Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '18

 
Kategori
Psikoloji
 

Melez Mekanlarda Paralel Hayatlar Yaşıyoruz

Melez Mekanlarda Paralel Hayatlar Yaşıyoruz
 

Bugün için ailemiz ve çocuklarımızla aynı evi paylaşsak bile maalesef paralel hayatlar sürdürüyoruz. Çünkü internetin hızla yaygınlaşması ile birlikte artık yaşlı bireyler ve çocuklar bile akıllı telefonları ellerinden düşürmüyorlar. Bunu vazgeçilmez kılan etkenlere her gün bir yenisi ekleniyor. Örneğin çeşitli siyasi ve sosyal aktüel olaylar, sosyal medya kullanımını oldukça artırıyor,  hatta artık meşru hale getiriyor. Nereden geldiği, kime ve hangi tarihe ait olduğu anlaşılmayan görüntüleri sorgulamadan dini veya milli bir sorumluluk bilinci içinde paylaşmak ve sonra da alacağı “beğeni sayısını”  beklemek artık bağımlılık haline geldi.

Farklı ilgilere, arkadaş profiline, gruplara göre değişse de her dakika birilerine cevap yazıyor veya onları takip ediyoruz. Diziler de aile bireylerini ayrı ayrı günlerde televizyona esir etmiş durumda.

Yani anlayacağınız, bizi esir alan medya yüzünden, aynı ev içinde aile bireyleri ile farklı paralel hayatlar yaşıyoruz.

Bunların yanında modern hayatın dikte ettiği  ‘ev içinde herkesin ayrı bir odası” olması da ailede yaşanan paralel hayatları iyice derinleştirmiştir.  Bir ailede aynı cinsiyetten iki çocuk olsa bile her birinin ayrı odası, ayrı masası ve o masasında ayrı bir bilgisayarı var. Odada çocuğun tuttuğu futbol takımın fotoğrafı, kız çocuklarının ise ‘sevdiği, idol kabul ettiği sanatçının veya sanatçıların fotoğrafı asılıdır. Zevklerine göre bir yerlerde gitar veya piyano odayı süsleyen başka bir aksesuardır.

Aynı oda içinde olsalar bile iki kız çocuğunun dünyaları birbirinden o kadar uzak ki, bunu bölüştükleri odanın duvarlarında asılı olan fotoğraflardan ve afişlerden görmek mümkündür.

Oturma odasında anne-baba ayrı ayrı koltuklarda. Anne, dizi izlerken, baba bunu fırsat bilip sosyal medyada dolaşıyor. Veya baba, maç izlerken, anne bunu fırsata çevirip sosyal medyada kimin ne giydiğine ve nereye gittiğine bakmakla meşgul.

Görüldüğü gibi aynı evde yaşasak ve bir aile olsak bile mekânsal olarak da zihinsel olarak da melez mekânlarda paralel hayatlar yaşıyoruz. Çünkü aynı aile içinde hiç kimsenin eğlence anlayışı da, ilgi alanı da, zevkleri de bir diğerine benzemiyor. Bedensel olarak aynı ev içinde olsalar bile kullandıkları medyanın da etkisiyle ortak duygu ve ortak beğeni geliştirememişler.

Tüm bunlar aile içi iletişimi baş döndürücü bir hızda değiştirmektedir. Çocukların anne ve babalarıyla konuştukları konular da, kullandıkları kelimeler de oldukça sınırlıdır. Artık neredeyse günlük olağan konular dışında, kullandığımız ortak kelimeler de kalmadı. Anne-babalar olarak, son bir hafta içinde çocuklarınızla ne konuştuklarınızı gözden geçirirseniz ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

Ortak ilgi alanı, konuşacak ortak konular fazla olmayınca, ortak kelimeler de olmuyor. Sonuçta ortak duygu ve beğeni de geliştiremediğimiz için ayni aile içinde ayrı dünyalara savruluyoruz.

İşte tehlike de burada başlıyor. İnsanlar, ortak beğeniye sahip oldukları veya ortak konuları konuştukları kişilerle iletişime geçiyorlar. Bu çocuklar için böyle olduğu gibi eşler için de böyle oluyor. Kendi eşiyle üç beş kelime konuşmayan koca, iş yerinde veya sosyal medyada dakikalarca sohbet edebiliyor.

Sonrada eşler arasında ve çocuk-anne-baba arasında duygusal kopuşlar başlıyor…

Bunu aşmak için, aile içinde ortak sohbet ve ortak okuma saatleri,  çay ve eğlence saatlerine ağırlık verilmelidir. Bunları yaparken, tüm sosyal medya araçları odanın dışında tutulmalı, hatta kapatılmalıdır.

Ayrıca sohbet ve diğer ortak etkinliklerde suçlama, eleştirme ve aşağılamadan, hesaba çekmekten, itham etmekten, zan altında bırakmaktan kaçınılmalıdır. Çünkü bunlar hem çocukları hem de eşleri birbirinden uzaklaştıran, iletişime geçmekten engelleyen faktörlerdir. Bu durumda kişi, eleştiren, sorgulayan kişiden kaçıp, onu “beğenen”, takdir eden sosyal medya arkadaşlarına gidiyor, o dünyanın yalancı rahatlığına sığınıyor.

Cennetten bir köşe olan evlerimizi cehenneme çevirmeyelim!

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..