Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '13

 
Kategori
Siyaset
 

Meclisten meclise

Meclisten meclise
 

MECLİS ÇIKIŞI


Yıl 1918, savaş bitmiş, Osmanlı yenik düşmüştü. İngiliz Agememnon zırhlısını Yunanistan’ın Mondros Limanında demirliydi. Rauf Orbay başkanlığındaki Osmanlı heyeti bu zırhlıda imzaladığı Mondros Mütarekesi ile silahlarını teslim etti, galip devletler istedikleri yerleri işgal etmeye başladılar, Yunan Ordusu İzmir’e çıktı ve Ege Bölgesini işgal etti.

5 Şubat 1919 Fransız Journal des Debat gazetesi birinci sayfadan şunları yazıyordu. “Hemen hemen beş yüz yıl boyunca güney Avrupa’yı yıkan ve Doğu Akdeniz Bölgesindeki bütün uygarlığı çökerten bu uğursuz Türk ırkını Asya’ya sürmeli. Batılı devletlerin Türklere en ağır hakaretler yönettiği, her yerden kuşattığı o günlerde Anadolu kaynıyordu. Ulusal direniş başlamış, bir Millet uyanıyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşları Bandırma Vapuru ile Samsuna hareket ettiğinde Türkiyenin kaderi değişecek ve Emperyalizimin planlarının değişeceği bir yolculuk başlamıştı.

Galip Devletler Anadolu’da başlayan bu direnişi önemsemiyor er geç bastırılabileceğinden emin görünüyorlardı. Çünkü içerde adamları vardı. Bunların en bariz örnekleri Kürt Şerif Paşa ile Ermeni Boğos Nubar paşa idi.

 Ajanlar Anadolu’da at oynatırken, batı emperyalizmi ile yakından ilişkili bu iki paşa, Osmanlı Devleti toprakları üzerinde bir Ermenistan ve Kürdistan Devleti kurulması teklifini Fransız onayına sunuyorlardı. Bugüne ne kadar benzediğini görüyoruz şimdi. Yakışıklığı nedeni ile “Beau Şerif (güzel adam)”, adını taktı ve İstanbul’da “boşherif” Kürt Şerif Paşa Osmanlı Devletinden maaşını alan biri idi. Paris Barış Konferansı görüşmelerinde Sadrazam Tevfik Paşa servin taslaklarını almak için Fransız Diş işleri Bakanlığının saatli salonuna girdiğinde, Ermeni Paşa ile Kürt Şerif Paşa da ordaydılar. Fransız Diş işleri Bakanının iki yanında oturuyorlardı. Kürdistan ve Ermeni Devleti için pazarlık ediyorlardı.

Aynı anda ise Anadolu’dan bir ses yükseliyordu. Mustafa Kemal, Osmanlı Heyetinin imzalayacağı hiçbir antlaşmaya uyulmayacağını haykırıyordu. Yanında Kürdü, Çerkez’i, Laz’ı, Gürcüsü, Ermeni’si, Rum’u, Boşnağı tüm Türk Milleti vardı.

Mustafa Kemal ve arkadaşları “Artık Millet adına tek yetkili Organ, Büyük Millet Meclisidir.” Diyordu. Kuruluş Meclisi tüm heyecanı ve kararlılığı ile iş başındaydı. Bu sırada ise 22 Temmuz 1920 Perşembe günü öğleden sonra Yıldız Merasim salonunda 39 üyeli saltanat şurası Vahdettin tarafından açılıyor ve Damat Ferit Paşanın yaptığı konuşma ile Ölüm fermanı olan serv kabul ediliyordu. Tek imza atmayan ise Topçu Ferik Rıza Paşa idi.

Eğer Serv hayata geçseydi, Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan’ın, Sivas, Malatya, Adana, Urfa, Antep, Maraş, ve Suriye Fransa’nın, Musul dahil Irak ve Arabistan İngiltere’nin, Güneybatı Anadolu, Oniki Adalar ve Rodos İtalya’nın olacaktı. Doğu Anadolu’da bir Ermeni ve Kürt Devleti kurulacaktı. Boğazlar ve İstanbul, ayrı bayrağı olan bir komisyon tarafından yönetilecekti.  Kapitülasyonlar sürecek, asker sayısı azaltılacak, ağır silahlar imha edilecek, maliye ise galip devletlerin komisyonuna bırakılacaktı.

Yani tümüyle sömürge bir devlet olarak yaşayacaktık. Ama bu Millet emperyalistlerin bu oyununu bozdu. Bilindiği üzere Lozan görüşmelerinde Lord Curzon “Şimdi bu masada verdiklerimizi ekonomik zorluklar içinde düştüğünüzde bir bir geri alacağız!” demişti. Türkiye Bölgedeki gücüne ekonomik anlamda bir motor olacak GAP’ı katınca bölgesel güç olmanın önünü kesmek isteyen emperyalistler tekrar düğmeye basmıştı. 100 yıllık hayalleri olan Kürt Devletinin kurulmasını hazırlık aşamalarına başlanmıştı.

1991deki Saydamın bölgedeki Kürtleri yok etme operasyonundan kaçanları sınırları açarak Türkiye'ye sokuyorduk. Ülkenin Cumhurbaşkanı, Turgut Özaldı. Tohumlar elimizle atıldı, batı emperyalizminin ülkemizde çokça kaymeni vardı. Bölgeyi kontrol edemeyen Türkiye bölgeye Amerika’yı davet ediyordu. Amerikan Çekiç gücü, ilk önce binler sonra 30 binler sayısında bölgede konuşlandı.

Turgut Özal o yıllarda Türk-Kürt Federasyonundan bahsediyordu. Kuzey Irak artık Batılı yardım kuruluşları ile dolup taşıyordu. İspanyol kültür dernekleri, Alman yardım Kuruluşları gibi. Eşref Bitlisin hazırladığı bir raporda çekiç gücün PKK’ya yardım ettiği yazıyordu. Amerikalılar PKK yetkilileri ile düzenli toplantılar yapıyordu. PKK Ulusal Kongresi 2002 Ocak ayında Brüksel’de Amerika desteği ile toplanıyordu. Batılı ülkeler ali Cengiz oyunu ile güya adını KADEK yapan PKK’yı terör örgütü listesinden çıkarıyordu. Amerika yetkilileri defaten Türkiye’nin parçalanabileceğini dillendiriyordu. İncirlik Üssüne giden bir NATO tırında PKK’ya gönderilmek üzere hazırlanmış askeri malzemeler bulunuyordu.

 Bu süreçte on binlerce yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Milyarlarca dolarımız heba oldu. Ekonomimiz çok ciddi yara aldı.

Bu arada Emperyalistler yeni projeler geliştiriyordu. Adına Barış süreci dedikleri, dikte ettirdikleri süreç için Türkiye Cumhuriyeti Devlet yetkililerinin PKK lideri ile yaptıkları görüşmelerin sonrasında Murat Karayılan Servi kabul etmeyen Cumhuriyetin ve Ulusun kuruluş meclisini, Barış Meclisi olmaya davet ediyordu. Bugün; Ülkemizin, Serv koşullarından daha ağır şartlar altında olduğumuzu hissediyorum, Meclis Kuruluş Meclisi değil, Vahdettin’in Saltanat Şurası da değil ama bir Terörist Liderinin dikte ettiği notları uygulayacak basiretten de yoksun değildir herhalde, ne dersiniz.

Nizamettin BİBER 

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..