Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Mazoşist miyim?

Mazoşist miyim?
 

Türk Dil Kurumu'nun resmi internet sitesinde "mazoşist" sözcüğünün anlamı "özezer" şeklinde verilmiş olsa da, bilmeyenler için daha net bir şekilde "Mazoşist, Acı çekmekten zevk alan kişidir, " diyebiliriz.

Zaman zaman kendime bu soruyu soruyorum. Acaba ben mazoşist miyim? Aslında öyle uçuk örneklerim yok ama, yine de şüphelenmiyor değilim (Yoksa mazoşist değil de paranoyak mıyım neyim, her şeyden de şüphelenilmez ki)

Mesela, son zamanlarda şiddetle artan diş ağrılarımdan yakınmaktayım. Ve en komiği de, hadi dişçiye gitmeyi geçtim de, ağrı kesici bile almayı reddediyorum! Üstelik, dişimin ağrıması yavaş yavaş hoşuma gitmeye başladı. "Godot'yu Beklemek"in unutulmaz yazarı Samuel Beckett demiş ya, "acılarımız hayatta olduğumuzun kanıtıdır" diye. O yüzden midir bilmiyorum, dişim ne zaman ağrısa sevinirim. Bilinçaltıma sormak lazım tabi. Yoksa... Yoksa ben mazoşist miyim? !

Bundan başka, mesela bu dönem hocalardan biri proje ödevi verdi ve baya uzunca bir süre verdi tamamlamamız için. Bense birçok öğrencinin de yaptığı gibi ödevi son haftaya (yani final haftasından önceki haftaya) sıkıştırdım, hem de bilerek ve isteyerek. Daha önce boş vakitlerim olduğu halde, son hafta her şeyi acele acele yapmak çok heyecanlı olacağı için hep erteledim. Ve malesef evdeki hesap çarşıya uymadı bu kez. Ödev teslimine 10 gün kala gözlerimden birinin enfeksiyon kapması sonucu, doktora gittikten sonra da diğer gözüme sıçramış olmasından dolayı ödev mödev hak getire! Dolayısıyla son 3 gün bir arkadaşımın da yardımlarıyla ödevi tamamlayıp, ödevimi son günün son dakikası teslim edebildim. Ama ne heyecandı! O kadar güzeldi ki o koşuşturma, bayıldım. Yine olsa yine yaparım!

Hani demiştim ya önce sol gözüm, sonra sağ gözüm enfeksiyon kapmıştı (O kadar dikkat ederim ama, sakınan göze çöp batarmış gerçekten. Seviyorum ben atalarımı yaa!). Her neyse, doktor sol gözümü baya bir kurcalayıp sonra aynı ellerle sağ gözüme de bir bakıverince, sağ gözüm de nasibini aldı. Sonra doktor bir temizleme solüsyonu, bir merhem ve bir damla verdi. Hepsi de bir yakıyor ki sormayın aman. Önceleri çok acı çektim ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Gözlerim iyileştikten sonra bile vazgeçemedim o üç ilaçtan. Annem kızdı söylendi de zor bıraktım.

Sudoku tutkunluğum da beni şüphelendiriyor. İlk başladığım zamanlar rüyama bile giriyordu. Şimdi çözemediğim bir sudoku olunca önce hırsımdan ter basıyor, sonra sevinçten kendimi gülümserken buluyorum. Sudoku severler bilirler, insan çözemeyince çıldırıyor. İşte ben bu çıldrıma halime bayılıyorum! Ne yapayım, elimde değil!

Bir de, gece ders çalışmaya bayılırım. Özellikle KPSS'nin Eğitim Bilimleri sorularını esneye esneye, gerine gerine çözmek değişik bir haz verir bana. Gözümden uyku da aksa (nasıl akacaksa, laf işte), ille en az bir 50 soru çözmem lazım. Uyumak için can atarken ders çalışmaya çalışmak kimilerine işkence gibi gelse de, ben vazgeçemiyorum bir türlü.

Gece deyince aklıma geldi, geceleri aç karnına uyumayı her zaman tercih etmişimdir. Karnım guruldamaya başlamadığı sürece asla da uyuyamam. Önce acıkmaya başladığımı hissederim, sonra hafiften karnım guruldamaya başlar, en sonunda da o guruldama sesleri öyle bir yükselir ki, karnımın içinde yankılanmaya başlar. Bende inadımdan kalkıp bir şeyler yemem. İrade meselesi canım. Bir de tabi o işkenceye katlanabilmek yürek ister. Kendi kendime bu durumu ispatlamak mıdır, yoksa eziyetten hoşlanmamdan mıdır bilinmez ama çok hoşuma gider bu durum.

Son olarak, yatağa yattığım gibi kalkarım. Yani hiç sağa sola dönmem uyuduktan sonra. Sabah uyandığımda bir de bakarım ki, ne tarafıma yattıysam o tarafım tamamen uyuşmuş! Önce kulağıma bir çimdik atarım, sonra uyuşan kolumu oynatmaya çalışırım; ikisi de bana mısın demez. Ama en güzeli de, uyuşukluğun yavaş yavaş ortadan kalkması esnasında minik karıncalanmaları hissetmek. Sonra uyuşan uzuvlarım kendine gelmeye başladıkça bir çimdik daha atarım, çimdik attıkça daha da bir kendine gelir falan işte. Güzel bir şey. Hoşuma gidiyor, ne yapayım!

Aklıma gelen örnekler bu kadar. Unutmayın, Samuel Beckett Varoluşçuluk'tan yola çıkarak ne demiş? "Acı çekiyorsak hayattayız demektir." Evet ben hayattayım. Varım yani. Ne güzel değil mi? Acı çekiyorum, o halde varım! Hihihi yoksa ben mazoşist miyim!? NE? !? !

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..