Meclis lokantası ve bir "acaba"

Yetmiyor dostlarım, bir türlü yetmiyor…

Her aybaşı ceplerine koydukları, Devlet’in ödediği en yüksek maaş…

Ödenekleri, kötenekleri, çötenekleri “caba!…”

Gittikleri her yerde;

- Ağam, paşam, devletlüm!..

Girdikleri her işyerinde,

- Aman canım olur mu?.. Biz sayın ağamıza bedel ödetir miyiz?... “racon”ları…

Ve daha neler… Ve neler.

Yetmiyor ağalar, yetmiyor!

Yetmiyor Türkiye’nin tüm yurttaşları.

Vekillerinizin, sizlere vekâleten sürdürdükleri “icraat”ın dibi yok, sınırı yok, sonu yok…

Bütün bu olup bitmesine alıştığımız “racon”ların üzerine, şimdilerde bir de Meclis Lokantası muhabbeti eklendi.

Bildiğiniz gibi TBMM’de bir lokanta var.

Yemekleri leziz.

Aşçılar birinci sınıf.

Garsonlar, “Manzaralar”ın Garson Mustafa’sından çok farklı…

Fiyatlar müthiş!.. Dehşet verici müthiş!

Kelli felli bir et yemeği, bilemediniz bir-kaç kuruş!..

Pilav, tatlı-üzeri kahve… Sudan ucuz.

Bir de meyve mi istiyorsunuz ardından?.. Bastırır, iyi olur…

Gelin isteyelim hesabı, ne dersiniz?...

Burada herkes milletvekili… Anadolu varoşlarının “en hızlı cüzdan çekip, ” hesap ödeyen, tirit suyuna çorba, sade vatandaş kalabalığı yok bu çatının altında… Herkes milletvekili… Yani, “Millet”in vekili!

Evet, yemek biraz uzun sürdü. Ve bu yüzden biz de lafı dolaştırmak zorunda kaldık orada burada…

Buyurun hesabınızı!

- Kaç TL?..

- Sadece, 4 lira 35 kuruş…

- KDV dahil mi?

- Dahil!

- Peki ne hariç?

- İşte, bu soruya cevap vermek çok zor.

Sözün gelişi, “hariç olan meclisten dışarı…”

İnsan düşünmeden edemiyor:

1920’lerin Milli Meclisi’nde meclis lokantası var mıydı acaba?

Mustafa Kemal ve dava arkadaşları öğlen yemeklerini nerelerde yiyorlardı… acaba?

Bu milletin vekillerinin vekâletlerinin süresi ne zaman doluyor… acaba?

Ve bu millet, vekillerinden hesap sormaya ne zaman başlayacak… acaba?