Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '15

 
Kategori
Magazin
 

Medya’nın cinsiyetçi diliyle kadına uyguladığı şiddet bu sefer Hazal Kaya’yı hedef aldı…

Medya’nın cinsiyetçi diliyle kadına uyguladığı şiddet bu sefer Hazal Kaya’yı hedef aldı…
 

Medyanın kadın bedeni üzerinden kullandığı cinsiyetçi dil ve bu dille yaptığı haberlerle kadına uyguladığı şiddet bir gün bitecek mi?

Bir yandan kadına şiddete hayır derken öte yandan kadın bedeni üzerinden yaptığı haberlerle ikiyüzlü tavır sergileyen medya bunu maalesef ki bilinçli olarak yaptığı için çok umudum olmasa da yine de bir umut işte.

Uzun zamandır bu konu üzerinde yazmak istiyordum aslında. Şimdi yeri gelmişken medyanın bu iki yüzlü tavrını hep birlikte görelim, görelim ki belki farkında olanlarla buna bir dur denir.

Varlığından bu yana medya erotik başlık atmayı hep sevdi iki yüzlükle de kadına tacize, şiddete hayır dedi oysaki aynı tavırla kadına fiziksel şiddetin dışında başka bir şiddet uyguluyor. Üstelik ne acıdır ki bunu bile isteye yapıyor.

Nasıl yaptıklarına gelince; Metinlerin içine sinsice gizlenen ataerkil kodlarla kadın bedenini öne çıkarak kadına örtülü şiddet uygulayan medya bunu da en ucuz iğrenç haliyle sergiliyor. Erotik başlıklarla cinsel tacizi, şiddeti tetikliyor.

Özellikle magazin ayağında.

Son olarak bundan nasibini alan Maral dizisinin oyuncularından Hazal Kaya oldu.

“Hazal Kaya’nın tangası reytingleri coşturdu.” “Hazal açıldı reyting fırladı” gibi şuursuz başlıklarla yine yeniden ucuz haberciliğin zirvesine çıktılar.

Geçen hafta perşembe akşamı yayınlanan bölüm boyunca kimsenin sosyal medyada elbise altıyla ilgili tek bir yorumu yokken aradan iki gün geçtikten sonra ucuz başlıklarla, resimlerle zihinlerinin nasıl çalıştığını da gösterdiler. İzleyenlerin farkına varmadığı ayrıntıyı yüzsüzce sundular bir kez daha elbise altına odaklanarak kafalarının nasıl çalıştığını da belgelediler.

Bu çirkin ucuz haberler üzerine Hazal Kaya bir açıklama yaptı. Elbisenin gerçek resimlerini gösterdi.

Ne kadar incitici, ne kadar üzücü bir durum olduğunun farkında olmayan beyinler bu açıklamanın altındaki serzenişi algılayamaz ki algılayamadılar da. Hazal’ın “tanga değil fermuardı” açıklamasını attıkları umursamaz başlıklarla kızgınlık olarak nitelendiler.  Oysaki yaptıkları şey cinsiyetçi bir yaklaşımla kadın bedeni üzerinden uygulanmış bir tür şiddetti. Medyanın kadına uyguladığı kendi şiddeti.

Attıkları başlıklar haber içindeki ifadeler kendi sanrıları, fantezileriyle sanki seyirci böyle düşünüyor diye vermeleri de cinsel algı operasyonlarının bir parçasıydı.

Ne zamandan beri tanga giymek suç oldu ya da ne zamandan beri bir tanga reytinge etken demeli ya neyse. Bir fermuarı tangaya benzetecek kadar kafalarının içinin neyle dolu olduğu ortada olan bir zihniyete ne dense boş.

Üstelik Maral dizisinin reytingleri bir oyuncunun giydikleri, giymedikleriyle endeksli olabileceği algısını yaratarak da tüm ekibe ama en çok Hazal Kaya’ya yaptıkları saygısızlığa rağmen durumu eleştiren tek bir köşe yazarı da bu cinsiyetçi şiddet kokan yaklaşımı kınamadı.

Benzer bir durumu bundan aylar önce Beren Saat de yaşamıştı. Açık kalan fermuarı ile ilgili haberlerin ucuz başlıkları orada taze dururken üzerine pek sevgili yazarımız Cengiz Semercioğlu bir açıklama yapmıştı.

“ Yapılan haberin cinsiyetçi bir yaklaşım olmadığının altını çizerek kimin fermuarı açık olsa haber yapılır demişti.” En azından bu sefer “fermuarlar tangaya benzer bunun neresi şiddet” demedi.

Bu zihniyetin hüküm sürdüğü bir arenada Hazal Kaya’ya ve tüm Maral dizisi ekibine yapılan saygısızlıkla ilgili “a evet yanlış, çirkin, kınıyoruz” diyecek bir yazar olması elbette mümkün değil ama yine de umut işte.

Çünkü bundan besleniyorlar, çünkü cinsellik ve kadın bedeninin teşhiri medyanın önemli bir kâr kaynağı, çünkü aynı ataerkil kodları taşıyorlar beyinlerinde.

