Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Mehmetçik’tir onlar Sayın Çelik ‘mehmet’ değil

Mehmetçik’tir onlar Sayın Çelik ‘mehmet’ değil
 

Terörün sebepleri de çözüm yolları da muhteliftir

Çok zor günlerden geçiyoruz. Türkiye’nin özelikle sınır güvenliği açısından güvenli bir durumda olmadığını görüyorum. Özellikle Ermenistan sınırından aşağılara doğru inen İran sınırı ile Kuzey Irak ve peşinden de Kuzey Suriye sınır boyunca güvenlik güçlerimiz teyakkuzda bulunuyor. Çünkü önce Kuzey Irak'ta başlayan kimi oluşumların peşinden Kuzey Suriye’yi de içine alan ‘hayali haritaların el birliği ile renklendirilmesi’ eylemleri de başlamış bulunuyor.

Yıldan yıla uyumaya başladığını sandığımız ‘terör yılanı’ da özellikle son iki buçuk yıldan bu yana uyanarak ‘icra-i faaliyetlerini’ arttırmaya başlamış bulunuyor. Onu günden güne terör saldırılarına yönlendiren (güdüleyen) sebepler ise muhtelif. Biliyoruz ki ‘su uyur düşman uyumaz!’ Geçenler kimi yetkililerin açıklamış olduğu gibi Suriye de İran da terör örgütü PKK ile işbirliği yapıyormuş.

Belli ki birilerinin Orta Doğu bağlamında tasarlanan kimi haritaları gerçekleştirmek için acelesi var. Unutmayalım ki 'hayali' de olsa 'cıcılı bıcılı' kimi hayali haritalar, belirli odaklarca tasarlanmış olan etkili birer propaganda aracıdır. Terör odakları ile gizli ya da açık siyasi uzantıları bu tür araçları en etkili bir biçimde yaygınlaştırarak ayrılık ya da bölünme isteklerini kökleştirmeye çalışırlar. Bu yüzden olsa gerek görümüş olduğu pek çok destekten dolayı terör yılanını ortadan kaldırmak da giderek sarpa sarıyor. Herkes gergin. Bence umutsuz bir bekleyiş var, terör sorununun çözümü konusunda. Dolayısıyla terör sorununun çözümü için önerilen yollar da muhtelif!

TBMM'nin toplanması için PKK sinsice  kaç 'Mehmet' şehit etmelidir?

İşte bu aşamada dün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik CHP'nin terör örgütü PKK'nın artan saldırıları karşısında TBMM'ni toplantıya çağırması karşısında, 'PKK bomba patlattı diye, bir yeri bastı diye, bir kaç Mehmet'i şehit etti diye örgütün Türkiye'nin gündemini oluşturmasına müsaade etmemeyiz' açıklaması bardağı taşıran son damla oldu. AK Parti yetkilisine göre TBMM'nin terörün neden, niçin ve nasıl içerikli tartışmalar için toplanması belli ki gelinen bu aşamada mümkün değil.

Ancak belli olmayan konu TBMM'nin toplanabilmesi için 'bir kaç Mehmet' yerine peş peşe ya da aynı anda 'kaç Mehmet'in şehit düşmesi' gerektiğidir. İçine düşülen siyasi ortam gereğince TBMM yeterli çoğunluk sağlanarak toplansa da toplanmasa da sorgulanması gereken konu güvenliğimizi sağlamakla görevli TSK mensuplarının birer 'mehmet' mi yoksa Mehmetçik mi olduğunun aydınlığa kavuşturulmasıdır.

Anlaşılıyor ki TBMM'nin olağanüstü toplanabilmesi için canlı yayını yöneten gazeteci Muharrem Sarıkaya 'ulaşılması gereken Mehmetçik sayısının kaç kişi' olduğu sorusunu, zaman darlığından ya da yayın heyecanından o an için soramamıştır. Böylece Sayın Çelik'in yaklaşımı doğrultusunda düüşünüldüğünde 'TBMM'nin terör içerikli olağanüstü toplantı yapabilmesi için 'bir kaç Mehmetçik' yerine 'kaç Mehmet' ya da Mehmetçik'in şehit düşürülmesi gerektirdiği konusuna da açıklık açıklık getirilememiştir.

