Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Mavinin karışıklığını izledim bir süre.

Mavinin karışıklığını izledim bir süre.
 

deniz


Tatilde olmak!

Yoruldum artık dinleneceğim!

Evet, dinlenmem gerek, gerçekten yorgunum!

 

Bütün bu sızlanmalarımın sonunda artık tatildeyim. Tatil nedir?

Tatil benim için düşünmemektir!

Beni en çok yoran, uykularıma keder veren, enerjimi çalan, huzursuz kılan, Düşünmektir!

Durmadan düşünmek ve her şeyi düşünmek!

Bizim işimizde elbette çok düşünce vardır, nasıl olmasınki, nasıl toparlanabilinir ve nasıl yazılabilinirki başka türlü? Belki de başkaları başarıyordur da ben beceriksizim, olabilir.

 

Oh nihayet tatildeyim, düşünmeyeceğim.

İstanbul’u düşünmeyeceğim, işlerimi hiç düşünmeyeceğim!

Bunu çocuklarıma söylüyorum bıyık altı gülüyorlar, kardeşleriminde çocuklarımdan pek farklı tavırları yok. Sen ha! Diye başlayan sonrasında beni yoran cümleleri duymamak için, gözlerimi kapatıyorum, kulaklarıma parmaklarımı bastırıyorum ve ‘ooooooooo’ diye durmadan garip bir ses çıkartıyorum.

Biraz sonra susmuş oluyorlar – Oluyorlar da!

İyide ne yazık ki haklılar.

 

Şezlonga uzanmışım, gölgelikteyim, hafif bi rüzgâr esiyor.

Bu sözleri yazdığım anda kızkardeşim Suzan’ın bestesi, değerli dostum Şermin’in sözlerini yazdığı:

‘Hafif hafif bir rüzgâr – Esiyor balkonumda’ şarkısının müziği ve Suzan’n güzel sesi ile bir geldi ve geçti!

 

Denize bakıyorum, denizin uzaklarına…

Yakınlar kalabalık, yakınlar seslerle dolu.

Çocuk festivali gibi şimdilerde tesisler. Okullar yurt içinde ve yurt dışında tatilde. Çocuklar ve ailleri tatili çoktan haketmişler ve gelmişler. Tabi onların tatil olayları farklı! Bizlerin tatili olmazsa olmaz değil ki. Bizler çok da yorgun olduğumuzda iki gün evden çıkmayız, tembellik yaparız, üstümüzde pskolojik pijamalarımız olur, kanepede bir o tarafa bir bu tarafa sarkarak Tv karşisinde uyuklama modunda da dinlenebiliriz. Avupalı için asla böyle değil. Tatil ihtiyaç, tatil şart, tatil olmalı.

Nasıl olmalı?

Dinlenmeli, güneşlenmeli, yüzmeli ve değişik ülkelerin lezzetlerini tatmalı!

Eğlenmeli. Yirmi yıllık turizmci olan ben artık tatilin ne olduğunu biliyorum, artık tatilin olması gerekenler listesinin başlarında yer alması gerektiğini de!

 

Benim insan malzemem!

Tabir belki şık olmadı ama ne yapmalıyım ki doğru…

İnsanları izlerim her daim. Bu tatilde de olur, yollarda da, metroda da, alışveriş merkezlerinde de…

İnsanı bilmeliyim derim her zaman! Bakmak yetmez görmeliyim, anlamalıyım.

İşte tam şimdi fırsatı…

 

Tam ön taraftaki şezlongta bir Alman çift uzanmışlar ve ssezliğe gömülmüş vaziyette öylesine soyutlamışlar kendilerini güneşin verdiklerini almak ve ellerindeki kitabın tadını çıkarmak için buralardan göç etmişler. Aynı şekilde bu kadar uzun durmalarını neye borçlular acaba! Benim çoktan kollarıma kramp girmişti, boynum tutulmuştu ve hareketsizlikten vücudumun çoğu beni terk etmişti.

Onların hareketleri sadece sayfa değişikliğinde oluyor.

