Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '12

 
Kategori
Futbol
 

Mehmet Topal & Burak Yılmaz

Mehmet Topal & Burak Yılmaz
 

3-0 biten Fenerbahçe-Gaziantepspor maçı ve 3-3 biten bir derbi maçından sonra neleri konuşmak gerekirken..

Aklım başlıkta yazdığım iki futbolcuya takıldı.

Olayın oluş sıralaması bakımından önce Mehmet Topal'dan bahsedeyim:

Ben Galatasaray taraftarlarının Mehmet Topal'ı hiç sevmediği zamanlarda bile onun futbolunu da, genel sporculuk ahlakını da çok beğenen birisiydim. Aslında Mehmet Topal'dan yana önyargılı birisiyim yani.

Attığı golde top eline çarptı, bunu hepimiz gördük. Hakem de bunu görmedi veya ele "çarpma" olarak yorumladı. Buraya kadar herşey normal. Ancak maç sonrası yaptığı röportajda söyledikleri ile "gönüllerde büyüme cingözlüğü" yapayım derken, büyümek bir yana küçüldükçe küçüldü.

Mehmet Topal diyor ki "Gözüm kapalıydı, top elime çarpmış olabilir, o anın heyecanıyla topun elime çarptığını farkedemedim".

Sonra da özür diliyor, falan..

Bence doğruyu söylemiyor. Bunca yıl top oynadım, oynadınız. Gözünüz kapalı veya açık, topun elinize çarptığını hissedemez misiniz? Bu mümkün mü?

"O anın heyecanıyla elime çarpmasını düşünemeden gole sevindim" veya "çarpma olarak düşündüm" mealinde bir açıklaması olsaydı, özüründe haklıydı.

Yani "cingöz fair-playci", karşı takımın hakkını yediğini anladığı için, üzerine bir de açıklamalarıyla prim yapmak istiyor.

Hadi Mehmet Topal, başka kapıya!

...

Gelelim Burak Yılmaz'a..

Yanlış hatırlamıyorsam henüz oynanan bir hazırlık maçında (Lazio olabilir) yine kendini yere atmış ve hakem yememişti. Ben bile TV'den hakemin yanlış karar verdiği düşünmüş, sonra ağır çekim tekrarını seyrederken hakeme hak vermiştim.

Ve sonra şöyle dedim kendime: "Umarım bir büyüğü onu uyarmıştır"

İşte dün ne oldu?

Galatasaray "1" puan aldı.

Ne yapalım şimdi o puanı?

Galatasaray olarak rakibin puanlarını yemiş olmak yakıştı mı?

Hakem yanlış karar verebilir, bu önemli değil. Ama sen bu derece "komik" sahtekarlığı yapamazsın!

Sanırım bir Samsunspor-Fenerbahçe maçında Nobre'ydi, kendini yere atmış, hem penaltı kazandırmış, hem de rakip kaleci kırmızı kart görmüştü. Fenerbahçe zaten alabileceği maçı bu şekilde kazanınca günlerce konuşulmuştu. Hatta ben Aziz Yıldırım'ı buna tepki vermediği için suçlamıştım.

Şimdi çuvaldızı kendime batırıyorum: Yazıklar olsun!

Böyle "sporcu"ya da, buna gerekli tepkiyi göstermeyen teknik direktöre de, yöneticiler de, başkana da yazıklar olsun!

Fatih Terim maç sonrası kameralar karşısına geçmeden önce pozisyonu tekrar izlemeli ve geçen hafta yaptığını yine yapmalıydı. Benim şu anda dediğim gibi demeliydi:

"Ne yapayım ben bu maçı konuşup. Sağdan gittik soldan gittik falan filan, ne anlamı var? Benim bir oyuncum aşırıya varan derecede sahtekarlık yapıp rakibin puanlarını çaldıktan sonra, aldığım puan içime sinmedikten sonra, maçın kritiğini yapmanın ne anlamı var?"

Tüm Beşiktaşlılardan özür diliyorum.

...

NOT-1: Bülent Yıldırım'ın eyyamcının ta dibi olduğunu daha önce de yazmıştım. Maç boyunca verdiği kararlarda yine aynı şeyi düşündüm..

NOT-2: Sayın Şener'in her fırsatını bulduğunda mal bulmuş mağribi gibi Burak Yılmaz hakkında konuşmasını da ona yakıştıramıyorum. Onun seviyesi daha yukarıda olmalı.

NOT-3: Yoğun işlerimden dolayı yazamadım. Fikrim şu: Galatasaray Engin Baytar'ın cezasına itiraz etmek yerine, derhal kapının önüne koymalıdır. Yakışan budur..

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..