Bu konuşmanın kutsallık taşıyan Mehmetçik kavramına bir hakaret olduğunu düşünüyorum. Bana göre Mehmetçiklerimiz rencide edilmiştir. Milletvekili dokunulmazlı bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı hiç olmazsa basın yayın yolu ile sorgulanmalıdır. Olayın diğer yönlerinin nasıl değerlendirileceği ise AK Parti yönetimi ile muhalefet partilerinin takınacağı tavırlar içerisinde nasıl bir yol izlenecek göreceğiz.

Unutmayalım ki sınırlarımızı kimi saldırlardan ve özellikle terörle mücadelede gece gündüz çarpışmaya hazır bekleyen en kalabalık güvenlik gücümüz TSK’nın vurucu gücü de Mehmetçik adını taşır. Eğer diğer güvenlik birimlerimizin kahraman üyeleri olmasa idi silahlı, bombalı, mayınlı terör daha neler neler yapardı hiç düşündük mü? 

Güvenlik güçlerinin saygınlığı korunmalıdır

1984 yılından beri içinde sürüklenilen Terörle Mücadele sürecinde ne güvenlik kurumlarımızın ne de onları oluşturan Mehmetçik'lerin, subayların ve rütbeli rütbesiz bütün polislerimizin rencide edilmesi kabul edilemez. Onlar kendilerine yüklenen değer yargıları ile görevlerinin gereğini yerine getirmek bakımından toplum katındaki yerlerini korumalıdır.

Ancak bir toplum bilimci olarak gördüğüm kadarı ile siyaset erbabı dün olduğu gibi bugün de yeniden seçilebilmek için her yolu deneyerek kendi tabanına şirin görünmek için onlar üzerinde de ince ince çalışmaktadır. Bir ay kadar önce Dörtyol'daki siyaset-ticaret ilişkisine kurban giden ‘zanlı polis teşhisi’ çabaları olayı bir ilk olması bakımından unutulamaz. O konuda da inşallah adalet yerini bulacaktır.

‘Bir kaç Mehmet’ şehit oldu diye ‘Türkiye'nin gündemini’ oluşturamazsız siyaseti tutar mı?

Bugün öğrendiğime göre AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ülkemizin özellikle Doğu’da yaşamakta olduğu güvenlik sorunları nedeni TBMM’nin CHP tarafından toplantıya çağrılması nedeni ile yaptığı bir açıklamada ‘bir kaç mehmet’ üzerinden ilginç bir siyasi manevra girişiminde bulunmuştur.

Açıklamadaki,  ‘PKK bomba patlattı diye, bir yeri bastı diye, bir kaç Mehmet'i şehit etti diye örgütün her gün Türkiye'nin gündemini oluşturmasına müsaade etmemeliyiz’ sözleri içerisinde yer alan 'bir kaç Mehmet' vurgusu bağlamında sorgulanmalıdır. Sayın Çelik eğer burada dile getirdiği ‘bir kaç mehmet’ nitelemesi ile ‘bir kaç Mehmetçik’ demek istemiş ise bu açıklamanın bana göre bir tek bu içeriğinde bile bir kaç yanlışlık vardır.

Yoksa AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik; günden güne içine yüzlerce Mehmetçik, korucu ve polisle birlikte bir de milletvekilini alan terör saldırıları için, ‘olur böyle durumlar, terörle birlikte yaşamaya alışmalıyız’ demek istiyor olmasın? Şimdi bu konuyu irdelemek istiyorum. Şimdi konunun siyasi boyutlarından çok dini ve milli nitelikleri yönünden irdelenmesine geçelim.

Bizde Mehmetçik kime denir?

Biliyoruz ki PKK dahili ve harici kimi odaklarca Türk milletinin başına musallat edilen bir terör örgütüdür. PKK üyelerinin saklandıkları yerlerden sürekli olarak üzerine silah doğrulttuğu ve sık sık da sinsice bombalar patlatarak öldürdüğü kişilere ‘şehit’ diyoruz. Bu kişilerin çoğu sivil yurttaşlarımız ile erlerden ve subaylardan oluşan askerler ile polislerimizdir. Görevleri başında olduğu gibi terör adı verilen örtülü savaşta sinsice vurularak öldürülen askerlerimize bilindiği gibi Mehmetçik denilir. Bildiğim kadarı ile onlara şimdiye kadar hiç kimse ‘mehmet’ dememiştir. Denilse bile bu bir yanlış söyleyiş biçimidir. Birilerince o kişi uyarılarak doğru dürüst Meh-met-çik olarak söylemesi öğütlenir.

