Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

Mektup arkadaşlarım

Mektup arkadaşlarım
 

Arkadaşlık benim için hep çok önemlidir küçük bir kızken bile bu öyleydi. Gerçi hala da öyledir. Maddi şeylerden daha üstündür arkadaşlık bağları benim için. Bazen yakınlarım sen hangi devirde yaşıyorsun der. Ben kalbimin açtığı devirde yaşıyorum menfaat devrine alışamadım ve bundan hiç de rahatsız değilim.

Bir yaz tatilinde Orta okul 3. sınıfa geçtiğimiz yaz tanıştığım iki İngiliz arkadaşım olmuştu. Alicia ve Emma..  İzmir'e bir yakınımızın düğününe gitmiştik.. Gelin hanım İngilizdi ve bu iki küçük kız onun yeğenleriydi.. Çatpat işaret diliyle anlaştık, biraz da hiç yok denecek şekilde olan İngilizcemle. Birbirimizin adreslerini aldık vedalaşırken ve mektup arkadaşlığımız böylece başladı.. Ondan sonra gelsin mektuplar. Ne sevindirici, ne heyecan verici mektuplardı onlar. Öyle çocukça, öyle masumane yazılmış şeylerdi ki... Elimde İngilizce sözlük cümleler kurmaya, cümleleri çözmeye çalışırdım. Ama benim en büyük şansım babamın öğretmen arkadaşı Mehmet Erdem Beydi. İngilizce öğretmeniydi kendisi. Hala arar hatırını sorarım O da emekli oldu babam gibi... Bu konuda çok yardımı olmuştur bana.. Bu tanımadığımız arkadaşlarımız, nasıl da sırdaşlarımız olurdu. Karşılıklı birbirimize o zamanlar çok büyük sandığımız sorunlarımızı, okulda olan olayları nasıl da anlatırdık. Aslında sayfaları doldurmaktı marifet. Gizli bir rekabetti belki aramızdaki, kim daha çok yazacak rekabeti, kim daha çok edebiyat parçalayacak… Ama esas marifet yazanda değil, o mektupları yazdırandaydı. Onlar olmasaydı, o mektuplar yazılmayacaktı. Mektup hepimizin sırdaşıydı, arkadaşıydı. Bazen düşünüyorum da, o yazdıklarımızla bugün daha iyi düşünen, okuyan, hala da yazan bir kuşak olmuşuz farkında olmadan. Oysa günümüzdeki çocukların çoğu yazmayı da, okumayı da, araştırmayı da sevmiyorlar. Bu da onları iki satır yazı yazmak gerektiğinde aciz kılıyor ne yazık ki… Böyle çocukları öğrencilerim içinde de o kadar çok görüyorum ve elbette üzülüyorum. Ama benim en büyük şansım Bahattin YILMAZ gibi bir babaya sahip olmaktı. Tam bir okuma aşığı ve okumayı bizi sıkmadan, eğlenceli bir oyun haline dönüştüren canım babamdı…

Postacı Ahmet Amca bizim mahallenin postacısıydı. Arkadaşlarımın yazdığı mektupları getirir, bir de sokağın başından adımı soyadımla beraber bağırmaya başlardı. Bazen içerlerdim Ahmet Amca'ya . Ne diye beni böyle bütün sokağa rezil ediyor diye. Ama getirdiği mektupları elime alınca, herşey geçiverirdi. O mektuplar ki, çoğu süslü püslü, uçuk renklerde zarflarıyla nasıl büyülü dünyalara götürürdü beni. Zarfı açınca, içinden dökülen yalansız dolansız yazılmış yoğun duygular, masumiyet ve samimiyetti.

Bu güzel mektupların kiminin içinden kurutulmuş çiçekler çıkardı, kiminin yaşadığı şehrinin en güzel  çekilmiş bir kartpostalı çıkardı. Birgün bir yerlerde karşılaşmayı ummak, ama hiçbir zaman karşılaşılmadan yılların geçmesi ve geçen yıllarla beraber zaman içinde kaybolup gitmeleri. Sonra epey yıl mektupları saklamak bir süre.. Sonra da yok olmaları… Aklıma geldikçe yüzüme hafif bir tebessüm olarak kalır.

Acaba şimdi internet aracılığıyla yazdığımız mail dediğimiz elektronik mektup daha mı iyi derseniz, kesinlikle hayır derim. Ama kullanıyor musun diye sorarsanız, evet kullanıyorum diye cevaplarım. Ne yaparsınız, yaşam o kadar hızlı akıyor ki, mektup yazıp, zarfa koyup, pul yapıştırıp postaneye gitmeye üşeniyor bazen insan. Bir güzel yanı da daha az kağıt sarfiyatı olması, beni biraz olsun teselli ediyor.

Yoksa o güzelim mektup kağıdını hissetmek, zarfı heyecanla açmak, kağıda dokunmak, içinden bir şeylerin dökülmesi, yerlere saçılması, eminim ki daha güzeldi.

Gelecek  nesil mektup nedir ne nasıl yazılır bilecek mi? Ne dersiniz?  

 
Toplam blog
: 146
: 762
Kayıt tarihi
: 02.05.14
 
 

İnsanları ve yaratılmış tüm canlıları severim. Yazmak amatörce de olsa hayatımda bir süredir var...