ki onu daha çok severim) müzik de öyledir, onun alfabesi de notalardır ve daha kolay etkiler insanları. Müziğin temelinde de matematik vardır. Nota değerleri 1/8lik, 1/16lık, ölçüler, es’ ler, vs. vs. bunları bilmeden iyi bir müzisyen olamazsınız. Matematik ve müzikle kurduğunuz bir köprüyle dünyanın diğer ucuna ulaşabilirsiniz.

Matematik sistematik düşünce tarzıdır. Matematiği anlamayan hayatta çoğu kez tökezler. Okulda geçilmesi zorunlu olan bir ders veya saçma sapan problemler yumağı değildir o. Orada sadece ezbere dayanan, hayatta kalabilecek düzeyde matematik öğretilir. Çoğu kişi sevmez, çünkü felsefesi, esas amacı anlatılmaz. Bence okullardaki öğretilmeye çalışılan matematik çoğu kez bu bilime yapılan en büyük ihanettir. Okulda ondan soğuyanlar hayatta farkında olmadan cebelleşir onunla.

Matematik katıdır, acımasızdır, tek bir doğrusu vardır onun. Bence en güzel yanı, o doğruya farklı yöntemleri kullanarak da ulaşabilmenizdir ama sonuç hep aynıdır. Ve anlarız ki, hayatta tek güvenebileceğimiz şey (babam demeyin!) matematiktir. Sonsuza kadar sizi asla yanıltmaz. Şaşırtır ama yanıltmaz. İspatları vardır. Uğur Dündar’ ın karşısına belgeleriyle çıkar! Bizler gün içerisinde binlerce genelleme yaparız. Bir tane bile tersi örnek söz konusuysa matematik susar, genellemez.

Matematikte çok iyi olanlar da aşkta tökezler. Çünkü matematik nettir. Her zaman aynıdır. Şu anki koşullarda toplanan 2+2 her yerde ve her zaman diliminde 4’e eşittir (10luk tabanlı sistemde). Hayatta usta ama aşkta acemilerdir matematikçiler. Çünkü aşkın hiçbir zaman kesin eşittirleri yoktur; 1+1 yine bire eşit olur, hatta ve hatta 1+1’ in üç ettiği bile görülmüştür. Ama aşkta 1+1 ‘in 2 ettiği söyleyen matematikçi kaybetmeye mahkumdur.

Matematik, bilimlerin bilimidir. Diğer bilimlerin tamamından bağımsızdır ve bütün bilimlerin de temelini oluşturur. Matematik ve felsefe kolkola yürür. Matematiğin sonu felsefeye varır. Pek çok matematikçi çalışmaları sonucunda filozof olmuştur. Örneğin Bertrand Russell matematikçiyken, ünlü filozoflar arasında yerini almıştır. Russell’ a göre; matematiksel mantıktan, felsefi analizden yararlanarak, dünyayı meydana getiren bileşenler hakkında sağlam bir fikire sahip olabiliriz. Bilime ve matematiğe önemli katkıları olan Descartes son yüzyıllardaki en önemli filizoflardandır (benim de blog sayfamdaki isim babamdır, ünlü sözüne biraz ihanet ettim ama ben de onun gibi şüphecilerdenim). Ona göre matematik gerçeği elde etmede kullanılacak en doğru yoldur. Düşünüyorum’ u kaldırıp yerine binbir kelime konulan “cogito ergo sum” değiştirilerek en çok kullanılan sözlerden biridir. Ancak burada Descartes’ in ulaşmaya çalıştığı sonuç anlaşılandan biraz daha farklıdır. Düşündüğüm için varımdan ziyade vurgulamak istediği şey, var olduğunu düşünceler içinde kuşku duyarak anlamaya çalışmasıdır ve bunu yaparken de matematiksel gerçekleri teolojik ve metafiziksel açıdan ele alır. Analitik Geometrinin kurucusudur. Bildiğimiz her şeyi unutmamız gerektiğini ve sonrasında düşünmeye başlamamız gerektiğini söylemiştir. “Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. Öyleyse var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, o halde varım. İlk bilgim bu sağlam bilgidir. Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgilerden çıkarabilirim." Çıkarımını yapmış ve sonucunda bu çıkarım Tanrının varlığına kadar da gitmiştir. Descartes' in <ı>cogito, ergo sum' a ulaşmasının sebebi, şüphecilerin matematiğin kesinliğini eleştirmeleridir.

Okullarda gereksiz ayrıntılar veya ezberler yerine analitik düşünceyi öğrenebilseydik, (nereden dönersek kârdır) öğretebilirsek matematiğin hiç de zor ve anlaşılması güç bir bilim olmadığını farkedeceğiz. Aksine eğer matematiği sevmezsek hayatımızın zorlaşacağını anlayacağız. Matematiği sevdirebilecek kişiler ise matematikçiler değil, matematik öğretmenleridir. Umarım matematik öğretmenlerinin içinde de matematik felsefesini bilen matematikçiler vardır.

İnsanlık genelde bilinmeyen gizemli şeylerin peşinden koşmuştur. Bilinenler ise pek merak konusu olmamıştır haliyle. İnsanlık varlığını devam ettirdiği sürece matematik de olacaktır. Belki de matematiğin ömrü insanlıktan daha uzundur. Yüzyıl sonra şu an bildiğimiz pek çok şey değişime uğrayacaktır, doğrular yanlışlar değişecektir. Geçmişe baktığımızda bunu görebiliyoruz. Değişmeyen şeylerin başında ise matematik olacaktır, gelişecektir ama değişmeyecektir. Doğruluğu kesinlenebilen şeylerin yanında olmalıyız. Matematiği anlamaya ve sevmeye başlamalıyız.

Bilinenleri bir tarafa, bilinmeyenleri diğer tarafa alalım. X’ i yalnız bırakalım. Çözelim artık şu matematiği.

 
Toplam blog
: 73
: 5913
Kayıt tarihi
: 06.09.06
 
 

Yılın en uzun gecesinde doğmuşum. Bu yüzden midir bilinmez ruhlarımızın özgür kaldığı geceleri se..