Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '15

 
Kategori
Blog
 

MB da dördüncü yıla girerken

MB da dördüncü yıla girerken
 

Görsel alıntı


Kimimiz bir gündüz, kimimiz bir gece geldik bu han, yalan, noksan, gurbet misali dünyaya, daldık tatlı bir rüyaya.

Sonuçta uyanacağız, bir sabah, ya da bir akşam döneriz, her yönüyle tamam, gerçek, esas sılaya,

Burada gördüklerimizi, duyduklarımızı ve yaptıklarımızı bir, bir cevaplayacağız esas yüce divandaki sorguya.

Can bedende, ruh tende durdukça, nefes gidip geldikçe insan yaşıyor, hayat devam ediyor demektir. 12-4-2012 tarihinden bu yana üç yıl su gibi aktı geçti.

Geçen her gün ömürden gitti. Günler durmadı, mola vermedi. Bir daha geri dönmedi. Ömür hiç artı göstermedi, hep eksi gösterdi. Dün beklemeden gitti, yarını bekliyoruz.

Yarında beklemeyecek, dün gibi çekip gidecek. Gerçek şu ki ömrü hayal kurmakla, umut etmekle, geçiriyoruz. Bekliyoruz, umuyoruz, diliyoruz, daha iyi olacağını sanıyoruz.

Yaratılışta Yüce Yaratana söz verdik, dertleri, acıları, biz çekeriz dedik. Dertlere, acılara, hüzünlere karşı can sahibi emanetini koruyor, ancak insan ömürden geçen günleri, ayları, yılları durduramıyor.

Ne yazık ki dün hesapta olmayan, akla gelmeyen, yüreklerden uzak olan acılar bu gün gözler önünde yürekler içinde, kimi alev almış yanıyor, kimi kor olmuş, köz olmuş canları yakıyor, bedenler yıpranıyor.

İnsanoğlu dertlere, acılara ve hüzünlere karşı bedenini koruyamıyor, geçen ömürle birlikte beden de sağlıktan çok ödünler veriyor

Bizlerde MB Bağ ve bahçesinde ( okulunda ) yazılanları okuyarak, yazarak, düşünerek ve öğrenerek biraz daha gelişiyoruz, yarının daha iyi geçeceğini umut ediyoruz.

Bir şeyler üretmeye, üretilenleri toplumun yararına dönüştürmeye, fiil ve faaliyetlerimizin insanlık için faydalı olmasını istiyoruz. 

Hatalarımızı ve yanlışlarımızı düzeltiyoruz, doğrulara ulaşmaya çalışıyoruz. Vakti geçirmek için bekliyoruz.

Kendimizi, kendi penceremizden seyrediyoruz. Alçak gönüllülüğün erdemi olan onura ulaşmak, ümidi, korumak, sevgi ışığına varmak istiyoruz.

Üç yıl hep aynı üslupla ( sevgiyle, saygıyla  ) sizlere hitap etmekten ödün vermedik. Bunun haricinde ne öğrendiysek sizlerden öğrendik. Yazdığımız her yazımızın, her satırında yazarlarımızın ve okurlarımızın ayırdıkları zaman, zahmet ve emekleri var. Bunun için hepinize müteşekkirim. Kusur varsa bizim, sevabı varsa sizin.

İnsanların en geç olgunlaşan meyve olduğunu biliyoruz. İnsanoğlu geliştikçe, olgunlaştıkça toplum için, ülkesi için yararlı ya da zararlı olduğu ancak o zaman anlaşılır. 

Sosyal hayatta her kesin insanları seyrettiği, insanlarında kendisini gördükleri bir penceresi vardır.

Boyu pencereden alçak olanlar, işgal ettikleri makam, mevki, yetki ve diğer meşguliyetlere layık olmayanlar, ayak parmaklarının üzerine çıkarlar, zoraki uzanır öyle görünmeye çalışırlar.

Gayesiz ve düşüncesiz insan dünya için ağır bir yüktür. Daimi ve değişik türde üretilmeyen, insanlık yararı için mahsule dönüştürülmeyen düşünce, insanın iç dünyasında pas tutar yosunlaşır.

