Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Mehmet Aydın'la Biga'da yolculuk

OKUDUKÇA:

RİGA’DA ŞAİR OĞUZ TÜMBAŞ’IN

İNCE ODASI ‘NI OKURKEN

Abdülkadir GÜLER

Yurtdışına çıkarken ne olur, ne olmaz yanıma biraç dergi ve birkaç yeni kitap almayı da ihmal etmedim. Özellikle aldığım kitaplardan birkaçı da şiir kitapları oldu. Fazla değil, sayıları üçü, dördü geçmiyordu. Çünkü ağırlık olur diye fazla alamadım.

Şimdi Letonya / Riga kentinde zaman zaman yalnız kaldığım ve okumaya çalıştığım kitaplardan biri de benim Gaziantepli hemşehrim oğuz Tümbaş’ın yeni yayımladığı “İNCE ODA” adını taşıyan şiir kitabıdır. Bu kitabı Söke, Bodrum’da birkaç kez gözden geçirmiştim. Tanıtmak için fırsat ve zaman bekliyordum.Hele bakın ki kısmet Riga da okumak ve tanıtmak varmış. Nerden nereye? Oğuz Tümbaş bana bu yaptını: “Sevgili Abdülkadir Güler dostum merhaba.. “İnce Oda” ya hoş geldin, Şimdi artık şiirler senin. Duygularıma ortak ol. 27 Ocak 2009. İzmir’den imzalayıp göndermek lütfünda bulunmuşlar. Ben de Riga’dan şair dostum sevgili Oğuz Tümbaş’a önce selam, sevgi ve teşekkürlerimi sunuyor, beni unutmadıkları içi; deniz aşırı ülkelerden Baltık Denizi kıyısından ve de Letonya’nın başkenti Riga’dan kucak dolusu selam ve sevgiler gönderiyorum.

Bugün güneşli bir gün, 15Nisan 2009. Günlerden Çarşamba. Riga’yı biraz gezdikten sonra eve döndük. Riga’da BETA alış veriş merkezine gitmiştik. TANSAŞ gibi büyük bir alış veriş merkezi. Ne isterseniz var. Yok yoktur. Fiyatlarda % 40 civarında indirim var. ( Letonya’da yüzdeler şöyle yazılıyor: 20 % , bu %20 demektir. Yani bizim kinin tersi..) Ancak dil bilmediğimiz için alış verişi zor yapıyoruz.. Önce lisan sonra insan, hani derlerya her dil bir insan demektir. Gençlerimize özellikle ingilizceyi öğrenmelerini sağlık veriyorum.

Şimdi Oğuz Tümbaşın “İnce Odası” na dönelim. Kitabın adı da içindeki şiirler gibi anlamlı. Geniş odalar vardır, dar odalar vardır, mutlu odalar vardır, mutsuz odalar vardır. penceresiz, ışıksız odalar vardır. Yine bunlardan başka nemli, havası bozuk, zifiri karanlık, yüzük asık, tepeden basık odalar vardır. Oğuz Tümbaş’ın odası tüm bu odalardan farklıdır. Odası ince ve zarif. Işığı da bol, aydınlık.Odanın içindekilerinin yüzü de sevimli ve güleç. Odanın sahipleri de konuksever insanlar. Samimi ve sıcak, insana değer verenler...

İşte şair Oğuz Tümbaş böyle bir odanın çocuğu. O böyle bir odadan yetişmiş ve böyle sıcak ve aydınlık bir çevreden bizlere sesleniyor. Seslenişi samimi ve sıcak. Yapmacık asla değildir.

Oğuz Tümbaş bu odanın açık ve aydınlık pencerdesinden dünyayı seyrederken gönlü gökte uçan kuşlarla beraberdir.” Derin mavilere uçar kuşlarım” diyor.( s.5). bir başka yerde antepli hemşehrileriyle “ yaşamın avlusunda ay halay çeker”ken kulağına kar suyu kaçar gibi hüznün gölgesinde yüreğini bırakıyor.

Güzelim şiir kitabının ikinci şiiri İNCE ODA ile Antep sıcaklığında ve oylumlu bir şiir tadında bizlere merhaba diyor. Özlediği “ saçları olgun şehrin yanı başına kursak evimizi” derken insanlar arasında hiç bir renk ayrımı, ırk ayrımı yapmadan “ “Şarkıları yumuşak, rengi biraz Afrikalı, biraz Asyalı” diyor.

