Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '08

 
Kategori
Blog
 

MB hatıra ormanımız tabelası ile taçlandı

MB hatıra ormanımız tabelası ile taçlandı
 

5.04.2008


Bugün yağmur yağıyor İzmir’de. Önce süzüle süzüle başladı, sonra bardaktan boşanırcasına coştu, bir ara durdu, sanki toprağın kana kana içmesini, soluklanmasını bekler gibi, sonra tekrar yağmaya başladı aynı coşku ile. Bense perdeyi sıyırıp seyrediyordum büyük bir huzur içinde, dünkü diktiğimiz minicik fidanlarımızın sulandığını düşünerek. Aynı zamanda, geçen yıl dikilen fidanların çapalanarak, otlardan temizlenmiş topraklarının da bu damlalarla buluştuğunu bilerek.

Uzun ve zahmetli bir süreçten sonra, nihayet nokta koymak anlamına gelen tabelamızı dikecektik MB Hatıra Ormanına. Tarih çok tesadüfen 5 Nisan diye kararlaştırılmıştı. Aksilik bu ya, Ankara’da Orman Mühendisleri Odası seçimi vardı ve bütün arkadaşlar Ankara’ya gitmişlerdi. Ev sahipliği tek başıma bana, daha doğrusu ormancı üye sayısı iki tane olan, üç kişilik aileme kalmıştı:)

Biraz tedirgin, daha çok heyecanlı bir gündü benim için. Acaba her şey yolunda gidecek mi endişesi taşıdığımı inkar etmeyeceğim:)

Erken geleceğini söyleyen, Abla’dan önce gidebilmek için, yataktan zorla kaldırdığım eşimin ve oğlumun kahvaltısını beklemeden, soluk soluğa varmıştım lokale. İlk işim kapıdaki bekçiye, gelecek misafir araçlarına zorluk çıkarmamasını tembihlemek, onlar benim misafirim olacaklar, demek olmuştu. Tam arkamı dönüp lokale giderken, birinin seslendiğini duyup bakmıştım. İlk defa karşılaşıyor olmamıza rağmen, birbirimizi hep görüyormuş gibi tanımış ve kollarımız birbirine dolanmıştı bile, gülen gözlerimizle ve habire bir şeyler söyleyerek konuşan hallerimizle:) Bu, sevgi yumağı dediğim Abla’nın ve Doğa’nın, bir türlü gerçekleşemeyen buluşmasıydı nihayet. Beraber oturup sohbete yeni dalmışken, İzmir Mavilim geldi, ellerinde ne olduğunu bilmediğimiz poşetleri ile. Hemen arkasından İlyas Bayram Bey ve eşi katıldılar aramıza. İzmir Mavilimin kendi güncesinde anlattığı mavi kurdeleler, mavi boncuklar, mavi çikolatalar, gevrek ve iki çeşit peynirin yanı sıra, bir de defter çıkmıştı bizim şaşkın bakışlarımız arasında. Bu kadar detay düşünmesi beni çok duygulandırmış, çok şaşırtmıştı. Ben araba, fidan, işçi, tabela derdindeyken, hiç aklıma gelmemişti bu tip ince detaylar doğrusu. Kendisini defalarca kutlayarak, teşekkür ettim bu nedenle.

Biz çay keyfindeyken gevrek, peynir, poğaçalar ve kurabiyeler eşliğinde, eşim ile oğlum katıldılar bize. Mavi çikolatalar ve kurdelelerle renklenen sohbetimizden sonra, yağmur yağmadan arabalara binip hareket ettik Bayraklı sırtlarına.

Önce, sembolik olarak fidan dikebilelim diye, içine kolay girebileceğimiz, patika kenarında bir yerde hazırlanmış olan yere gidecektik. Hatta öncülük ettiğimiz ağaçlandırma şube müdürlüğünün arabasında, görevli arkadaşla tabelanın konu olduğu sohbetimize dalıp, fidan çukurlarının açıldığı yeri geçmiş, alıp başımızı gitmiştik ki, telsizle bize ulaşıp, nereye gittiğimizi, sahanın geride kaldığını söylediklerinde, hem şaşırdık hem de çok güldük araba da. Arkamızdan arabaları ile bizi takip eden eşime ve İlyas Bey'e de durumu el kol hareketi ile anlatıp, geri dönmek zorunda kaldık, biraz mahcup bir halde:)

Alana gittiğimizde, orada görevliler bizi bekliyorlardı. Bir sürü fidan çukuru açılmış, kenarlarına tüplü fıstıkçamı fidanları, kök kesimleri de yapılarak, katılımcıların dikebilmeleri için hazırlanmışlardı. Arabalardan inildiğinde kısa bir şaşkınlığın arkasından, öncülük ederek, ilk fidanı büyük bir keyifle oğlumla beraber diktik. Biz blogcular fidan dikiyor, eşimde fotoğrafçılık yapıyordu. Bense takılıyordum, bakın hem ormancı hem fotoğrafçı, ne büyük destek bize, diye:) Arkadaşların fidan dikme becerilerini görünce, hatta iş teklifinde bile bulundum ayak üstü:) Fidanlar dikip, kurdeleler bağladık fidanlarımıza, hep sizleri anarak, isimlerini yazabildiklerimizi yazarak. “Bir fidanı da benim için okşar mısın”, diye yorum yazan Sevgili Matilla’ya söz verdiğim gibi bir fidan da onun için diktik oğlumla birlikte ve resimlerini çektik özenle.