Onların adı Peygamberimizin adından kaynaklanan Mehmetçik’tir. Geleneklerimiz içerisinde yer olan önemli bir kavramdır Mehmetçik adlandırması. Kutsallık taşıyan bir kavram özelliği vardır. Onların her biri Hz. Muhammed (s.a.s)'in askeridir Türk milli değerlerine göre. Aziz atalarımız Peygamberimize saygısından dolayı olur ki çocuklarının olası bir yanlış hareketi üzerinden bir kaç sert söz  söyleriz de ‘O’nun ruhu’ incinir diye düşündüğünden çocuklarına genellikle Muhammed adı yerine Mehmet adını vermeye başlamışlardır yaklaşık (150) yıldan beri. Göz bebekleri kadar sevdikleri o kınalı kuzularını; asker olduklarında daha çok genç oldukları için, yaşları küçük, gencecik anlamında Mehmet’çik diye adlandırmışlardır.

Mehmetçik Hz. Peygamber'in beklediği candır

1915 yılı boyunca ‘Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer’den oluşan Batılı düşmanların ‘yüklendiği’ Çanakkale çevresinde altı ay boyunca geceli gündüzlü çarpışarak başkentimiz İstanbul’u işgalden korumaya çalışanların da özel adı Mehmetçik’tir. Vatanını düşmandan korumak için göğüs göğüse çarpışarak ‘Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor’ olarak bilinen ve Şehitlik Makamına eren Mehmetçiklerdir onlar. Yeter ki kendilerine gerekli emirler verilsin; düşmana geçit vermezler. ALLAH (c.c.) onlara öyle bir kişilik vermiştir. Türk Tarihi bunun binlerce örneği ile doludur.

Merhum Mehmet Akif Ersoy’un,

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber

diye seslendiği makamın sahibi de Mehmetçik'lerden oluşan şehitlerimizden başkası değildir. 

Peygamber Ocağı’ndaki Mehmetçik bıyıkları yenice terlemeye başlayan gencecik ve garip bir erdir

Edebiyatımızın dev ismi Merhum Peyami Safa Mehmetçik 'i şöyle anlatıyor, ‘Evvela o çok sevdiğim Mehmetçik adı, askere giden masum köylümüzün kahramanlığını değil, kimsesizliğini, garipliğini, saflığını hatıra getiriyor.’ Böylece anlıyoruz ki Mehmetçik hiç bir biçimde üzerinde oynanılacak, yeri geldi diye tahrif edilebilecek bir kavram değildir. Onlar en az bin yıldan beri Peygamber Ocağı olarak da nitelediğimiz Ordumuzun en asli unsurudur bu da biline.

‘Polisler de askerler de öldürüldüklerinde şehit olmazlarmış’ öyle mi?

Bu yüzden onların kahramanlıkları da gazilikleri de şehadetleri de Türk milletinin gözünde çok yüksek değerler olarak yaşar. Yaşamaya da devam edecektir. Ne ki son (30) yıldan bu yana bu dini ve milli özler taşıyan manevi değerlerimizin öncelikle terör odakları ile onun kimi zavallı yandaşlarında rencide edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bir toplum bilimci olarak nerden nereye geldiğimizi biliyorum. İnanıyorum ki geniş toplumumuzu olşturan milyonlarca akıl ve vicdan sahibi yurttaşımız da en az benim kadar bu aşındırılma çabalarını biliyordur. Siz hiç Doğu’da ‘Polisler de askerler de öldürüldüklerinde şehit olmazlarmış’ propagandası yapıldığını duydunuz mu? Ben duydum, okudum.

İşte o yazılı belgeden bir kaç cümle, ‘Ama şehitlik zor bir makammış. Bizim hocalarımız polis ve askerlerin şehit olmadığını söylüyor. Çünkü müslüman müslümanı vurunca şehit olmazmış. Yani sonuçta onları vuran da müslüman.’ Ne kadar ibret verici bir yorumlama değil mi? İlgililere duyurulur efendim.

İsteyen arkadaşlara yollarım bu iğrenç ayrılıkçı propagandanın nasıl yapıldığını çok geç de olsa kimi siyasetçiler ile kimi Diyanet İşleri yetkilileri ile birlikte öğrenelim diye. Oysa biliyoruz ki iktidarlara düşen görevlerden biri de toplum huzurunu sağlamak, retimi artırmak, işsizliği önlemek, adaleti tesis etmek ve adil paylaşımı yaygılaştırmak olduğu kadar dini ve milli değerleri de korumaktır.