Şairin gönlünde güzel bir dünya vardır. Kavgasız, silahsız bir dünya:” karabasını, haramisi, eli kanlı aymazı !... olmayan bir dünya düşlüyor şiirinin gizemli dizelerinde. Şair yalnız bunlarla kalmıyor, “Mecnun’u çölden çıkarsak, Ferhat’ı indirsek dağdan, yangınlardan kurtarsak Kerem’i bütün sevdaları gülden evlere oturtsak” yeniden huzur dolu, barış dolu bir dünya kursak diyor. ( .s.6) “İnce Oda “‘nın şiirleri tertemiz, henüz yakası açılmadık şiirler görüyoruz. Böylesine şiirlere şapka çıkarılır.

Düzenli bir kapak ve temiz bir baskıyla gün ışığına çıkmış. İzmir’de İlya Yayınevi yayınları arasında Nisan 2007’de yayınlanmıştır. 64 sayfalık kitapta 41 adet şiir vardır. Şiirlerin tümünü en az üç kez okudum. 41 kere maşallah dedim.

Şiir sözcüklerle yazılır. Oğuz Tümbaş aslında sözcüklerle dans eder gibi şiirlerini ortaya sabırla çıkarıyor. Şiirlerinde uyak, hece ve ölçü kaygısı yoktur.Yeni ve taze, henüz yakası açılmadık şiirler okuyoruz “İnce Oda’da.

Şair Oğuz Tümbaşı 1965’lerden beri, sanat ve kültür dünyasında tanıyorum. İkimiz de 1946 doğumluyuz. Coğrafya olarak aynı bölgenin ve aynı iklimin çocuklarıyız.. 1966-1969 yılları ardasında kendisinin çıkardığı Meltem ve Çele dergilerinden dolayı tanıyor, o yıllarda Çele Dergisi’nde birlikte at koşturyorduk. O günlerden bu yana dostluğumuz menfaatsız, riyasız devam ediyor. Aradan kaç yıl geçti? Beni unutmayan samimi ve cana yakın gerçek bir dost. O denli de vefalı.

Oğuz Tümbaş, dostum, arkadaşım olduğu için ben bunları yazmıyorum. O gerçekten iyi şiir yazıyor. “şairim” diye ortaya çıkmıyor.Reklam filan da yapmıyor. İzmir gibi bir yerde sessiz, sade bir şiir dünyası içinde şiir kozasını örüyor. Daha önce yayınladığı şiir kitapları Yürek Söylencesi ( 1998 ), Belek Pazarı ( 2002), ve Şu anda elimizde olan İnce Oda ( 2007). Bunlardan başka Oğuz Tümbaş’ın şiirden başka sanat, kültür içerikli yazıları sanat Dünyası, Filiz, Defne, Çele, Meltem, Su, Mavi, Şehir, Ünlem, Akköy, Alleben, Agora, Aykırısanat, Ardıç kuşu Bahçe, İzmir İzmir, Kavram, Karmaşa, Simge gibi sanat ve kültür dergilerde ve seçkilerdde yer aldığını görüyoruz.

Sanat ve kültür dünyamızda her şairin en çok kullandığı bazı sözcükler vardır.Örnek olarak “ hüzün” sözcüğünü bir çok şairimizin dizelerinde, şiirlerinde görmek olasıdır. Hatta hüzünle biten veya hüzünle başlayan birçok şiir kitapları vardır. Örnek olarak sevgili şair dostum Gaziantepli şair Ali Çapan’ın “Hüzün Ertesi” (şiirler) kitabı bunlardan bir tanesidir. Bu kitabmı aynı zamanda 1997 yılında Şair Vali Nüzhet Erman şiir ödülü aldı.

