Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mehmet Ali’yi Alabora etmek…

İnsanın içinden birer boy aynası alıp göndermek geliyor: Suçlu arıyorsanız buyurun babında…

Başbakan Mehmet Ali Alabora’ya yüklendikçe yüklendi, neymiş oyununda Gezi Parkı ile ilişkilendirilen senaryolar varmış…

Başbakan tatile çıktı; hoş iyi ki de çıktı, birkaç gün ayrıştırılmadan yaşar gideriz derken Melih Gökçek boşluğu dolduruverdi: “İçeride görmek isterim!” dedi…

Yani; hapishanede… Kimi? Mehmet Ali Alabora’yı…

Bu ne cüret? Bu ne celal? Vatandaşın biri sizin için benzer bir tavır alsa en az hakaretten başlayıp vatanı bölme suçuna kadar paralarsınız adamı!

Size gelince ne değişiyor?

Hangi hak ve hukuk ile bir insanı hedef gösterme hakkına sahipsiniz?

Şey, pardon arkadaşlar, fazla asabileştim, hak ve hukuk kalmadıydı ki normal vatandaşa, güya 12 Eylül’ün hesabı sorulacak diye referandum yapıldı; yemedik ama bu kez de yemeyenler “Darbeci” diye hedef gösterildiler, hatırlarsınız, yargı resmen bağlandı gitti, pek hevesli yetmez ama evetçilerin de ses ve solukları kesildi…

Kimse sormuyor: Eee, hani ne oldu darbe yapanlar yargılanacaktı falan diye…

Yargılanamayacağını söyledik ama pardon darbeciydik!

Şimdi, başbakan resmen halkın bir bölümüne hakaret ediyor, arkadaş, bunun hiç mi hukuksal bir cezası yok?

Hiç mi “Halkı galeyana getirmek” diye bir maddesi, şerhi yok?

Hadi, dokunulmazlık var, hiç mi bir uyarısı, bir yaptırımı yok ki halkın bir bölümü aşağılanıp duruyor, hedef gösteriliyor, bölünüyor, ayrıştırılıyor; eee sinir yapıyor insanda!...

En pahalı benzin senin ülkende olsun, yok telefon, yok televizyon, elektrik-su-doğal gaz faturaları kabarık kel fatmaya dönsün; işsizlik had safhadayken “Ekonomi Tıkırında” şarkısı söylensin; korku salınsın bir taraftan, diğer taraftan yalan ve dolan alsın başını gitsin!

En basit örneği Akdeniz Olimpiyatları; bu kadar dopingli sporcu çıkarmak, hem de kendi ülkemizde yapılırken, yalan ve dolanın ne kadar meşrulaştırılmış olduğunun bir kanıtıdır bence!

Bir de cahilliğin, tabii ki: Mediterranean Sea oldu mu “White Sea”; Akdeniz Akdeniz olalı böyle hakir görülmemişti!

Bu muhterem şahıslar Mehmet Ali Alabora’yı içeri tıkmak için çalışıyorlar; valla diyenlerin yalancısıyım, başbakan hedef gösterdi, Melih Gökçek ipi çekti: Resmen “Seni içeride görmek istiyorum!” dedi!

Gezi Parkı’nın suçlularını arıyorsanız en yakınınızdaki aynaya bakınız!

******

Bu arada Şehir Hastaneleri Projesi’nin çok iyi irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum; paranoyak bir durum değil, maalesef bazı önemli yasalar, kararnameler böyle karışık dönemlerde pıt diye geçiyor, az tanık olmadık değil…

Bor madeni konusunda da benzer endişeye sahibim; keşke örnekler bu kadar çok olmasaydı da rahat ve huzur içinde güvenebilseydik…

Sahi, insan güvenmek istiyor, en basit insani gereksinimlerinden biri…

Bülent Arınç ille de Mehter Marşı istiyor açılışlarda, Onuncu Yıl Marşı sinirine dokunuyormuş!

Bir rahat verin, bir huzur bırakın…

Bu kadar mı gerilir bir halk, bu kadar yerden yere mi vurulur?

Bu ülkenin savcılarının her biri bu kadar kayıtsız mıdır?

******

Birer boy aynası göndermek dedim ya; olmayan paramı boşa harcamaktan ibaret: Nuh diyor Peygamber demiyorlar, şekerim, böyle bir özgüven ne duydum ne gördüm!

Demokratik hiçbir ülkede örneği yoktur; olsa olsa otokrasilerde vardır da işte ısrarla “İleri Demokrasi” diyorlar, yersen!

Yemezsen, içeri tıkıyorlar!

Ama Ergenekon, ama Balyoz, olmadı Mehmet Ali Alabora, Gezi Parkı Göstericileri falan, medya zaten çantada keklik…

Ye istiyorlar, şekerim, ye…

Yediklerinin de faturası sana çıkıyor ya; ister isteyerek ye, ister istemeyerek!

 

hhtp//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..