Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '06

 
Kategori
Mavi Yolculuk
 

Mavi mavi

Mavi mavi
 

Ege'yi ve mavisini dünyaya tanıtan Halikarnas Balıkçısı... O, başlı başına bir tarih. Üstelik '' Yaşayan '' bir tarih. Öleli 35 yıl oluyor. Tastamam 36 tane eseri var, bu güne kadar manevi oğlu Selçuk Üniversitesi Profesörü Şadan Gökovalı' nın bu emekte katkısı var... Balıkçıyı kollayan, koruyan, unutulmazlık zırhını delen ve yaşatan Gökovalı, O' nun kitaplarına hala daha '' Özsöz '' yazıyor. Bakın Balıkçı ne demiş onun için: '' Şadan Gökovalı, arkadaşım, oğlum desem azdır. Çünkü mevcut insanlar arasında beni temadi ettirecek, daha doğrusu devam ettirmeğe en müsait insan O' dur... Ölürsem, ölüm bana galip gelmeyecek. Çünkü Şadan var. Selam sana Şadan!''

Demek ki, tarihi şahsiyetler, bir diğer canlı vasıtası ile ayakta tutulabiliyormuş. Hayatının ''Rahle'si'' kapansa bile, esintisi aynı gürlükle eserek yıllara meydan okuyabiliyormuş.

''Mavi Yolculuk'' O'nun eseri malum. O'nun maviliği, bu gün bile mavi, mavi.. Masmavi.. Maviliğini koruyor. Hülyaları bile mavi Balıkçının. Rüyaları öylesi . Bir ''Merhaba!'' diye gürledi mi, deniz dibi cinleri saklanacak delik ararken, dostlarının yüzlerinde sevgi gülücükleri peydahlanırdı... O, sürgünleri bile ''Mavi''ye boyamıştı. Herkese mavilikler dağıtan bir insandı o... Günümüze kadar gelen bu mavi yolculuklarda denizin maviliğinden kopan beyaz çizgileri arasında, O'nun ismi yazılmağa devam ediyor. Deniz durdukça, ''Mahşere kadar'' bu böyle devam edecek. Düşünsenize! Az, buz şey midir bu!

Kendisini Balıkçı'nın manevi varisi sanan bir başkası da vardı. Bodrum'da yaşayan çok ünlü bir ses sanatçısına dedim ki: ''Hadi, Balıkçının mezarını ziyarete gidelim..'' O kadar çok sevindi ki, ellerini çırptı. Heyecanlandı. Ve sordu: ''Mezarı nerede?'' İyi mi!.. Neyse ki gösterdik. Yollardan çiçekler topladı. Mezar başında çiçekler serpti, ağladı, sızladı, toprağa yüz sürdü. Döndük geldik. Bir büyük gazetenin ilavesinde bu röportaj tam sayfa çıktı. Yazıya şöyle girmiştim: ''Balıkçıyı ziyarete gidelim dediğim zaman, ''Mezar nerede?'' diye bana sordu!... Ve gazetede bu cümlelerin hiç birisi yoktu. Yazdıklarımın ayrıca tek satırı da... Bu olayla bu gazeteyi terkettim zaten. Yıllarca Bodrumu soluyarak yaşa, Halikarnaslıyım de, Balıkçının manevi varisiyim de, mezarının yerini de bilme! Olacak iş değil!

Dönelim yine Balıkçı'ya. Bir gün manevi oğlu Gökovalı, İzmir Gazeteciler Cemiyetinde bir ''Yaş günü'' tertiplemiş. Balıkçıyı da davet etmiş. Esasında balıkçı için düzenlenen bir partiydi bu. Ama, Balıkçının bundan haberi yok. Pastayı kesmek için alkışlarla davet edildiğinde, Balıkçı o zaman anladı kendisi için tertiplendiğini. Ve Şadan'a sarılarak ağladıydı o koca ''Çınar''...

Tarihi şahsiyetler, ölüm sonrası da yaşatılabilmeli.

Akdeniz uygarlığını; ustası Halikarnas Balıkçısının izinden giderek pekiştiren Arkeolog Azra Erhat'ı da unutmamak lazım. Mavi yolculuğu en güzel o tanımlar. ''Mavi yolculuk ne demektir?'' diye sorarsanız, bu bir bilinç işidir derim. Bu bilinç, insana bir ayrıcalık, bir üstünlük duygusu verir. Ama, mavi yolcuyu çevresinden ayırmaz. Tam tersine bir çeşit sağtöre aşılayarak bu ülküyü başkalarına da benimseme hevesi verir'' Evet... Aynen böyle değil mi? Taaa, 195O'li, 6O'lı yıllardan beri...

S.Eyüpoğlu, Balıkçı için: ''Balıkçı, kendi çakmağını çakarak dünyaya bakar.'', ''Balıkçının öteleri, insanların gelecekleridir.'', ''Balıkçıyı Halikarnasa, Halikarnası Balıkçıya sor!..'' der...

Ve Şadan Gökovalı'dan: ''Ne mutlu Anadolu'ya ki, Balıkçısı var!''

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..