Oğuz Tümbaş’ında bu “İnce Odası”nda hüzünle biten veya hüzünle başlayan dizelerini bulmak olasıdır.Ancak bu hüzün sözcüklerini yerli yerinde ustalıkla kullandığını gördüyoruz. İşte şiirlerinde geçen bazı örnekleri sunuyorum: Hüzün gölgesini gezdirir sokaklarda / Kulağına kar suyu kaçan hüznün (.s. 5), soluğunda uzun bir hüzün (.s.7), hüznün sisli sokağında(.s.8), kır bıyıklarında ince hüzün(.s.9), şarkısı hüzün kadar eski (.s.10), hüzün hırka örer odasında(.s.12), bu kentte farklı hüzün (.s.15), son sözü hüzün (.s.22), yanak hüzünlü elma (.s.28), Hüzün odamda Neyzen (.s.29), hüzün suya götürür (.s.32), yüzümün kıyısında hüzün ( 39), bütün hüzünler ve sorgular içimde “( s.41), sesimde hüzün (.s.43), acıyı, hüznü ve ayrılıkları (.s.45) , çığlık ve hüzün tarifeli ‘.s.46), hüznün ve kaçışın kıyısında / içine kapanık çocuk hüznü (.s.51), (. Hüzünlü avlulardan geçer( s.54), udunu hüzünle çalar akşamın ( .s.56). gibi.. Bunlar fazla olsada şiirlerde yerli yerine ustaca ve zengin bir anlatışla sergilemeye çalışıyor. Hüzün sözcüğünü her dizede veya her şiirde yerine göre, ustaca kendi şiirinin değişik bir imge poetikası söyleminde kullanmasını biliyor. Hüzün sözcüklerini ustaca kullandığını söylemek bağlamında bu örnekleri verdim. Yoksa fazla kullanıyor demek istemedim.

Şair oğuz Tümbaş’ın dili, Türkçesi yalın ve çarpıcıdır. Ağdalı sözcüklere, bilinmeyen kelimelere pek iltifat etmiyor. Açık ve duru Türçeden yanadır. Şiir dili yumuşak, imgeleri yerli yerinde ve fazlaca abartılı değildir. ”eskiten bendim/ ..eskiden fırtınaları, İnce kum beyazinci içinde / peki alleben nedir allesen, / neden bu hırçın ve maskeli oyun, ağaçta hoyrat dururken / renk cambazı bukalemun.( s.2) Bu dizeler kısa da olsa nedenli anlamlı.”Bukalemun” sözcüğünü birçok “şairim” diyenlerin dizelerinde okudum, Şair Oğuz Tümbaş gibi bu denli manidar kullandıklarına tanık olmadım dersem sanıyorum abartma yapmış saymıyorum.. Şairin dilinde : BU- KALEM- UN “ diye geçiyor. Bu sözcüğü bir kez daha okumanızı diliyorum. BU-KALEM -UN..(.s.21).Bu sözcüğü lütfen bir kenara not edin ve inceleyin kaç anlam ifade ediyor. O. Tümbaş şiirini yazarken rastgele sözcükleri sıralamıyor. İyi bir şiirin sözcüklerden meydana geldiğini bilenlerden. Sözcüklerle dans eder gibi şiir yazıyor. Hele yıpranmış sözcükleri hiç kullanmıyor. Bir taş ustası gibi şiirlerine şekil veriyor, ince eleyip, sık dokuyor. Oya işleyen bir kadın gibi şiire önem veriyor. Bence şiir ve şiir sanatı budur. Oğuz Tümbaş’ın bu titizliğini özgün şiirimiz bağlamında yadsınamayız.Yolunu açık ve aydınlık görüyorum. Gelecekte Türk şiiri incelendiğinde şair Oğuz Tümbaş’ın adının ön listelerde yer alacağını umuyorum. Az ve öz yazıyor, fakat kalıcı yazıyor, gerçek şiir yazıyor.

Kitabının son sayfalarında daha önce kendisi için yazı yazan, olumlu eleştirilerde bulunan Ahmet Günbaş, Ali Çapan, Atila Er, İsmet Kemal Karadayı, Bülent Güldal, Vedat Yazıcı, M.Sadık Kırımlı, O.Nuri Poyrazoğlu, Bahri Karaduman, Feyzi Gönenç, Tumiçin Özyürekli ve Ayhan Can gibi yazı yazanlara da birer paragrafla yapıtında yer ayırmış, onları da onurlandırmış, burada bir vefa örneğini de yerine getirmiştir diye düşünüyorum.

