Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

Meçhul'e yol arkadaşım

Meçhul'e yol arkadaşım
 

Hiçbir şey göründüğü kadar değildir


 

Yatsı geçmişti kurstan çıktığımda…
 
Daha bina merdivenlerindeyken büyük bir batma ile sarsıldı her yer…
 
Binadan dış kapıya ulaştığımda, karanlık çökmüştü. Her ne olmuşsa, elektriklerin kesilmesine gerek duyulacak bir şey olmuştu…
 
Kızılca kıyamet bir gece; bir yanda, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ve karanlık, diğer yanda, meraklı öğrencilerin dışarı üşümesiyle oluşan mahşeri kalabalık herkes bir yorum yapıyor...
 
-         Doğal gaz patlaması olmalı.
 
-         Yok yok, askeri üste bir kaza gibi.
 
-         Sanmıyorum askeri üste olsa neden kessinler elektrikleri?
 
Eve gitmek için bir taksi tutsam diye geçiyor aklımdan, ama kampüs şehrin oldukça dışında, nerden bulacağım taksiyi?
 
Buz gibi yağmur suyu ayakkabılarımı aşıp ayağıma ulaştı bile, Allahtan şemsiyemi yanıma almışım.
 
Nasılsa dersler iptal diyen öğrenciler arabası olan arkadaşlarının yanına koşuyor.
 
Derslere dışardan katıldığım ve 42 yaşımda olduğum için öğrencilerle pek diyalog kurmamıştım. Öğrencilerin otomobil farları eşliğinde otobüs durağına ilerlemeye çalıyorum.
 
Durakta bir gurup öğrenci var ve hep beraber bekliyoruz. Bazı öğrencilerin sigara yakmasıyla aklıma bir sigara yakmak geliyor. Bekliyoruz bekliyoruz… Ama otobüs gelmiyor. Yağmurun kesilmesiyle, bir gurup yürümeye karar veriyor, sessizce onlara katılıyorum. Zaten kimsensin kimsenin yüzünü gördüğü yok bu zifiri karanlıkta.  Şehirlerarası yol paralelinde yürüyoruz gelip geçen arabaların farlarıyla gördüğüm kadarıyla 20 kişi kadar varız. Onlar bir sapaktan şehir merkezine dönerken ben evimin olduğu istikamete tek yürüyorum ve artık şehirlerarası yol paralelinde de değilim. Tek bir ayak sesi tık tık tık…
 
Zifiri karanlıkta, sadece kendi ayak seslerim, yalnızlık ve korku… Gece cep telefonunu şarja takmış olsaydım şimdi karanlıkta olmazdım diye geçiyor aklımdan, akabinde ben karanlıktaysam birileriyle karşılaşsam bile onlarda beni görmezler gece vakti yalnız bir bayan olduğumu anlamazlar diyorum karşı fikir olarak…
 
         Oda ne ikinci bir ayak sesi! İçimi bir korku kaplıyor dönüp arkama bakıyorum ama zifiri karanlıktan başka hiç bir şey yok… Adımlarım sıklaşıyor, hızlanıyorum ve yabancı ayak sesleri de aynı oranda hızlanıyor. Aklımdan binlerce şey geçiyor bir yankesici olabilir mi? Yok yok, yan kesici olsa; zaten kimsenin kimseyi görmediği bu zifiri kâbus gecede çantamı alıp giderdi… İstasyonda tinerci çocukların kaldığını biliyorum onlardan biri mi caba? Aklıma tinerci dehşetiyle ilgili birçok olay ve gazete haberi geliyor… Kalp atışlarım sanki gecenin sessizliğini delercesine yükseliyor benim duyduğum gibi oda kalp atışlarımı duyuyor mudur? Duyuyorsa korktuğumu anlamış olmalı… Ayakkabılarımın topuk sesinden, benim bir bayan olduğumu anlamıştır, benim onun bir erkek olduğunu anladığım gibi… Daha hızlanıyorum ve ayak sesleri de hızlanıyor ve yetmezmiş gibi bir de yağmur yeniden başlıyor. Bu bir kâbus olmalı diye geçiyor aklımdan, gerçek olsa neden bu kadar karanlık olsun ki? Ama değil işte, kâbus değil! karanlık gerçek, yalnızlık gerçek, korku gerçek, beni takip eden yabancı ayak sesleri gerçek… Belki sadece tesadüftür beni takip etmiyordur…
 
Hayır hayır! ben hızlanınca O da hızlanıyor beni takip ediyor… Artık yürümüyorum, koşuyorum… Karınlığın içinde bastığım yeri bile görmeden koşuyorum… Ayak seslerini de duyamıyorum; bir yanda yağmur, bir yanda kendi ayak seslerim ve kalbimin telaşlı, hızlı atımları. Ve ayağıma bir şey takılıyor yüzükoyun yere kapaklanmadan son bir hamleyle şemsiyeyi elimden fırlatıp ellerimi vücuduma koruma yapıyorum. El yordamıyla şemsiyeye ulaşmaya çalışırken, yağmurun sesi içinde yine o ayak sesleri... Sakin kendiden emin adımlar… Ve tam arkamda adım sesleri kesiliyor… Ben Onu göremiyorum, O beni nasıl görüyor burada olduğumu nerden biliyor? Ah! Kalbim azcık sesini kesse, belki de burada olduğumu bilmeyecek, ne var da ramazan davulu gibi atıyor bu kalp?
 
Yağmur bile sesini kesti aniden; bir benim kalp atışlarım ve nefesim bir de yabancı bir nefesin sesi… Sessizliğin ıssızlığın içinde bir kalp sesi ve iki nefes…
 
Hala düştüğüm yerdeyim ve dizlerim sızlıyor. Bir el sağ omzuma dokunduğunda çığlık atmak istiyorum ama sesim çıkmıyor, kaskatı kesiliyorum.
 
-         Korkma !
 
diyor sağ tarafımdan gelen bir erkek sesi…
 
Toplam blog
: 20
: 523
Kayıt tarihi
: 13.07.08
 
 

Kütahya; doğduğum ve doyduğum yer, yani her anlamda memleketim. Kamu da çalışıyorum, Lisans mezun..