Bu yüzden ne Beren’in incinmesi, ne Hazal’ın incinmesi umurlarında onların. Umurlarında oldukları tek şey uzuvlar üzerinden attıkları başlıklarla ağızlarının suyunu akıttıran kar.

Yine bu yüzden kadına, bedenine, seçimlerine, giyimine, haklarına saygı göstermiyorlar. Cinsiyetçi dille şiddeti kendileri uyguluyor, haber aralarına sıkıştırdıkları dille yine yine yeniden şiddeti üretiyor, tetikliyorlar.

Bir yerde medya kadına tıpkı batının doğuya, medeninin-vahşiye, kültürlünün-doğaya, kentlinin-köylüye, beyazın siyaha ya da beyaz olmayan herkese, kısacası kendisine benzemeyene baktığı gibi bakıyor.

Medya kuruluşları, piyasanın işleyiş kurallarına, değerlerine ve üzerinde yükseldiği ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı toplumsal yapıya göbeklerinden bağlı oldukları içinde böyle bakmaya devam edecekler ne yazık ki.

Üstelik kadına kendi uyguladığı şiddetle beraber kadına uygulanan şiddeti de yine şiddetle haberleştiriyorlar.

Örneğin medya tecavüzü haberleştirirken, haber diliyle, tecavüzün içerdiği şiddeti arka plana iterek, tecavüzü erotize ediyor, magazinleştiriyor, sansasyonel hale getiriyor ve tecavüze uğrayan kadını teşhir ederek tecavüzle ilgili ataerkil anlayışları yeniden üretiyor.

Hemen hemen tüm tecavüz haberlerinde şiddete uğrayan kadın haberleştiğinde şiddet uygulayan erkeğin değil de şiddete maruz bırakılmış kadının fotoğraflarını görürüz.

Ya “cinsel bir nesne” olarak kurgulanmasına imkan verecek fotoğraflarıyla ya da “kurban” olarak, şiddete maruz bırakılmış haliyle.

Ve yine şiddet haberlerini magazinleştirirken, suçluyu ya da suçu değil, daha çok suça maruz kalan kadını cinsiyetçi önyargılarla yargılarlar.  Mağdurun yaşı, mesleği, medeni hali, giydiği kıyafet nedenmiş gibi kurgulayıp zaten toplumda var olan düşünceyi bir kez daha tetiklerler. Suçu işleyen erkeği ise bir kenara bırakır o yokmuş gibi davranırlar.

Bu kurgu haberleriyle de kadın bedenini cinsel nesne haline getirirler.

Kadınların ağırlıklı olarak cinsel nesne olarak temsil edildikleri bir medya ortamında ve temsili ya da gerçek tecavüz ve taciz görüntüleri internet pornografisinin önemli bir parçasını oluşturuyorken, böyle bir haberleştirme tarzı tüm bunların suç olduğu algısından uzaklaştırıp cinsellikle özdeşleştirilmesine uygun bir ortam sağlıyor doğal olarak.

Medya en başında söylediğim gibi bunu bile isteye yapıyor. Çünkü Kapitalist ideolojilerde cinsellik, şiddet, vahşet sattırıyor, tiraj ve reyting canavarına yenik düşmemek için de şimdiler de tık sayıları için de bundan vazgeçmiyorlar.

Ama artık insan odaklı habercilik yapılmak zorunda. Kadın bedenin her ne şekilde olursa olsun fantezi malzemesi olarak kullanılmasının önüne geçilmek zorunda. Magazinsel haberle pornografik haber ayrıtına varılmak zorunda.

Cinsiyetçi medyanın bu konuda denetimini önce tüketen yani bizlerin yapması şart. Dayatılanı kanıksamamalıyız.  Bu ayrımcı cinsiyetçi insani habercilikten uzak tavra karşı tavır sergilemeli, ret etmeliyiz. Medyanın öngörüler üzerinden kadınlara karşı hoşgörüsüz ve olumsuz haber dilini denetim amaçlı sürekli takip etmeliyiz. Özetle örgütlenmeliyiz.

Ve medyaya kamusal sorumluluklarını hatırlatıcı ve yaptırım içeren bir oluşum, bir üst denetim mekanizması oluşturulmalı.

Aksi takdirde internet medyasıyla birlikte daha da önemli kazanım sağlayan bu dilden uzaklaşmaları mümkün olmayacak daha ileri gideceklerdir.

Yani magazin sayfalarında da, üçüncü sayfa haberlerinde de kadın medya tarafından başlıklarla, fotoğraflarla haber içine sığdırılmış kelimelerle fiziksel şiddet dışında medyanın şiddetine uğramaya devam edecektir.

Ve medya yaptığı şiddeti de haklı gerekçelere dayandırmaya, normalleştirmeye devam ederek kanıksatacaklardır. Tıpkı Hazal Kaya’nın açıklamasına attıkları “kızdıran haberler” başlıklar gibi “ tıpkı Beren Saat’in açıklamasına “her açık fermuar haber yapılır” dedikleri gibi.

oyatekin@gmail.com                                         

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Oya Tekin/ Yaşadıkça.com köşe yazarı

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..