Sonuç olarak, İNCE ODA’yı severek okuduğumu belirtmek isterim. İnce Oda’da konuğunu bir acı kahve ( MIRRA ) ile Gaziantep tadında ve sıcaklığında ağırlıyor. Odası ince de olsa gönlü o denli zarif ve yumuşaktır. Anadolu ile birlikte bütün dünya insanlarına merhaba diyor ve İNCE ODA’nın kapılarını ardına değin sıcak ve açık tutuyor. Bu zarif şiir yapıtını, Letonya’nın başkenti olan RİGA’da ve Baltık denizi kıyısında, bir Nisan akşamında bir kez daha severek okudum. Henüz yakası açılmadık ve kaymağı bozulmamış, birbirinin tekrarı olmayan yeni şiirlerle karışılaştım. Böylesine oylumlu güzel ve anlam yüklü şiirlere şapka çıkarılır doğrusu. Adam gibi, şair gibi İNCE ODASI’nda Halil İbrahimin sofrası gibi bizlere, şiir severlere şiirlerini sergilemiştir. Özellikle geanç şairlerimize ve vgerçek şiir yolunda koşanlara bir kez olsun İNCE ODA’ya uğramalarını sağlık veriyorum. Sevgili Oğuz Tümbaş’ı içtenlikle tebrik ediyor, başarılarının sürekli olmasını diliyorum.

OKUDUKÇA :


MEHMET AYDIN’LA RİGA’DA BİR YOLCULUK


Abdülkadir GÜLER

Letonya-Riga’da yanıma aldığım diğer şiir kitaplardan biri de Şair Mehmet AYDIN’ın yeni şiir kitabı olan “Yaşam Lirikleri” adını taşıyan özgün yeni şiir yapıtıdır. Sağolsun MehmetAydın Bey, kitapları matbaadan çıkar çıkmaz bana imzalayıp gönderiyorlar. Beni unutmadıkları için ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Yeni yıl ( Ocak 2009) başında Muğla Bodrum’da olduğum günlerde bu değerli şiir kitabını bana zahmet edip göndermişlerdi. Kitabını imzalayıp şunları yazıvermişler: “Anadolu’nun yetiştirdiği gerçek aydın eşsiz dost Sayın Abdülkadir Güler’e derin sevgi ve kardeş duygularımla. 8 Ocak 2009. Ankara “ diyerek imzalamışlardır.Bu ifadelerle beni yüceltttiği içinde sıcak, samimi ve riyasız duygularına hayranım. Aslında ben ışığımı, aydınlığımı böylesi kültür, hatırnaz samimi ve sıcak kanlı, engin gönüllü insanlardan aldım. Kendilerine borçlu olduğumu ifade etmek isterim sırası gelmişken, . Aslında soyadı gibi aydın bir insandır Mehmet Aydın Hocamız. Ben onu yıllardır Anadolu basınında, çeşitli sanat ve kültür dergilerinde ve hatta sanat ve kültür etkinliklerinde Kuşadası’nda, Söke’de ve Ankara’da katıldığı etkinliklerde gördüm. İnsanı sarıp sarmalayan bir ruhna sahiptir Sayın Mehmet Aydın.Hep yazdığını yaşayan olarak gördüm. Onun için kendilerine hayranım ve de saygı duyuyorum.

Şiir ve yazılarını hayranlıkla okuduğum bazı şair ve yazarlar vardır. Çoğunu güzel ürünlerinden dolayı bağrıma basar ve takdir de ederim. Değişik zamanlarda mektupla, teylefonla veya bir kartla arar, hal hatırlarını sorarım. Eserlerinden dolayı takdirlerimi, tebriklerimi sunarım, bundan başka bir beklentimde yok. Kendimi de bilirim. Öyle olur olmaz , herkesi de rahatsız etmem. Kimine zaman, nasıl arıyacağımı da bilirim. Gün gelir onlarla bir araya gelince bir kısmı kibirli, tepeden bakar, kendini dev aynasında görür, bulunmaz hint kumaşı gibi öyle çalımlı, yüzü asık görünür. Bu hallerini görünce inanın pişman oluyorum, keşke bu adamı burada görmeseydim diyorum. Bir daha da kitaplarına yaklaşmak istemiyorum. Şiirleri yazıları güzel olsada..İnsan kendini okutmalıdır, sevdirmelirdir. İnsana yaklaşımı hoş olmalıdır.Şunu vurguleamak istiyorum, Sayın Mehmet Aydın kendini okutan, sevdiren birhalk adalmıdır. Gerçek anlamıyla halkçıdır. Yani adam gibi adamdır.

