Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '10

 
Kategori
Edebiyat
 

Mayıs Hüznü ya da Arkadaş Z. Özger'i Anma

Mayıs Hüznü ya da Arkadaş Z. Özger'i Anma
 

(Soldan)O. Tümbaş, Y. Durak, Şevket Apalak ve eşi Filiz, Sina Akyol, Arkadaş Z. Özger-Ankara 1971


Yılların bir nehir gibi hızla akışını, acımasızlığını, çılgınlığını, yıpranmışlığını, yorgunluğunu duyumsayınca, irkiliyorum. Sormadan edemiyorum kendime; sahi ben 64 yaşında mıyım?! 5 Mayıs 1973’te ince bedenini mezara koyduğumuz Arkadaş Z.Özger, yaşasaydı 62’sinde mi olacaktı şimdi? Hacıbayram Camiinde, mezarlıkta şair arkadaşlarından Şevket Apalak 65’inde, Sina Akyol 60’ında mı yoksa? Oysa Arkadaş’ın Mayıs 1973’e gömülen ince bedeni, hafif sarışın yüzü, sesindeki ‘r’ vurguları ve rüzgârın uçuşturduğu yumuşak saçları yirmi beş’inden gün almadı hiç… Şiirin, öykünün, aşkın, şarkının, doğa’daki uyanışın görkemli buluşmalarını, yürek vuruşlarını buluyorum gözümü açınca her sabah, Mayıs avlusunda. Şaşırıyorum, kışkırtılıyorum Mayıslarda; sevgiyle, aşkla, devinimle, umutla… Kırmızı karanfil sağanağına tutuluyor gönlüm. Sanki gürültülerden, tünellerden geçen tarih vagonları savaşımlar, sevinçler, coşkular, hüzünler, acılar, devrimler, darbeler yaşamış zamanları taşıyor belleğime. Toplumsal olayların fitilleyicisi bu mayıs’lar değil miydi? 1968 yılının Mayıs başlarında Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nin işgaliyle başlayan gençlik olayları, tarihe 68 baharı olarak geçmedi mi?Deniz’ler bu ay başında asılmadılar mı?! Türkiye’de 27 Mayıs bir değişimin, göreceli de olsa bir devrimin adı değil miydi? Sevdiğimiz nice şair, yazar, sanatçı Mayıs’ın değişik günlerinde ‘erken ölümlü’ olarak mı kayıtlanmışlardı kitaplara? Mayıs, toprağı ve suyu ısıtınca, ağacı yeşertince, göğün mavilerini ortaya çıkarınca, güneşi kızdırmaya başlayınca “lirik, kırgın ve buruk bir sesle, ama inatla umudunu haykıran” Arkadaş Z.Özger’i bulurum karşımda. Mayıs’ın hüznünü getirir sanki. Sonra Sina Akyol 5 Mayıs 1973 gününün fotoğrafıyla çıkagelir; Su Tadında (1980) kitabında belgelenen dizeleriyle: Birlikte yitirdiğimiz günleri hayatın zalim, sabırsız günleri… -Hukuğun, SBF’nin, ODTÜ’nün falan günleri…onlardan bir gün, bir MAYIS günüydü, ben, Şevket, Oğuz… bir güzel gömdük ince bedenini üstüne çiçek attık ve toprak attık

“Bir dağ bulup uzun uzun bakıyor” mu uzaklardan bilmem. Bildiğim genç bir şairin, Arkadaş Z.Özger’in pencereyi açık bulan bir serçe gibi uçtuğu gündür sonsuzluğa. “Her ölüm erken ölümdür”; ama 25’inde, şiirin kanında buluşup hızla aktığı bir zamanda, şairin ölümü daha erken, daha acıklı gelir insana. Pencereyi, göğü, havayı kucaklayan şair, “pencereyi kapama / gök dolabilir içeri” mi diyor yoksa? Çok sevdiği, kimi buluşmalarda söylediği Şekip Ayhan Özışık’ın hicaz makamındaki “Açık bırak pencereni” şarkısını mı söylüyor bulutların üstünde ola? Ankara’da Dikmen’deki bekâr evimde, soğuk bir akşamda kutladığımız Arkadaş’ın 22. yaş gününü anımsıyorum bu şarkıyı dinleyince. Bilgin Adalı, İzzet Göldeli, Sina Akyol’un da katıldığı o balıklı, şaraplı akşamdan aynı şarkının ezgileri yayılır sanki içime. Cenazesinin kalktığı Hacıbayram camii avlusunda, bahar esintisi, bu ezgileri taşırken de buruk gülümseme duruyor olmalı dudaklarımda. “ben işte eksik bir birikimin tortusuyum / geçmişlerde yoğrularak çocukluğum / bana hep acıyı ve hüznü öğretti" dizeleriylebir bakıma kendini özetleyen Arkadaş Z.Özger, şiirle yaşadığı kısa yaşamında bizi heyecanlandıran, duygulandıran inceliğin yanında kavgaya dahil olan, devrimci yapısı bulunan bir çok şiiriyle de unutturmaz kendini.

15 yıldır adına düzenlenen şiir ödülü İzmir’den çağırır genç şairleri. Yeni sesler, yeni yüzler, yeni şiirler, yeni kitaplar Arkadaş’ın adıyla buluşurlar. Adını bir dergiyle yaşatan genç arkadaşların, ona duydukları sevgiyi, saygıyı anlamamak olası mı? Ona duyulan özlemi, sevgiyi hâlâ yaşıyor olmaları da bir kazanç şiirimiz adına. Yaşasaydı, kuşkusuz Arkadaş Özger’in şiirimizde tartışılmayacak konumda olacaktı. Çok genç yaşta yazdıkları, kavradığı şiir olgusu bunun göstergesi değil mi? Evet aradan 37 yıl geçti. Araya 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar girdi. Araya kıyımlar, kırımlar, gözaltılar, gerilimler, coplar, hapisler, işkenceler, kederler girdi. Ama şiirler bitmedi. Çekilen acıların, iz bırakan görüntülerin, yıkılan yaşamların şiiri yazıldı hep. Yazılacak da… Ama Arkadaş Özger’in yazdıkları da, söyledikleri de unutulmadı. Şiiriyle yaşıyor. Kuşkusuz şiirimize yeni bir soluk, renk, getirecek, ivme kazandıracak şairlerin de arkası gelecek. İki binli yılların en güzel şiirlerini yazacaklar. Buna inanıyorum. Sevgili Arkadaş’ın da ruhu şenlenecek. Bütün erken ölümlü şairlerin de.
 
 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..