Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Meğer

Meğer
 

Aslında bu yazıyı kısacık bir şekilde dün yayına almıştım… Sadece gözlemlediğim bir durumu birkaç cümleyle anlatıp, uzatmadan dolandırmadan sonucu yazmak istemiştim… Fakat durumu özetleyip yayına aldığımda baktım ki benim yaşadığım düşünülüyor..Ki tamamen benim anlatım hatamdan kaynaklanan bir durumdu bu… Ruh halimin günden güne iyiye gittiğini düşünen arkadaşlarımda ne olduğunu anlamadı tabii… “İyi misin Sedacım” sorularıyla karşılaşınca bende yazıyı yayından çekip, düzeltmeye karar verdim…

Yaptığımız işler dolayısıyla büromuza birçok insan gelir.. Kendi parsellerinin de konu olduğu imar uygulaması sonucunda arazileri daha değerli hale geldiği için işler bitene kadar sıkça uğrarlar… Ortak kullanım için kesilen miktarları kimi fazla bulur kimi hiç kesintiye razı olmaz… Bu durumu onlara anlatırken sevimli diyaloglarda yaşanır. Dün yine böyle günlerden biriydi… Fakat durum önce yaşananlardan sohbetler kadar sevimli değildi…

Uzun boylu, geniş omuzları ve kocaman göbeğiyle birisi girdi içeriye ve görüşeceği arkadaşımızın işi olduğu için bizim çalıştığımız odaya girdi yanında duran sessiz arkadaşıyla… Önce konuşmaları biraz sert olduğu için çok iyi bakmadım açıkçası.. Yani “şöyle olursa keseriz böyle yapılmazsa döveriz” diye devam eden konuşmalar üst üste gelince ister istemez gözünüze çokta iyi gelmiyor.. O öfkeyle konuşan adam gülümseyerek dönüp “Çok yoruluyor musunuz? Bilgisayar yormuyor mu sizi?” diye sorular sorarak bizimle konuşmaya başladı…

Sohbetin ilerlediği vakitlerde bir derdi olduğunu anladık… “ Biliyor musun benimde senin yaşlarında bir kızım var.. Şimdi çok mutsuz.. “Seviyorum” dedi evlendirdik o uğursuzla.. Fakat adam kendine yaren değil de bir beden istiyormuş… Öyle sokağa çıktığında arkadaşlarımdan eksik kalmayayım diye yanında gezdirecek birini, kapıda karşılayacak, yemeğini önüne koyacak ve yalnız kaldığında, sıkıldığında sesine ses verecek birini istemiş.. Bir eş değil de işlerini yapacak birini istemiş… Sevgisi tam olsa kızım kırılır mıydı? Hem çok sevse iş güç görünmezdi gözüne.. Bir güler yüz gösterse her şey daha iyi olmaz mı? Oysa benim kızım çok duygusaldır..Kırılgandır. Gözlerine baktığında yüreğindeki sevgiyi görebilirsin… “Ben onunla evlenmek istiyorum” dediğinde gözlerindeki ışıltıyı görmesem izin vermezdim… Sevgisi onunki ile artsın istedim… Gençliğimde annesinin elini tuttuğumda dünya benim olurdu… Hiçbir şeyi gözüm görmez onun için çalışır ve onun tek bir tatlı sözüyle tüm yorgunluğum biterdi… Kızımda öyle olur diye düşündüm… Küçücük yüreği onunkiyle büyür dedim… Ama o uğursuz kırıp gönderdi onu baba ocağına… Bakalım zaman ne gösterecek… Ben kızımı sevdiği için, önceki çalışkanlığı, güzel sözleri ve kızıma olan davranışları, güler yüzü ile onu adam sanmıştım… Meğer o görüntünün arkasından kocaman bir yalanmış…”

Şimdi şaşkın gözlerle bakıyorum ona.. Az önce asmaktan kesmekten bahseden o kocaman adamın içinde duyarlı bir yüreğin olmasına seviniyorum bir yandan da… Neden bunları bize anlattığına anlam veremesem de iyi oldu diyorum… Görüşmelerini yaptıktan sonra “İyi çalışmalar” deyip gidecekken arkadaşımla beraber oturduğumuz masaya gelip diyor ki “ Bizim zamanımızda sevgiler çok kuvvetliydi… Birbirimize değer verirdik çünkü..Fakat şimdi sabun köpüğü gibi sevgileriniz… Dikkatli olun eşinizi seçerken” diyor… “Bir gün kızımı getirip tanıştırayım sizinle” diyor ve gülümsüyor…

Bir sürü insanı yan yana getirip hangisi sana böyle bir hikâye anlatır deseler en son göstereceğim bir görüntüye sahip olan misafirimiz kapıdan çıkıp gidiyor…

Resim : www.deviantart.com

 
Toplam blog
: 194
: 1525
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1981 yılında aslında istenmiyor olsam da geç alınan karardan dolayı hayattayım:)) Haritacıyım ve işi..