Deryada bir damla su, bahçede bir dal, bacada bir duman izi olamayanlar, deryayı bulandırır, bahçeyi, viran eder, bacayı siyah isler içinde bırakırlar. Yaşamın gayesine giden ışıklara engel olurlar.

Sabırlı, tahammüllü ve hoş görülü olamayanlar maneviyatın sınırlarından içeriye giremezler. Maddiyatın çemberinden çıkamazlar, yama oldukları urbalardan sökülemezler.

Alçak gönüllülük büyük bir erdemdir. Erdemin ödülü ise onurdur. Sürekli mütevazı davranan kimse davrandığı ölçüde yükselir, makama, mevkie, yetkiye ve sair meşguliyetlere layık görülür.

İnsanlar tevazu gösterdiği ölçüde yücelir, sevilir ve değer kazanır.

Yıllarca hep güçlüden yana olanlar, sadece belirli yürekler için çırpınan ve yüreklerde kendilerine bir yer arayanların neden bir nişane, bir iz, bir belirti bırakmadıkları düşündürücü değil mi?     

İnsanlarda en büyük “ içinden çıkılmaz güç durum ve cesaretsizlik ” ümidi yitirmektir. Ümitsizlik her türlü kemalin engeli, gelişmenin ayak bağıdır.

Hani derer ya “ Malını kaybeden bir şeyini, ümidini kaybedenler her şeyini kaybeder ” Tüm başarı ve çabanın temelinde ümit, tüm yılgınlık ve hüsranların kökünde ise ümitsizlik vardır.

Ümitsiz hayatın ne anlamı, ne tadı ve nede tuzu vardır. Hayatın ucu ışığa varan karanlık geçitlerle doludur. Zaten yaşamdaki önemli gaye ışığa ulaşmak değil midir? 

Onlar ki dünyevi konulardan öte, yaptıkları her hataya, yanlışa rağmen daima Yüce Allahın rahmetinden ümitlerini kesmezler, o ümit onlar için büyük bir şans ve en büyük başarıdır.

Acaba, yarın gidecekleri esas yüce divanda “ Neden maddiyat çemberinde hapis kaldınız, dünya menfaatlerine köle oldunuz, o urbalara yama oldunuz” diye sorulduğunda ne cevap verecekler?  

Hayatta asıl kural sevgidir, sevgi bir iyiliktir. Düşmanlık ve nefret gelip geçicidir. Sevgi güneşi gönlümüze süzülmek için bir bahane arar.

Ufak bir vesileyle gönül odamızın penceresini araladığımız an sevgi güneşi hemen o loş ve karanlık ruhumuzu aydınlatıp ısıtmaya başlar.

Ne çare ki, Gökten indiklerini iddia edenler ve yeryüzünde, Ana yurdundan meydana gelenler arasında Benlik-Senlik hala devam ediyor. Gökyüzünde yaşamın olmadığını akıl idrak ediyor, nefis kabul etmiyor.

İnsanın aklı temiz ve berrak düşünmeye uygun yaratılmıştır. İnsan nefsi akıl kadar berrak değil. Aklın önündeki en büyük engel nefisten doğan kuşkudur ( Şüphe ) Nefsin kışkırtması insan aklını kuşkuya düşürür, temiz ve berrak aklı bulandırır.

Kuşku, insan ruhuna tamamen aykırı bir durumdur. İnsan ruhu dinginliğe, huzura, mutlu olmaya ve neşeye göre ayarlıdır.

Oysa kuşku tüm bunları ortadan kaldırır. Ruhtaki dinginliğe etki eder, huzuru bozar, insanın mutluluğunu engeller, neşeliyken keyifsizlik, sakinken gerilim oluşturur.

İnsanı sevgiyi büyütsün, Arıyı bal yapsın, yılanı zehir saçsın diye yaratan Yüce Allah’tır. Kulun eleştirileri beyhudedir.Takdir onundur.

Dünya durdukça MB hep var olsun, üye sayısı milyonları geçsin. Hepimizin hayalindeki güven ve saygıya layık yerini bulsun. Her can iç dünyasındaki düşüncelerini, görüşlerini dış dünyasına yansıtmak için yazsın. 

Tüm yazarlarımıza, okurlarımıza, MB Editörlerine ve diğer yetkililerine saygılarımı sunuyorum. Sağlık ve mutluluk diliyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..