Mehmet Aydın’ın yeni şiir kitabı olan “Yaşan Lirikleri”ne dönüyorum. Önce Lirik’i merak edenler için sözlük anlamını veriyorum:

LİRİK: Fransızca’dan gelmedir. İyrique 1- coşkun, ilham dolu, 2- Eski Yunan edebiyatında lir eşliğinde söylenen şiir.3- Çok etkili ve coşkulu kişisel diyguları dile getiren edebiyat. ( TDK. Sözlüğü.s. 1467).

Sayın Mehmet Aydın, halen Bilkent Üniversitesi’nrde öğretim görevlisidir.Ders kitaplarının yanısıra sanat, edebiyat, folklor, ( Halk Bilimi), şiir konusunda 50’e yakın kitabı olan bir öğretmendir. Çalışkan, üretken ve yurtsever bir öğretmendir. Aynı zamanda o denli vefalı, sıcak ve mert bir insandır. İnanrıyorum ki Mehmet Aydın’la yola çıkanlar yarı yoldan geri dönmezler, yolculukta pişman olmlazlar, çünkü tanıdığım kadarıyla Sayın Aydın bir halk adamıdır. Söz yerinde ise bir alperendir. Zaten böylesi güzel insanların da maalesef her geçen gün nesli azalıyor. Ben bunları laf olsun yazmıyorum, onunla yaşadıklarımı yazıyorum.

İlerlemiş yaşına rağmen halen yazıyor ve Türk kültürüne, Türk edebiyatına örnek eserler vermeye çaba gösteriyor. Kitaplığımda Yürekten Yanan Dünya, Halkın Soluğu, Özgürlüğe Açılan Eller, Bozkırdaki Mavi, Işığın Kavgası, Yeryüzü Sancısı ve Yaşamı Çoğaltanlar adlı eserleri vardır. Yaşamını dolu dolu geçirmiş ve hala Türk kültürüne ışık tutan bir eğitimcidir.Yeni nesil, genç kuşaklara örnek olmaya çaba gösteriyor. Yazmanın, okumanın yaşı yoktur diye bizlere eserleriyle merhaba diyerek, örnekler sunuyor...

Yaşam Lirikleri( şiirler kitabı Aralık 2008’de Ankara’rda Karınca yayınları arasında günışığına çıkmış ve albenisi olan bir kapakla 64 sayfadan ibaret olup, içinde yanılmıyorsam 25 tane şiir vardır. Kitabın“Sunu”yazısı sayın Mustafa Kademleoğlu tarafından kaleme alınmıştır: Özetle M.Kademoğlu şunları yazıyor:

“Mehmet Aydın, 85 yaşında okuyor, düşünüyor, dünyaya derin bir aynadan baktığı yaşamında bu kez de, yaşamın lirikleriyle sesleniyor bize..yazıyor, yazının her alanında verdiği ürünleriyle yaşam tanıklığını sürdürüyor... İnsanın dünyaya gelişi bile bir şiirdir. Yaşaması ise başlı başına şiir konusudur. Dahası, ölüm bile bir başka şiirdir aslında. İnce duyarlıkları anlatmanın en etkili aracıdır şiir. Mehmet Aydın şiiri, yaşamı zamanın ötesine de taşır. Sesim sesinize değer diyerek: “Çiğ yavanlığı besliyor boşluk, Şiir nazlı sığınağım benim, ona koşarım ruhum üşüdükçe” diyerek sözlerine noktalıyor.. Aydın eski milletvekilimiz Sayın. M.Kemal Yılmaz’da şiiri bir sığınak olarak düşünüyor ve bir şiirinde şöyle sesleniyor:.......?

Kitabının bir başka yerinde şair Güngör Gençay ise şunları vurguluyor: Özgürlüğe savdalı olan Mehmet Aydın, insanca yaşanacak bir dünya özlemlisi olarak da kalemini emekten ve emekçiden yana kullanmakta, yeryüzü vatanında yokluk, yoksulluk, acı ve zulüm çeken herkesin gözleri ve sözleri olmaya çalışmaktadır” diyor.