Tam bu arada yakamoz35 telefon etti İlyas Bey’e ve başlandı yol tarifine. Biz yukardan yakamoz35’i görüyorduk, o da bizi görüyordu ama nasıl geleceğini bir türlü anlatamıyorlardı. En sonunda arabasını yola bırakıp, arkadaki köprüden geçip, gelmesi söylendi. Ama aslında arkasında köprü falan yoktu. Köprü denen, yol kenarındaki menfezdi. Tabi Murat Bey’in bunu anlaması birkaç telefon görüşmesinden sonra mümkün oldu ve menfezden geçip, koşturarak yanımıza gelirken karşılayıp, azminden dolayı kendisini ilk kutlayan ben oldum.

Sembolik olarak fidan diktiğimiz yerden, hatıra ormanının devamı olan ve yeni yapılan çevre yolundan bakıldığında görülebilecek gibi, M.B.H.O Tabelasının dikileceği yere gittik.

Bir hayli dik inişi olan ve bulunduğumuz yere uzak kalan tabela yeri için, isterseniz siz inmeyin biz dikelim teklifine, İzmir Mavilimden ve Abla’dan itiraz gelince, bu itiraza oğlumda dahildi tabi, hep birlikte başladık inişe:) Çocuklar gibi şendik ve hoplaya zıplaya iniyorduk aşağıya. Yolu olmayan, arada dikilmiş fidanlar olan, yer yer büyük kayaların bulunduğu yamaçtan aşağıya, kimi zaman düşme tehlikesi atlatarak, kimi zaman birbirimize laf atıp takılarak, kimi zamansa papatya ve gelinciklerin güzelliğine kapılıp, fotoğraf molaları vererek indik. Olmayan arkadaşlarımıza hayıflanıyorduk, bu güzelliği kaçırdıkları için ve bir yanımız eksik kalıyordu yokluklarında.

El birliği ile görevlilere fırsat bile vermeden, tabelamızın dibine taşlar atılıp, sağlamca dikiliyordu, yıllarca orada bizim adımızı yaşatsın diye. Nazar boncukları taktık, İzmir Mavilimin isteği üzerine:) Ben boncuğu Yusuf Aysan arkadaşımızın adına taktım, olamayışından dolayı duyduğum üzüntüyü dile getirerek. Tabelaya bakıp bakıp, çocuklar gibi keyif oluyorduk, içimizdeki tek çocuk olan oğlumun çocukça sevinci ve coşkusundan aşağı kalmıyordu, bizim yüreğimizdeki duyguların yoğunluğu da. Yanından ayrılmak istemiyorduk adeta, yüreğimizden tüm emeği olanları geçirmeye, anmaya çalışıyorduk.

Arkamıza dönüp dönüp tabelamıza bakarak, vurduk kendimizi bayırlara… Ben hala dönüp arkaya, zaman zaman tabelanın fotoğrafını çekmesini söylediğim eşimle, arkada kalmıştık. İzmir Mavilim bunu fırsat bilip, ormancı aileye bakın arkamızda kaldılar diyerek, keyifle gülüyordu. Bu durumu sindiremeyen oğlum, ona laf yetiştirme derdindeydi bir eliyle bana asılırken.

Yukarıya çıktığımızda; tabela, ilerde orman olacak fidanlarımız ve İzmir Körfezinin manzarasında, terimizin buz gibi tenimize değdiğini hissettiğimiz anı, anlatmak mümkün değil arkadaşlar. O an anlatılmaz gerçekten, ancak yaşanır. Bu da, o anı yaşayabilenlerin ayrıcalığı olarak kalacak bence.

Yolda İlyas Bey’i ve eşini Yalova’daki toplantıya uğurlayıp, biz Karşıyaka’ya geri döndük. Yorgunluk çayına eşlik eden sohbetlerimiz sırasında, Sevgili Yusuf Aysan'ı arayarak, olan biteni anlattım mutlulukla. Daha sonra Sevgili Sabiha Rana'yı arayıp, 5 Nisan tarihinin onun temiz yüreği için denk geldiği düşüncemizi paylaştık duygu dolu sözlerle hep birlikte. En son olarak, küçük bir gezinti yaptık İl Çevre ve Orman Müdürlüğünün de içinde olduğu Orman Bölge Müdürlüğü sitesinde. Bu gezintide, ortadan kaybolan oğlum, bir anda fırlayıp, yıldızlar kondurdu Abla ile İzmir Mavilim’in saçlarına. Bu da nerden çıktı denirken, yakamoz35, ormancının çocuğunun oyunları böyle olur işte, diyerek güldürdü hepimizi. Ben de, daha yeni yürümeye başladığından itibaren, zaman zaman araziye giden babamıza, bu otlara üfleyerek selam gönderirdik oğlumla deyip, bu alışkanlığının kaynağını açıklıyordum, saçlarındaki yıldızları temizleyerek, biraz mahcup:) Çoğunuz bilir onları, koparıp üfleyince etrafa savrulurlar. Kimi zaman yıldız olup konarlar saçlara, kimi zaman selam olup giderler, uzaktaki özlenenlere.

Hepimiz biraz yorgunduk ama mutlu ve huzurluyduk. Binlerce insanı temsil eden bu hatıra ormanı için, son görevimizi de yerine getirmiştik.

Milliyet Blog Hatıra Ormanına katkıları olan herkese, emeği geçen İl Çevre ve Orman Müdürlüğü bünyesindeki Ağaçlandırma Mühendisi arkadaşıma ve çalışanlarına çok teşekkür ederim. Ayrıca, törene katılma inceliği gösteren blog dostlarına ve desteğini benden esirgemeyen aileme teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla

 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..