- Kategori
- Sinema
- Okunma Sayısı
- 11138
Melekler Şehri

Sizlere yeni bir filmden bahsetmeyeceğim aslında. Yıllar önce çekilmiş ama yıllardır her defasında ilk izleyişimmiş gibi duygulandığım bir filmden, bir aşk filminden; Melekler Şehri' nden bahsedeceğim. Başrollerini Nicholas Cage ve Meg Ryan' ın paylaştığı, zannederim ki 2000 yapımı bir film.
Dün gecemi bu filmi izleyerek geçirdim yine. Belki yirminci izleyişimdi, bilemiyorum. Ama ilk görüşümdü adeta; nedense her zamankinden daha çok etkiledi, daha çok ağlattı, daha gerçekti sanki. Sevdiğiniz şarkıyı bıkmadan dinlemek gibi, ben de bütün gece iki üç kere döndürdüm filmi ve dedim ki kendi kendime, yahu ben niye aşkı bu kadar kelimeyle anlatmaya çalışıyorum ki? Söyleyeyim sevgili blogcularıma, izlesinler ve aşkın derin anlamını bulsunar burada. Çünkü gerçek aşkı bu film gibi tarif edenine daha rastlamadım. Bu tarzı sevenler zaten izlemişlerdir ama, öyleyse bile defalarca izlemekten yorulmayacağınız bir eser diyebilirim.
İçinde birçok sorunun cevabı var aslında. Aşkı yaşamak için birbirine uygun olmalı mı olmamalı mı, bir aşığın fedakarlık sınırı nedir,vs... Diyoruz ya hep aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız diye, kendinizi o kahramanlardan birinin yerine koyabiliyorsanız aşıksınız demektir. Sahip olduğunuz herşeyden vazgeçebilir misiniz aşk için? İşte, bunun cevabını buluyorsunuz izlerken.
Bir ölüm meleğinin görev esnasında güzel bir doktora aşık oluşuyla başlıyor herşey. Maggie çok başarılı bir kalp cerrahıdır ve beklenmedik bir biçimde hastasını ameliyat esnasında kaybeder. Elinden geleni fazlasıyla yapmıştır ama yine de hastasının kalbini çalıştırmayı başaramamıştır. Başaramamıştır çünkü, vakit tamamdır; hasta bedenin saati durmuş, gitme vakti gelmiştir. Ve onu götürme görevi de ölüm meleği Seth' e verilmiştir. Maggie' nin bu olayda gösterdiği çaba, sonrasındaki duygusal yıkımı Seth'i çok etkiler ve ona yardım etmeye karar verir. Büyük ve ölümsüz bir aşkın da başlamasıdır bu aynı zamanda. Bundan sonra yaşananlar tam anlamıyla aşkın ne denli güzel, acımasız ve vazgeçilmez olan tek şey olduğunu anlatıyor bize. Hele bir de aşıksanız kendinizi filmi yaşarken bulabiliyorsunuz. Kadın ya da erkek olmanız farketmez; kah Seth oluyorsunuz, kah Maggie. Kah ağlıyorsunuz, bir anda bir kahkaha patlatıveriyorsunuz o duygu selinin arasında. Öyle bir finali var ki hele, işte o zaman film olduğunu bilmenize rağmen hıçkırıklarınıza engel olamıyor, içinizde oluşan isyan dalgasını bastıramıyorsunuz. Ama ne olursa olsun bir dakikanın bile bir aşık için ne kadar değerli olduğunu kavrıyorsunuz. İçinizden taşıyor aşkınız, herşeyi bırakıp ona koşma arzusu yükseliyor içinizde. Aman canım, nerede böyle gerçek aşk diye izlediyseniz o zaman da keşkeler dönüp duruyor beyninizde. Keşke böyle bir aşk yaşasam... Ben de yaparım gözümü kırpmadan duygusuna kapıldıysanız zaten dediğim gibi, sadece tebrik edebilir sizi insan, mutlak aşkı bulduğunuz için.
Aşk zor, çok zor hem de. Herkesin bünyesinin kaldırabileceği birşey değil, çok ağır. Ama sonsuzluktan ve onun verdiği güzelliklerden vazgeçirebilecek kadar da güçlü, muhteşem. Daha fazla söyletmeyin beni artık, hemen şimdi gidin bir vcd mağazasına, bir tane edinin ve doyasıya aşkı seyredin. İyi seyirler...
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Benzeriz Melda, çok benzeriz. Kutularımda, sımsıkı sakladığım iki üç filimden biridir, Melekler Şehri...Ben de defalarca izlerim. Ve her seferinde, çoşar da çoşarım. Gözlerim hep, mimiklere, bakışlara takılır. Hatta, geçenlerde yazdığım, ve de editörden öneriler kısmında yayınlanan, Haydarpaşa Gar'ım............... adlı yazımda da, cümlelerimin arasına sıkıştırdım. Sevgiyle Kalın, Sağlıklarla Kalın..
Candan Uncu 03.09.2011 8:35Sevgili Melda bir okuyucunuzun yorumunda da bahsettiği gibi benden yazınızdan aşkın zamanının, yerinin, boyutunun olmadığı kanısındayım. Hani hep zamana uydurmaya çalıştığımız nesneler içinde olmamalıl aşk. Belki ifade şekilleri zaman ile alakalı olmalı ama asla değeri konusunda bir tartışma olmamalı. Birisi çıkıp dememeli; "oooo o aşklar eskinden yaşanırdı." Şimdi o eski ramazanlar, şimdi o komşuluklar, şimdi o eski arkadaşlıklar kalmamış olabilir ama şimdi o eski aşklar hep olmalı daha da ateşlisi, daha da çıkarsızı, daha da hesapsızı, daha da fedakarı olmalı. En varolduğuna inanılmalı. İnanmanın büyüsü varolanı da olmayanı da varedecektir. Bahsettiğiniz filmi çok önce izlemiştim, ilk fırsatta sizin açtığınız pencereden bir kez daha izleyeceğim. Sevgiler.
hamnaz 16.10.2006 0:17- Cevap :
- Süper! Herkes böyle düşünsün diyedir dualarım. Sevgiyle kalın,teşekkürler... 16.10.2006 15:34
Tamam sevgili melda, ''Melekler Şehri'' vcd'sini ben alıp izleyeceği ve ''Bir aşığın fedakarlık sınırı ne kadar'' olduğunu öğrenme şansına erişeceğim... Sizin aşk konulu yazılarınız bizleri sarsıyor; aşk zaten sarsıcıdır, acaba yeni kuşaklar ne düşünüyorlar?.. İnsanlık hemen herşeyi yeniliyor; aşk da yenilendi, oysa aşka hiç dokunmasalar o yüce doğallığıyla kalsa... Aşk hep yüksek bir değer olsun; fedakarlığı da, vefakarlığı da... Sevgilerimle...
Cemal Hüseyin Çağlar 15.10.2006 14:24- Cevap :
- :) Bu sarsıcılığı olumlu yönüyle yaşatıyor umarım yazılarım. Desteğinize teşekkürler, sevgiler... 15.10.2006 20:32