 

Diğer tarafta iki tane huri! Evet, bunlara huri demek doğru... Bunlar Rus!

Yarabbi bu ırkı yaratırken torpilmi yapmış dersiniz? Bunlar nasıl bir şeyler? Bunlarda kusur aramak tatilde tek isteğim halinde. Yüzlerine bakmak bile yağlı boya izler gibi tat almaya benziyor. Bu kadınlar güzeller ama çok bakımlılar. Tırnakları dikkatimi çekti bir hayli uzun, peki bunlar ev işi yapmazlar mı? Bilgisayar tuşları bile uzun tırnaklar için bu kadar zorken bunlar hayatın gerektirdiklerini nasıl idame ettiriyorlar? Enteresan!

 

Biraz daha ileride çocukları olan bir anne!

Aaaa o tatil yapamıyor!

Nasıl yapamıyor?

Orada değil mi? Orada…

İki küçük çocuk erkek olanı dört beş yaşlarında kız iki veya ikiye yakın. Eşi yokmu var. O şezlongta uyuyor. Belli ki geç yatmış, belli ki akşamdan kalmış. Kadıncağız çocuklarına önce koruyucular sürdü ama ne zahmetle! Durmuyorlar, denize gitmek istiyorlar, koşuyorlar veya yuvarlanıyorlar. Durmadan da ses çıkarıyorlar. Bu ses bazen bağırtı olarak bazen de ağlatı olarak yayılıyor. Kadıncağızın ne etraf ne güneş ne de deniz umurunda. Onun tek düşündüğü çocuklarını güneşten korumak, onları eğlendirmek, onlarla olmak, onların yaptıkları ile sevinmek! Arada birde göz ucu ile eşine bakmak! İşte aile tablosu. Bunlar Türk…

 

Biraz daha ileride Türk olduklarını anladığım bir çift dikkatimi çekti. Bunlar çok genç, bunlar çok âşık. Kızın avcunun içinde kına var. Bunlar yeni evli ve balayındalar. Biraz önceki çiftin ilk halleri demek geldi içimden! Acaba neden?

Genç, güzel eşinin elini bırakmıyor. Gülüyorlar arada denize giriyorlar, denizde de izledim onları şakalaşıyor, ne güzel! Balayındalar!

 

İleride hangi milletten olduklarını anlamadığım iki sinirli kadın etrafı izlemekle meşguldüler. Bazen gözlük arkalarından gözgöze gelmişliğimiz bile oldu. Onlarda insan manzaralarının tetkikindeler demekki!

 

Çalışanlar…

Benim canlarım onlar.

Antalya ve hava… Sıcaklığı tahmin ediniz lütfen. Emekçiler iş başında. Bir genç şezlongun hemen yanındaki çöp küpünü eldivenli elleri ile yanındaki çöp torbasına boşaltırken kalkıp doğruldum. Uzanmak gelmedi içimden.

Yıllarca etrafı kontrol ettiğim günlerde, turimci olarak güneşin yakıcı kızgınlığına aldırmadan çalışan kıyafetleri ile ne çok geçmişliğim, görmüşlüğüm ve kontrol etmişliğim vardık ki! Hey gidi yıllar ve hey gidi günler.

‘Bunlar ne kadar şanslılar derdim’ şimdi benim gibi şezlonga uzanmışlara, denize girenlere, duştu serinlenenlere.

Şimdi o gençte bize bakıp öyle mi demiştir?

 

Sonra uzaklara baktım.

Mavinin karışıklığını izledim bir süre.

Kendimi sessizliğe gömdüm. Duymayacağım etrafımdakileri dedim. Görmeyeceğim çevremdekileri… Ben ve deniz birde gökyüzü! Tümüyle mavi…

Sonra fark ettim derin mavilerin içinde ben düşünüyorum.

Bu ne düşünmektir böyle? Yerimden kalktım, denize koştum. Kum ayaklarımı yakarken aldırmadım, biraz sonra mavi Akdenizin kollarında olacaktım…

 

 

Nazan Şara Şatana

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....