Mehmet Aydın, geçmiş günleri ve tarihe mal olan acı günlerini hiç unutmuyor, bunları zaman zaman şiirlerinde de belirtiyor. “Tek Yürekte” başlıklı şiirinde;


Kıtlık yıllarının çocuklarıydık

Unutmadık o zamanın yollarını

Taşlı, topraklı, çamurlu


Kitaplar okuduk

Mum çıra gaz lambası ışığında

Bilgiyle donanmak için


Dilsizdi susuzdu köylerimiz

Okuldan da yoksundu çoğumuz

Kan kusardı analarımız.


Cumhuriyet düze çıkardı bizi

Geride kaldı svavaşın kötü izlerie

Değişti yaşam, değişti yazgımız. ( .s.10).


Bir yerde okumuştum rahmetli şair Cahit Külebi Doğan Hızlan’la yaptığı bir konuşmasında: “Ben şiiri kendimi anlatmak istiyorum. Dostlarla konuşmaktır şiir, yakınmak, acınmak, övünmektir. Bütün bu insansal davranışlarımı, dürtülerimi şiirde yansıtabileceğime inanmışım... İnsanın kendisini anlatması, şiirin en halis, en soylu, en özgün biçimi olduğu kanısındayım.” diyor bir sözünde. ( 1 ). Ben de sayın Mehmet Aydın’ın şiirlerini okuduğum zaman bu izlekleri görüyorum. Mehmet Aydın’ın şiirlerinde de bu havayı seziyorum.

Mehmet Aydın geçmişinin acı tatlı anılarını dile getiriyor. Annelerimizimin, babalarımızın ne denli zor günler yaşadığı, kıtlık günlerini anlatıyor. Gaz lambasının altında bilgi topladıklarını özlemle yazıyor. Ben bu dizeleri okurken ilkokulda okuduğum günlerimi anımsıyorum. ( 1952-1958) yıllarında bizim de evimizde elektrik yoktu, gaz lambasının ışığında ödevlerimizi saat 24.00’lere kadar hazırladığımı hatırlıyorum. Rahmetli anem, ateş közlerini külün altında ocakta saklıyordu. Sabahın erken saatlerinde ocağını yakmak için. Çünkü ne kibrit vardı, ne de çakmak. Sevgili Mehmet Aydın’ın bu şiiri beni o günlere götürdü. Komşularımızdan gelip bizden ateş isteyenleri hala anımsıyorum; doğrusunu yazmış, şiirinde asla abartma yapmamıştır. İşte sevgili hocamız Sayın Aydın’da bu günleri anlatıyor şiirlerinde.

Şairimiz, açık ve yalın yazıyor. Dil, Türkçesi yerli yerindedir. Arı ve duru Türkçe’den yanadır. Sosyal ve toplumsal konuları kendine dert edinmiş, sözcüklerin hakkını veren bir şairdir. Kitabında en çok dikkatimi çeken şiirsel dizelerinden birkaç örnek daha sunmak istiyorum: Binbir renkli çiçekler, Sevişir arılar Uzanınır gider mevsimler.(.s.12), Sevecen bakışlarım, dalar uzaklara / Öykülere yaslanırım/ Görkemini yitirir eski yaklaşımlar. ( .s. 14). Her biri çözüm bekliyor aslında / Gönlüm razı gelmiyor susmaya / Fay hattı kırılan yüreğimi / Yokuşa sürüyorum boyuna / Halkımın düze çıkması yolunda.(.s. 18). Tutamadık ellerinden / İşsizlerin, gönül yorgunlarının / yol yol olmuş yaralarım / İnce ince kederler çizerek / Durmadan kanıyor. (.s, 19 ). Daha da örnekleri çoğaltabiliriuz. Mehmet Aydın’ın yüreği yurt sevgisiyle ve içinde yaşayan insanların çilesiyle, sevgisiyle dopdoludur. Fakirden, işsiz işçilerden yanadır. Yüreğini yakıyor.ihtiyaçlarına yanıt veremediği için üzülüyor. Onun sancılı bir yüreği vardır Mehmet Aydın’ın. Bu yürekle şiirlerini yazıyor. İşte örnek olarak SANCILI EZGİ başlıklı şiirinde şunları yazıyor yüreği yanan birozan edasıyla:


Ezgilerini avuçladım sarsıla sarsıla

Yoğun geçen bir sevginin

İnildedi toprak çırpındı yaprak

Burçak burçak tere kesti gögüsler

Domur domur çiçekler açtı ergiden

Yıkıldı örülmüş duvarların yapısı

Dünyanın dışına kaydı çizgiler. (.s. 20).

