Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '10

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Medyamız ...

Medyamız ...
 

chip.comt


Önce Emin Çölaşan, Mine Kırıkkanat en sonunda da Bekir Coşkun, tıpkı nicesi gibi, çalıştıkları kurumlardan ayrılmak zorunda kaldılar. Bazı gazeteciler de kurum değiştirmek durumunda kaldılar; başka yayın organlarına geçtiler... (Bu güncel gelişmeleri ve bağlamında da, medyamızı irdelemek uygun olabilir...)

Gerçekten basın sektöründe zamanla bu şekilde devinimler yaşanmıştır; belki yine yaşanacaktır. Ancak her biri birer "imza" olan ve adı anılan yazarların ortak özelliği siyasi iktidara muhalif olmalarıdır. "Mahalle baskısı"yla tanımlanan, hoşgörüsüzlük örnekleriyle açımlanan içinde bulunduğumuz iklim, yer yer muhalif sayılmayan 'kalemleri' içine alacak şekilde yazarından çizerine davalar açılan bir atmosferik basınçla birleşince, basın yayın özgürlüğüne değğin ferah bir dönemde olunmadığı anlaşılmaktadır.

Gazeteci döneminin tanığıdır, makale yazarı, eleştirerek bakabilendir. Bu yetiler olmazsa geriye ne kalır? Bu anlamda, siyasetçiye düşen, kendisi, özgörevi (misyonu) ve icraatları hakkındaki eleştirilerden yararlanmaktır. Bu, demokrasinin de gereği ve dileğidir. Ve demokratik ortamda bazen en yerinde ve yapıcı önerileri muhalif diye bilinen çevreler dillendirebilir. Siyasetçi, hele ki iktidardaysa, bu seslere önem vermelidir. Çoksesliliğin gereği de budur.

Bizde siyasi partiler yasası uygulamada ve basın da sektör olarak kendi içinde (sendikasızlığının da etkisiyle) yeterince özgürlük ortamı sağlayamamaktadır. Kendi iç işleyişlerinde farklı görüş, düşünüş ve önerilerin çok da rağbet görmediği kurumlar, toplumun diğer kuurmları da kısmen dahil olmak üzere aslında bir tepkime halinde, farklılıklara katlanma eşiğini düşürerek, kurum içi iktidarı tesis ve idame reflekslerini yükseltmektedir.

Bir başka açıdan bakılınca, basın kurumlarının ticari sahipliğinin, günlük basılı ya da TV-radyo gibi yayınların sürekliği için gerekli giderlerin karşılanmasındaki güçlükleri nedeniyle farklı iş alanlarında rekabet yüküne katlanmanları sonucu, gerek kendi üzerlerinde gerekse siyaset üzerinde etkisi duyulan ve oradan basın çalışanlarına ve topluma yansıyan bunaltıcı koşullardır. Gerçekte, medya sahipliği tüzel temsilciliklerinin, "asli faaliyet alanlarında" yoğun olarak kalacakları (satışla / tirajla, reyting ve reklamla çarklarını döndürecekleri) bir oran ve orantılılıkta iş yaşamının diğer alanlarında bulunmaları yaşamın pratiği karşısında bir özlem olarak kalmaktadır.

Benzer bir değerlendirme, basın içindeki rollerin dağılımı ve geçişkenliği açıısından yapılabilir. Çok iyi bir muhabirin çok iyi bir makaleci olması koşul değildir. Çok etkili bir kitap yazarının da çok etkili bir televizyoncu olması gerekli değildir. İyi bir sunucu/yönetici olabilirsiniz ama bu ille de sizi çok etkin bir siyasetçi yapmaya yetmeyebilir. Bütün bunlar kendiliğinden de olabilir. Ama kanımca, birşeyleri "zorlamaktansa", "taş yerinde ağırdır" deyişini önemsemek daha uygun olur. Buna karşılık tüketim toplumunun etkisinden olsa gerek uzmanlığı ve deneyimi feda edercesine, farklı rollere bürünmeye teşne olunan bir popülerlik yaklaşımı söz konusu olmaktadır. Bu durum elbette, hızlı gelişme dönemlerinin de etkisiyle olabilir.

Tabii hızla gelişen teknolojinin internet medyası gibi alanları da geliştirmesi, toplumun bilgi ve haber gereksinmesinin daha da etkili karşılanması kadar, basın/yayın sektöründe yeni mahreçler ve iş alanlarının da yaratılmasına vesile olan devrimsel bir aşama olmuştur. Dahası, okurun alım gücünü de zorlamayan habere ulaşmanın ekonomik vehçesi ve artık her yerden erişibelirliğiyle bir demokratik ortamı beraberinde getirmiştir. Ancak bu alanda da olanakların daha da geliştirilmesi önemseneceğine yayımcılığın bu boyutu teknik bir olguya/sorunsala indirgenirken, o arada katı bir kurallığın yaygınlaştırılmasına değğin yönelimler de -ne yazık ki- telaffuz edilebilmektedir.

Kimi gazetecilerin durumlarını irdelerken medyanın geneline dair, özellikle, genç gazetecilerin yetişirilmesine önem verilmesi gereğine değinmemek olmaz. Akademik yaşamımızda radyo-TV gazeteciliği ve basınla ilgili diğer mesleki programlar giderek haklı yerlerini almaktalar. O arada toplum, kendi olanaklarıyla desteklenen kimi vakıfları aracılığıyla yeni kuşak gazetecilerin yetiştirilmesine katkı sağlıyor.. Diğer yanda büyük gazetelerimiz geleneksel yarışmalarıyla bu alanda ihtiyaç duyulacak kişilerin yetişmesini de özendirmiş oluyor... Ancak, basın mesleğini daha da çekici kılmak, ülke genelindeki demokrasi ve özgürlükler kıvamını daha da gelişltirmekle ilintilidir. Kendi erkini özgürlüğünden alan ve mesleki açıdan kendisini güvende bilen gazeteci / yazar ile kendisinden emin, farklı görüşlere saygılı, aykırı düşünüşlere bile tahammül düzeyi gelişmiş yönetimler, topluma da en değerli katkıları; bazen ayrışarak bazen tümleşerek yaparlar.

Umalım ülkemizin medyası sorunlarını büyük ölçüde aşsın ve o arada ülkemizin sorunlarının aşılmasında da kendi katkısını alabildiğine yapsın. Medya, yine de, iyi ki varsın!

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..