Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

Medya, maliyet ve kültürün çıtası

Medya, maliyet ve kültürün çıtası
 

Çok satan “saygın” bir gazetenin 1. sayfa haberlerine şöyle bir göz atıyorum:

Erken rezervasyona % 35 indirim.

Mucize bebek.

Tuncay Şanlı Selen’i sakladı.

O reklamın perde arkası

Başkasının bebeğini emzirdi

Aşık olma yaşı kaç?

Yaratıcılığı zorlayan mezarlar…

On çocuğa tecavüz ettim!..

- Çok iyi halt ettin!

Ettin… Ve böylece de, çok satan gazetelerin 1. sayfasında kendine bir yer elde ettin…

Yukarıdaki her bir haber birbirinin aynıdır.

Her bir haber, aynı insan seviyesine hitap eden bir seviyesizlik örneğidir.

Bu haberlerden her birini karşınıza alıp, öfkenizin irinini üzerine boca edebilirsiniz… Atış serbest!

Serbest de… Bu ülkenin hali nicedir?.. Bulunduğu nicelikten nereye ve hangi yöne gidecektir?

Bu “nice”liği düşünüp, gittikçe gelişen kültürel yozlaşmanın sorumluluğu üzerine kafa yormak, bizlerin ertelenemez sorumluluğu içinde değil midir?

Basın boyalı camınızın düğmesine…

Ya da sürekli olarak açık duran o cam çerçeveden evinize sızan kültürel zehrin… Kalitesizliğin, kabalığın, düzeysizliğin hesabını verebiliyor musunuz?

Sorun buradadır!

Şimdi bu yazıyı okuyanların bazıları itiraz edecektir:

- Bu sorumluluk niye bize ait olsun?.. Bu gazeteleri de, televizyon programlarını da biz yapmıyoruz…. Gidin onları eleştirin ve bizlerin yakasından düşün!..

Olmadı sayın arkadaşlarım… Olmadı.

Bu gazeteler sizin için yapılıyor.

Renkli camın programları sizler için oluşturuluyor.

Bu yemek sizin için pişiriliyor…

Siz o yemeği yemeyip de bir kenara atmadıkça, daha iyisi yapılmayacaktır!..

Siz o yemeği kokmuş ilan edip, sesinizi yükseltmedikçe, kültürümüzle oynadıkları bu iğrenç oyun, böylece sürüp gidecektir…

Gerek yazılı medya ve gerekse televizyon kanalları birer ticari işletmedir.

Adam neyi daha çok satıyorsa, onu üretmektedir.

Kapitalizmin arz – talep kanunudur bu…

Neyi talep ederseniz, onu arz edeceklerdir.

Medyaya yön veren “kamusal yarar” değil; cebin çıkarıdır…

Kamu yararı ilkesi, toplumsal bir kavramdır.

Kişinin şahsi çıkarı ilkesi, kapitalizmin felsefesidir.

Toplumun kültürel yüksekliğinin temin edilmesi, “cebin-çıkarı”na aykırıdır.

Çünkü, kültürü yükselen halkın talepleri, ucuz maliyetli rezilliklerle tatmin edilemez!

Kalitenin hem kültürel ve hem de maddi anlamda maliyeti yüksektir.

Ve Devlet, bu yüksek maliyeti, kamu yararına yönelik olarak kullanan bir hizmet örgütünün adıdır. Böyledir ya da böyle olmak zorundadır!

İşte onun için Devlet’in küçültülmesi talep edilmektedir…

Ve onun için bu halk, aydınlanma devrimine değil; tarikatların karanlığına yönlendirilmek istenmektedir.

Bütün mesele maliyetleri düşük tutmak ve bu düşük maliyetler üzerinden siyaset yaparak, koltuklara kurulmaktır.

Peki koltuklara oturulup da ne yapılacaktır?..

- Suyun başı tutulacaktır… Suyun başı!.

İşte zincirin son halkası, başı, merkezi ve düğümü bu noktadır.

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..