Aslında sayın Mehmet Aydın için söz söylemek veya eleştirmek bize düşmez. Ancak onu okumak gerek. Şiirimiz konusunda bazı görüşlerini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir sürü anlamsız imgelerle şiirlerini boğanlara sünuyorum. Bunları bir kenara atamayız. Aslında Onun Türk şiiri veTürk kültürü konusunda verimli çalışmalarını hiç bir kimse yadsınamaz. Sayın Aydın şiiri konusunda şunları söylüyyor: “ Bir kez ben imgesiz şiir düşünemiyorum. Ancak imgenin tutsağı da olmamak gererk. Eti ve kanı olmayan yapıtın şiirle benim ilgim yoktur. Estetiği zedelemeden sözün düşünceye kesinkes bağlanmasını istiyorum. Yalınlık ve halkçı öz yanında, bütüncül ve kompozisyon şiire, şiirsel anlatımla siugesel anlatıma ağırlık vermeye çalışıyorum..Anlamlandırma ve şiirin ritim düzeyine yönelerek, yoğunlaştırılmış bir anlatım biçimi kurmak istiyorum.

Her telden çalan dize şiirine yer vermeyişimle aşırı bir imge boğuntusuna düşmekten kaçınmam.Nedense hep yanlış yorumlanmaktadır.Aslında dilin biçim, içlevselik ve ses yapılarına gereğince özen gösteriyorum. Sözcüklere yeni değerler verme, dış ölçüleri göz ardı etme, uzak ve yakın çağrışımlardan yararlanma, hem ses hem söyleyiş değerlerini öne çıkarma ve sözcüklerin değerlerine başvurma... Böyleyken ne acıdır ki, öteden beri o denli tek boyutlu değerlendirmeler sürüp gidiyor.” diyor. ( Benim Şiirim.s.7.8 )..

Sayın Aydın’a hak vermemek elde değildir. Ben başkalarının Mehmet Aydın’ın şiiri hakkındaki olumsuz yargılarına katılmıyorum. Ancak ben Sayın Aydın’ın avukatı filanda değilim. Eserleri, yapıtları ortadadır. Türk edebiyatı tarihi zamanı gelince Mehmet Aydın konusunda gerekli olumlu yargıyı elbette verecektir.

Sayın MehmetAydın’a sağlıklı günler ve uzun ömürler diliyorum. Son yeni kitabı olan “Yaşam Lirikleri” ni severek okudum, bir daha bir daha okuyacağım. Bu yeni yapıtında henüz yakası açılmadık, kaymağı bozulmamış şiirlerlerle karşılaştım. Bu güzelim şiirlerine hayran kaldığımı belirtmek isterim.

Ben bu özgün ve lirik şiirlerini okuyup incelerken Anadolu’dan çok uzaklardayım. Baltık Denizi kıyısında güneşli bir havada bu şiirlerini içime sindirek okuyorum. Tam kaldığım yere göre “UZAKLARDAN SESLENİŞ” adını taşıyan şiirinden birkaç dize ile sözlerimi bir nisan gününde ( 22 Nisan 2009) noktalamak istiyorum. Ve de Letonya, Riga kentinden uzak diyarlardan sizlere selam ve saygılarımı sunuyorum.


Uzaklardan Sesleniş


Düşün beni :

Bileklerime kelepçeler vurulsa

Tıkansa da yollarım

Koşarak geleceğim sana


Tufanlar çökse de başıma

Vız gelir çokyönlü

Görünmez tehlikeler

Ayak bağı olur bana

Senden başka her şey


İşkenceolduartıkumut

Nisan yağmuru olup

Yağmak isterim toprağına / unutma

Düşün beni.


Ant içip paylaşmıştık yazgıyı

İkimiz bir dünya iken

Gençliğin alevli coşkuları

Sarmışken bedenleri

Nasıl yaşarız ayrı ayrı. ( .s.54-55).

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..