Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '08

     
    Kategori
    Su Sporları
     

    Meis kaş yüzme maratonu

    Meis kaş yüzme maratonu
     

    Meis Adası, Çıkış. Fot. Antalyabugün


    (Bir Yarış Günlüğü)

    30 Haziran 2008 Tarihli Basından

    “Antalya’nın Kaş ilçesinde bu yıl 11’incisi düzenlenen "Likya Kaş Kültür ve Sanat Festivali" çerçevesinde 29 Haziran Pazar günü yapılan yüzme ve kano yarışlarında sporcular, Yunanistan'ın Meis Adası'ndan Kaş'a kadar olan 7, 5 kilometrelik mesafede yarıştı. Festivalin son 4 yılında geleneksel hale gelen yarışa, ikişer kişilik 12 kano ile 69 yüzücü katıldı.”

    Yarışa Katılma

    Yüzme antrenmanından birinde rastlantı sonucu öğrendim yarışın 29 Haziran’da olduğunu. 7500 metre benim için oldukça uzun bir mesafeydi, bitirebilir miyim diye düşündüm, ama katılacaksam bu yıl katılmalıydım. . Kendi adıma yapılmamışı yapmak için neyi neden erteleyecektim.

    Kaş’daki organizasyon yetkililerini hemen internetten buldum ve bir e-posta gönderdim, birkaç telefon görüşmesinden sonra yarışa kabul edildim. Sanırım daha önce Boğaz yarışlarını bitirmiş olmam yarışa kabul edilmemde etkili oldu.

    Ankara’dan yol biraz uzundu, yolu bölerek bir gece memleketim olan Eğirdir’de kalmaya karar verdim. Cumartesi sabah Eğirdir Gölü’nde sadece 500- 600 m. yüzdüm. Saat 12:00’de yola koyuldum, Korkuteli üzerinden Kaş’a varmam umduğumdan çok sürdü, tam 5 saat.

    Toplantı, Bilgilendirme, Akşam Yemeği

    Saat 18:30’u biraz geçe kayıt bürosunun kurulduğu Sahil Çay Bahçesi’nde yarışçılar arasında yerimi aldım. Yüzler Boğaziçi ve Çanakkale yarışlarından aşinaydı. Kayıt, bilgilendirme konuşması ve akşam yemeğinin ardından yarışçılar dinlenmek üzere ayrıldılar çay bahçesinden. Meis Adası’nda da güneş batmıştı.

    Rota inceleme, Büyük çakıl üstünden bakış

    Rotayı karşıdan görmek hep aldatıcıdır, mesafeyi bir türlü canlandıramazsınız kafanızda, sağınızda solunuzda ne göreceğinizi hiç bilemezsiniz. Ben de rotayı biraz daha farklı açılardan görebilir miyim diye Büyükçakıl’ı geçip Kaş’ın doğu tarafındaki sırta doğru sürdüm. Sırtta biraz yükselince inşaat halindeki bir villanın yanından yürüyüp Meis – Kaş arasındaki rotaya Doğu-Kuzeydoğu yönünden baktım ve ürktüm.

    İşte yüzülecek mesafe buydu ! Bu saatten sonra yapacak bir şey yok, yüzülecek! Akşam için birkaç dergi alıp otele gittim ve erken uyumaya çalıştım.

    Toplanma

    Neden Kaş’ın tam göbeğine yaptıklarını bir türlü anlayamadığım Marina’da toplaştık. İsim okunarak teknelere binildi. Herkes heyecanlı, bazıları biraz telaşlı, ailesiyle gelenler fotoğraf çektiriyor. Tekneyle Meis’e doğru giderken yarışçıların bir gözü Kaş’daki varış noktasında. Sporcu çocuklar bir oraya bir buraya koşturuyor teknenin içinde; Kaptan “oturun, dolaşmayın” diye sesleniyor arada. Meis’e yaklaştıkça Kaş görüntüleri silikleşiyor, telaşla “varış neresi şimdi ?”diyenler duyuluyor. Meis iyice yaklaşınca buharlaşmanın da etkisiyle Kaş’da hiçbir şey görünmez oluyor, ne varıştaki büyük Türk Bayrağı, ne Marina, ne de tepedeki su deposu görünüyor, hepsi denizin üzerindeki bir bulutun içinde yok oluyor.