Sinsi terörün kan döken eylemlerinden değil de Mehmetçik üzerinden siyaset yapmak

Türkiye’deki terörle mücadele iflas etmiştir. Hükümet bunu TBMM’de milletin temsilcileri ile tartışarak çözüm yollarını araştırmaya başlamalıdır. Bu kapsamda TBMM toplansın diye yola çıkan CHP hiç de haksız olamaz. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in, ‘Hükümet işinin başındadır ve terörle mücadele etmektedir.’ sözleri muhalefeti de TBMM TV aracılığı ile kamuoyunun bilgilendirmeyi de reddediyor demektir. Oysa bu durum Hükümetin Terörle Mücadele konusunda her şeye rağmen nereden nereye geldiğinin de açıklanması bakımından büyük bir fırsattır.

Terör örgütünün arkasında İran ile Suriye'nin de bulunduğu Hükümet yetkililerince açıklandığına göre Hükümetin eli güçlü demektir. Ayrıca MHP'nin pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da AK Partiye destek vediği göz önüne alındığında neden bu toplantıya karşı konuluyor anlayabilmiş değilim.

Sözlerine, ‘Gerekli olursa Meclis tabii ki toplanabilir ama PKK bomba patlattı diye, bir yeri bastı diye, bir  kaç Mehmet'i şehit etti diye örgütün her gün Türkiye 'nin gündemini oluşturmasına müsaade etmemeliyiz. Bizim hassasiyetimiz budur’ diye son verdiğini okuduğum AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in Mehmetçik üzerinden siyaset yapmaya kalkışmasını anlamak mümkün değil. Çünkü adı şanlı Mehmetçik de subaylarımız ile polislerimiz ile değerli yetkilileri de güveniliğimizi koruyan en değerli varlıklarımızdır. Yaşayıp gördük: İktidarlar geçicidir. Devletin kurumları kalıcıdır. Onların her hangi bir biçimde yıpratılmaya çalışılması toplum katında bölünmelere yol açar.

Mehmetçik’e ‘mehmet’ demek onu küçümsemeye çalışmak demektir

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik terörle mücadele konularının da tarşılacağının öngörüldüğü bir toplantı çağrısına katılmayabilir. Ancak bu çağrı üzerinden içine en kutsal varlıklarımızdan Mehmetçiklerimize bir de ‘mehmet’ diyerek siyasi bildirimde bulunulması hiç de yakışık almamıştır. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in eğer var ise Mehmetçik'le derdi nedir açıklasın da öğrenelim. Onun bu açıklamasını şiddetle kınıyorum. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik bir anlamda Hükümetin emrine yollanan Mehmetçiklerin şimdiye kadar sinsice ne kadar öldürüldüğünü bilmiyor mu?

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik bence bu açklamasındaki 'bir kaç mehmet' vugusundan dolayı kastettiği 'Mehmetçik' ise eğer Türk milletinden özür dileyerek AK Partideki yöneteticilik görevinden istifa etmelidir.

Çünkü bu milletin kahramanlıklarının nişanelerinden olan ve dini ve milli değerler içeren Mehmetçik’e ‘mehmet’ diyerek küçümsemeye çalışmıştır. Bence istifa ederek gerekli parti kurullarınca ve eğer şikayetçi kimi kişiler ile bazı muhalefet partilerince hakkında dava açılarak ilgili mahkemede yargılanmalıdır.

Çünkü Sayın Çelik bu milletin dini ve milli içerikli Mehmetçik kavramını da Terörle Mücadele sürecinde şehit düşen binlerce Mehmetçiği 'bir kaç mehmet' söylemi ile ya ötelemek ya hakir görmek ya da o şehitlerin değerini küçümsemek gibi bir anlayışı yaygınlaştırmak istemiştir bence. Umarım yakında bu konulara açıklık getirecektir.

Kutsal değerleri de içeren kavram kargaşasına kalkışmak toplumu çözer

Unutulmasın ki çok genç yaşlarında bu ülkeyi korumak ve gerekir ise karşısına çıkan silahlı kişiler ile teröristlere karşı can siperane çarpışmak yürekliliğini gösterek onlardır. Onlar bizim canlarımızdır. Çocuklarımızdır, yeğenlerimidir. Yüzlerini görmediğimiz, adlarını bilmediğimiz her Türk askeri de subayı da bizim için birer Mehmetçik’tir.

