Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Mehmet Ali'nin "suçu ne?"

Memleketimden canlı bağlantı yapılıyor; Mehmet Ali Erbil, “siz orada mum söndü mü yapıyorsunuz?” diye sorunca tarih tekerrür ediyor. Daha önce Güner Ümit’in başına gelenler, bu kez Erbil’in başına geliyor; Alevilerin haklı tepkileri üzerine yayıncı kuruluş programı kaldırdığını açıklıyor. Aleviler, gösterdikleri tepkiye sonuç aldıkları; hegemonik sözcüler de “bilgisizlik” vurgusunu tekrarladıkları için memnunlar.

Bence Aleviler, Sünni egemen kültürel kodlanmayı yeniden gözümüze soktuğu için Mehmet Ali Erbil’e teşekür etmeliler! Bir düşünün; “mum söndü” yakıştırması, gizli – açık, herkesin bir acaba sorusuna muhatap olmuştur. En “baba” romancılarımızdan felsefe kitaplarına kadar, fırsat bulduğunda araya sıkışan Alevilere yönelik “mum söndü” yakıştırmaları, orada öyle durup dururken, olumsuz bir nedenle de olsa gündeme getirilmesine neden olan Erbil, bir teşekürü hak etmiyor mu sizce?

Yüzde 99’u Müslüman”laştırılmış bu toplumun dili, erkek, Türk ve Sünni egemendir. Sünni egemen dil, söz Alevilere gelince daha net ortaya çıkmaktadır. Yüzlerce yıldır, kendi inançlarına uygun ritüelleri yerine getirebilmekten, inancına uygun yaşamaktan yoksun bırakılmış bir topluluk olan Aleviler, uzun süredir, sahiden büyük bir olgunluk ve sabırla evrensel temel hak ve özgürlüklerini çerçevesinde taleplerini dile getirmeye çalışıyor.

Peki biz ne yapıyoruz? Diyelim ki Başbakan, bir propaganda konuşması sırasında, Aleviler için “zındık ve mülhid” diyerek “katli vacip” fetvası veren bir Osmanlı Şeyh-ül İslamı’na methiyeler dizerken “gaf” ya da “bilgisizlik” tanımı yapabiliyor muyuz? “Hakimler, dedelerden emir almayacak” ya da “beni Alevi hakimler mahkum etti” dediğinde, bunun “toplum içinde kin ve nefreti yaygınlaştıran bir söylem” olduğunu söyleyerek, özür dilemesini, kullandığı hegemonik dili sorgulamasını, aksi halde kendisinin meşruiyetinin kalmayacağını dile getirebiliyor muyuz?

Getiremiyoruz! O halde, “bir musibet, bin nasihattan yeğdir” sözünü doğrulatarak, Sünni hegemonik dilin sorgulanmasına vesile olan Erbil’i niye ateşe atıyoruz? Güner Ümit’in programının yayından kaldırılıp işsizleştirilmesi bir işe yaradı mı ki, bilinç altı harekete geçen Erbil’in, memleketimden programa bağlananlara, “orada mum söndü mü oynuyorsunuz?” demesine tepki gösteriyoruz? Demek ki, sorun, tek tek insanlara yönelik tepkiler koymanın ötesinde derin anlamlar taşıyor. O anlam, hegemonik dilin sorgulanmasını, dilin bu şekilde kullanılmasına kaynaklık eden kültürel arka planın masaya yatırılmasını gerektiriyor.

Kadınları aşağılayan erkek, Kürtleri aşağılayan Türk, yabancıları aşağılayan üstün Alman söylemi ne ise herkesin kendi inancını hiçbir baskı altında kalmadan yaşamasını isteyen ve savunan Alevilerin olumlu özelliklerinin etkisini sıfırlamak üzere üretilmiş bulunan Sünni hegemonik dil de odur. Bir tv programına yansıyan gündelik konuşmadan önce tarihsel ve toplumsal kültürü kirleten bu dil, bu kültür, bu hegemonik söylem sorgulanmadan Erbil’i sorgulamak, çok büyük haksızlıktır.

Evet, elbette, Erbil, koca adam, büyük bir televizyonda milyonlarca insana hitap ediyor. Aklına “mum söndü” gibi bir kavram geldiğinde, bu kavramın Alevi kültürünün insancıl yapısı karşısında söyleyecek sözü olmayan dönemin iktidarlarınca üretildiğini söylemesi daha hoş, daha şık olabilirdi. Erbil’in, “kötü bir niyetim yoktu, bilmiyordum” demesini kişisel cahilliğe bağlamak, ipe un sermektir; zira, “ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına!” Yani herkesin bir Marx olmasını beklemek; herkesin “akıntıya kürek çekmesi” gerektiğini düşünmek, biraz fazla abartı değil mi? Cemevlerinin kapısı kilitli; çocuklarımıza din dersinin zorunlu olduğu; devletin yalnızca Sünni yoruma destek veren devasa teşkilatı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dokunulmaz olduğu bir ortamda Erbil’i günahkar ilan etmek, günahlarımızı affeder mi?

Erbil, programına dönsün; biz, hepimiz, tıpkı cinsiyetsiz ve milliyetsiz bir dil kullanımı talebinde olduğu gibi inançları öne çıkartan ya da aşağılayan dil yerine herkese eşit mesafede bir dilin geliştirilmesi için kolları sıvayalım. Gün, o gündür!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..