    Balıkçılıktan gelen tecrübeyle varış noktasına denk gelen coğrafi şekilleri hafızama yazmaya çalışıyorum. Su deposunun batısında iyice geride derin bir çatlak, biraz daha doğuda iki tepenin buluştuğu yerde gölgelik bir çöküntü… Yarış hattının ortasına kadar sadece bu işaretlere bakarak yüzeceğimi bilmiyordum henüz.

    Vazelin

    Hayatta bu kadar vazelin tüketimini bir arada görmemişsinizdir. Yüzme maratonlarında yarışçıların önemli bir bölümü vücutlarına avuç avuç vazelin sürüyor. Ellere bulaşmasın diye sürerken plastik eldiven kullanmakta fayda var. Bazı internet sitelerinde de uzun süre nispeten soğuk suya dayanım için vazelin kullanımının tavsiye edildiğini okumuştum. Bir de vücudun koltuk altı ve boyun bölümlerinde sürtünmeden kaynaklanan tahrişi engellemek için faydalı olduğu söyleniyor. Ben Eğirdir Gölü’nün serin sularına alışkın olduğum için hiçbir yarışta kullanmadım. Kaygan yapısı rahatsız ettiği için vazelinli yarışçılara pek de yanaşmıyorum.

    Meis

    Meis ne kadar güzel bir yer, sakin, sessiz, dingin…. Kaş’tan Meis’e yarım saat motor yolculuğunda 50 yıl öncesine gittik sanki. Ada sanki 50 yıl öncesinde dondurulmuş. Sevimli limana bakan yan yana sıralanmış iki katlı küçük evler farklı pastel renklere boyanmış. Buralarda müteahhit yaşamıyor mu ? Belediye neden imar izni vermiyor ?

    Çıkış

    Tekneden inip, çıkış hattına yürümeden önce sıraya dizilip sayılıyoruz. Gümrük memuru, polis gibi şeyler hiç görmedim, herhalde sivil giyinmişlerdi. Evlerle deniz arasındaki birkaç metre genişliğindeki yoldan “çıkış” yerine doğru yürümeye başladık. Sakin, sessiz, iki balıkçı parakete diziyor, yanlarından geçerken selam veriyoruz, “Balık! Balık!” diyorlar. Az ilerde yaşlı iki turist sabah kahveleri eşliğinde kitaplarını okuyor. 100 tane mayolunun bir anda adaya çıkması onlar için büyük değişiklik olsa gerek. Sessizliklerini bozup bizi selamlıyorlar. Bu arada bir uyarı geliyor : “Arkadaşlar Dağılmayın!..” . Çıplak ayaklar, kafalarda boneler, yüzme gözlüğü ve mayo ile nereye dağılacaktık acaba ? Yürüyerek limanın en iç kısmına yani Kaş’a en uzak yerine geldikten sonra çıkış için hazırız, nedense herkes aceleci. Çıkış veriliyor. Genç sporcular daha çıkışta toplu hale gruptan koparak ilerliyorlar. Ben çok sakin başlıyorum.

    Ada bitmek Bilmiyor

    Yarış başlayalı hani oldu, daha ada bitmedi, ada bitecek, açık denize çıkacağız, körfezden içeri gireceğiz, sonra “Bitiş”i arayacağız. Parkur gereği Meis limanının batı tarafındaki burna paralel yüzüyorum. Çok mu yanaştım karaya ? Nefes alırken solumda gördüğüm birkaç yarışçı beni rahatlatıyor. Benden daha yakın yüzenler varmış karaya.

    Nihayet adanın burnundan çıktım, büyüyen dalgalar ve tatlı tatlı esen rüzgar nedeniyle bunu anlamak çok kolay. Tam nefes alırken ağzımın üstünde patlayan dalga sayesinde biraz su yuttum, Akdeniz’in tuzlu suyu genzimi yaktı.

    Yüz, Yüz, Yüz

    Dur bir bakayım ne kadar yaklaştık hedefe ? Hava o kadar puslu ki işaretlediğim koca binalar bile görünmüyor, dağlarda önceden hafızama kazıdığım işaret noktalarına bakarak yüzmeye devam.

    Yüz yüz yüz, sağ tarafta bir şey yok, bir de soldan nefes alayım, orada da bir şey yok, saatler oldu yüzmeye başlayalı. Yaşasın iskele tarafında bir yelkenli! Büyücek bir katamaran, yelkenleri yeni açıyor, bir süre inceliyorum onu nefes aldıkça, yelkenli de gitti. Üff ne yapsam ? Denizin dibi de görünmüyor tabi, kaç metredir ki burası ? 40 – 50 metre vardır. Dibi nasıldır acaba ? Kaş gibi bir yerde kum olacak değil ya kayalıktır. Kulaç mı saysam ? 50 kulaç sayayım, sonra nefes tarafını değiştireyim, bir, iki, üç, dört, beş, ….