Ne yazık ki onlar AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in nitelediği gibi ‘mehmet’ değildir. Mehmet adlı milyonlarca yurttaşlarımız şimdi işinde gücünde, askerde, evinde, hapishanede ya da yurt dışındadır. Bir de bilelim ki İslam Ümmetinin seçkin özellikli bir üyesi olan Türk Milleti çocuklarına ad olarak en çok Mehmet adını vermeyi uygun görmektedir. 

Kaldı ki terörle mücadelede kaç Mehmetçik şehadet şerbeti içmiş, kaç Mehmetçik sakat kalmış, kaç Mehmetçik de gazilik makamına yükselmiştir bunu ilgili kayıtlar kadar o Mehmetçiklerin çevresindeki akrabaları ile toplulular tek tek bilmektedir. Eğer kavramları gerektiği gibi yerli yerinde kullanmaz isek anlam kargaşası doğar. Anlaşamayız. Çekişir dururuz. Ayrışırız. Bizi birbirimize bağlayan dini ve milli değerlerimizden soğuruz. Onlar öyle kenetlenmişlerdir ki onları birbirinde ayıramazsınız. Böyle bir kavram kargaşasına kalkışırsanız önce kafalar bulanır. Sonra toplum çalkalanır bugün olduğu gibi.

Anlaşılan o ki Osmanlı Devletimizi de parçalamış olan birileri yüz yıl önce ektiği tohumları artık toplamak istiyor. Siz başka toplumdan birinin bir değerine dokunun bakalım ne ile karşılaşacaksınız. Ne yazık ki Türkiye’de her alandaki kavram kargaşası da değerlerin bulandırılması da almış başını gidiyor. Bu konunun da sebepleri muhtelif!

Kültür emperyalizmi bizi teğet geçer mi sanıyorsunuz?

Milyonlarca olgun kişiler yanında onarın temsilcisi durumunda olan on binlerce siyasetçinin ortak değerlerde anlaşamaması genç kuşakları nasıl etkiler hiç düşünen var mı? Dahası kan da çıkabilir kimi kutsal değerler üzerindeki yanlış anlamalardan dolayı unutmayalım ki her yanımızı sarmasına göz yumulan kültür emperyalizminin bir yönü de dini ve milli içerikli değerlerimizin içlerinin boşaltılmasına yönelik olarak nice operasyonlar uygulamaktadır.

Bu gelişmeler içinde siyaset, eğitim, örgütlenme, özelleştirme, rüşvet, borsa, kara para aklama, hayali haritalar, hayali cemaatler, yabancı filmler, yabancı araç gereçler ile Batı’ya teslimiyet içerikli açılımlar yok mu sanıyorsunuz? Eski komşuluklar, eski dayanışma biçimleri ile helal ve haram konularındaki eski duyarlılıklarımız kaldı mı?

Atalarımızın ‘Ele veririr talkımı kendi yutar salkımı’ sözü kimi alanlarda nasıl da işliyor değil mi? Ayrıca ‘kimin eli kimin cebinde’ belli mi? Kimi yanlış davranışları kınamak (takbih etmek) için söylenmekte olan bu tür değerlendirilmelerin en az indirilmesi için gerekli bilincin sağlanmasında yarar vardır. Unutmayalım ki kültür emperyalizmi değişik araçlar kullanarak düşüncelerimizi ve davranışlarımızı bozarak (tahrif ederek) toplum kesimlerini birbirine düşürmeyi de amaçlar.

Toplumsal değerlerin korunmasında siyasiler daha hassa davranmalıdır

Bence siyasilere düşen görevlerden biri de milletin kutsal değerlerine sevgi saygı göstermek ve bütün kuralları da mümkün olduğunca genel geçer nitelemeleri çerçevesinde kullanmaktır. Ötesi ya suyu bulandırmak ya birilerine ‘yandaşımın, sen korkma’ demek ya da değerlerin aşındırılması için birileri ile gönül bağı kurmaya başlamak demektir. Sanırım bütün bu gibi oynak durumlar özellikle siyasetin uygulama alanında vardır.

Ne olur bizi biz yapan değerlerimizden biri olan Mehmetçik kemimesini yerli yerinde söyleyelim. Ayrıca AK Partinin uygulamaya çalıştığı Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi içerisinde sanırım binlerce değerlerimizin korunmasını da içeren bir kaç bölüm yer almaktadır.

(Ankara 14.08.2012) 

 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..