Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '09

 
Kategori
Dostluk
 

Mavi :) Pembe

Mavi :) Pembe
 

Pembe :) Mavi


“Eğer bir ‘…..’ varsa ya şimdi söyle ya da bir daha asla duymak istemiyorum.” dediğimde, o sadece bana bakıp katıla katıla güldü. Ben de güldüm ama aslında son derece ciddiydim. Nasıl ciddi olmam, bugüne kadar öyle şeyler yaşamıştım ki, nerdeyse… Neyse!..

Akşamüzeri buluşmak üzere sözleştiğimiz yere gelmeden önce, yakındaki bir alışveriş merkezinde oyalandım. Geç kalmaktansa biraz erken gelmeyi tercih etmiştim her zamanki gibi. Ve her zamanki gibi yola çıkmadan önce telaşla hazırlanmıştım. Ne giyeceğime karar vermek zordu ama ayakkabılarım kesinlikle kırmızı olacaktı. Öyle sözleşmiştik. İletişim olanaklarını kullanarak tanışmış ama henüz birbirimizi görmemiştik. Bu yüzden ben onu tanıyamasam bile o beni kırmızı pabuçlarımdan tanıyacaktı.

Buluşma noktamıza geldiğini belirten telefon sesini duyduğumda, neredeyse koşarak çıktım mağazadan çünkü o da benim gibi erken gelmişti. Sanırım ikimiz de aynı heyecanı paylaşıyorduk. Kemeraltı’nın girişini uzaktan gördüğümde gözlerim ona benzer birini aradı ama değil o, nerdeyse kimse görünmüyordu. Yine de oraya kadar yürüdüm, durdum ve etrafıma bakınırken telefonda adını tuşladım hemen ve “merhaba” diyen sesini duyar duymaz aaaa, birden görüntülü (!) oldu telefonlarımız; yok 3G teknolojisi değildi bunun nedeni, az ötede, ağacın altındaki bankta gülümseyerek bana bakıyordu.

Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi sıcacık kucaklaşmamızdan sonra, güneşin henüz bütün sıcaklığı ile üzerimizde olduğunu unutmadan, aklımıza ilk gelen yere doğru yürüdük. Karşılıklı oturduk, birer çay söyledik ve… Ve daldan dala atlayarak durmadan durmadan konuştuk. Geçmişimizdeki insanları; bıraktıklarımızı ya da kaybettiklerimizi… onlardan bizde kalanları; kazandıklarımızı ya da kaybettiklerimizi… yüreğimizde birikenleri… aklımızda yer edenleri... konuştuk konuştuk… Zaman nasıl da geçmişti anlamadık. Bir telaş vardı etrafta, iftar vakti hazırlığı olduğunun farkına sonradan vardık. Biz de katıldık oruç açanlara; hurma ve ardından çorba ile. Sonra kalktık, mavinin kıyısına gitmesek olmazdı ne de olsa. Köşeyi dönerken gözümüze çarpıveren, yepyeni güzellikler vaat edercesine duran yeni ay ne zaman geride kaldı, ne zaman Konak Piyer’in önündeki köprüden karşıya geçip Pasaport’a ulaştık anlamadık.

Aynı anda baktık boş bir yere, aynı anda oturmak istemedik ve aynı anda oturmak istedik bir başka yere. Öte yakanın ışıkları parlıyordu, onu da bir an gördük, sonra?.. Sonra, hiç kesilmeyen sohbetimiz demlenmiş çay kıvamında devam etti. Sizlerden yani günce sayfalarındakilerden hiç mi hiç konuşmadık! Günceden hiç kimseye telefon da açmadık. Vallahi de billahi de. Sadece bir ara sevgili Gülpembe’ye dönüp: “Eğer bir ‘anormalliğin’ varsa ya şimdi söyle ya da bir daha asla duymak istemiyorum.” dediğimde, o sadece bana bakıp katıla katıla güldü. Ben de güldüm ama aslında son derece ciddiydim. Nasıl ciddi olmam, bugüne kadar öyle şeyler yaşamıştım ki, nerdeyse… Evet, nerdeyse paranoyak olacaktım, nerdeyse yazmaktan vazgeçecektim. Hoş, yazmaktan vazgeçmek pek sorun değildi, “büyüklerimden” örnek alıp hiç gitmemiş gibi geri dönebilirdim. Lütfen Sayın Balcı vallahi de billahi de sizin kulaklarınızı çınlatmadık. :)

Şimdiiii, bir fotoğrafımızdaki Gülpembe’ye bakın, bir de sevgili Gülpembe’nin kendi sayfasındaki fotoğrafına*. Ve elinizi vicdanınıza koyup söyleyin; günceden yeni biriyle tanışırken bu kadar tedirgin olmakta haksız mıyım? Kendi sayfasındaki resmiyle benim gördüğüm Gülpembe arasında dağlar kadar fark var, dağlar kadar!.. Ve bu fark, başkalarının yaptığının tam tersi bir fark; gözümle gördüm! Ve ayrıca aklımla ve yüreğimle gördüğüm, ve aklıma ve yüreğime yerleşiveren sevgili Gülpembe, maviden yansıyan pembe gülüşlerin hiç eksilmesin e mi

* Bu akşamüzeri kendi sayfasındaki fotoğrafı birlikte değiştirdik ama siz yine de sayfasına uğrayın,bu kez durum tam tersine döndü, oradaki resmi daha güzel.
Gülpembe’nin sayfasının linki: http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=632651

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..