    Varış hala seçilemiyor, önceden işaret aldığım varışın sol üstündeki yan yana üçüz apartmanları seçebiliyorum, bir de dönüp arkama bakıyorum; Meis mi daha yakın, Kaş mı ?

    Uzun süredir denizin ortasında yapayalnız yüzüyorum, her yer uzak, dipte de koyu bir mavilik, çok hoş bir duygu. Fakat hiç mi sağımda solumda kimse olmaz, ne bir yüzücü, ne bir kano.

    “Zaat on biyr”

    Sağımda beş metre mesafede Yunan bandıralı büyük bir Zodiac. Adalı Amca saatini işaret ediyor, sonra da Kaş’a doğru parmağını uzatıyor :

    “Zaat on biyr, çok uzak, bırakayım seni”.

    “Tamam sağol”

    “Devam ? Gidiyorsun ?

    “Devam, devam”

    Nasıl yani, ben iyice geride mi kaldım ? Hazır durmuşken suda biraz yükselip etrafa bakıyorum, kimsecikler yok. Haydi gayret! Adalı amca bir daha gelirse bota binsem, beni otelin plajına bıraksa, şöyle bir uzansam şezlonga, içecek bir şeyler söylesem.

    Az ilerde solda bir kano var, yaklaşınca duruyorum; “su ister misiniz ? “ “hayır teşekkürler, benden geride olan var mı ?” Kanodaki genç Meis tarafına uzun uzun baktıktan sonra : “evet, daha çok yarışçı var gelen”.

    Varış

    Yat limanının kayalıkları seçiliyor, yaklaştık mı ne ? Eveeet varış limanın biraz solundaydı, işte!.. Şemsiyeli yerin yanında lacivert tente üzerinde Türk bayrağı, yaşasın varışı seçebiliyorum artık!

    Biraz daha yüzdükten sonra zeminin rengi değişiyor. Varış hala uzak, haydi biraz tempo! Zeminde otlar ve kayalıkları görerek yüzmek çok güzel. Son 200 metre, son 100, biraz tempo artırıp hızlanmak istiyorum, sakince ve mutlulukla kavrıyorum Varış merdivenlerini.

    Çıkışta bolca su içip duş alıyorum, sonra oradan oraya dolanıyorum, saatlerce yüzdükten sonra insan öyle oturup duramıyor. Bir an sırtımdaki acıyı hissediyorum, onca koruyucuya rağmen felaket yanmış durumdayım. Giyinip bir şeyler atıştırdıktan sonra ödül töreni başlıyor. Genel kategoride ilk sıralar Antalya’lı genç yüzücülere ait. Sonra yaş kategorilerine geçiliyor. Dereceye giren arkadaşları kürsüde görüntülemek için yerimi alıyorum. Bizim yaş grubunda birinci sürpriz bir isim, yani benim için sürpriz. Kürsüye çıkıp madalyamı alıyorum: birinci olmuşum!

    Büyük Çakıl, 20 Yıl sonra

    Ödül töreninin ardından yüzücülerle biraz sohbet ediyoruz, benim aklımda Büyük Çakıl’a gidip biraz dolaşmak ve güneşlenmek var : “ben sahile yüzmeye gideceğim”, gülüşmeler! , saçmaydı tabi ? Birkaç kişi dalışa katılmak istiyordu, kimileri de “bir süre deniz görmek istemiyorum” diyerek ayrıldı.

    Büyük Çakıl harika bir yer. 20 yıl önce dört arkadaş burada kamp yapmıştık. Arabadan iner inmez sahildeki kafenin sahibi karşıladı, denize doğru yürürken 20 yıl önce kamp yaptığımız Kaş Kamping’i sordum, açık disko olmuş, sonra o da kapanmış. Bir şezlonga yerleşip hemen kendimi kaynak sularının soğuttuğu buz gibi denize bıraktım. 50-60 metre yüzdükten sonra durdum, sağa sola baktım, kayalıkları seyrettim, sonra şezlonga uzanıp kendime içecek bir şeyler söyledim. Dalga sesleri 20 yıl önceki gibiydi.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 3213
    Kayıt tarihi
    : 17.07.08
     
     

    Elektronik Yüksek Mühendisiyim. İleri yaşlarda da insanın aktif olarak spor yapması gerektiğine inan..