Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '08

 
Kategori
Öykü
 

Memeleri ayrı kadın...

Memeleri ayrı kadın...
 

deviantart.com


Adam iki dirseğinin üzerine doğrulup, yanında yatan kadına baktığında, dünyanın zamanını gösteren saat yoktu yanlarında, krem rengi tülün ardından güneş ışınlarının solgun ışığı öğleye yakın olduğunu gösteriyordu. Kadın iki elini yastığının altına sokmuş, kafasını yastığa koymuş ince yorganın kaydığı çıplak sırtı açıkta yüzüstü kızıl saçları dağılmış uyuyordu. Şaştı adam. Nasıl rahat ediyor, nefesini nasıl alıp veriyor du? kendini düşündü, kesin boğulurum derken yakışıklı yüzü aydınlandı. Adamın yatakta hareket ettiğini hisseden kadın usul usul uyanmaya, nerede olduğunun ayırdına varmaya çalıştı. İçmiş miydi? Gözlerini açmadan uyur gibi yapıp nerede olduğunu, yanında yatan adamın kim olduğunu yüzüne bakmadan evvel çıkarması gerekiyordu. Çıkarmalıydı çünkü geceye dair aklında hiçbir şey yoktu. Demek ki içmişti yine. Zihni hem yol, hem gece, hem de hayatın yorgunluğundan yavaş yavaş sıyrılıyordu. O bütün bunları zihninde geçiredursun adam eğilmiş, omuzlarını bir kez daha öpüp sırtını okşuyordu. Hoşuna gitti kadının bu durum. Elleri hassas bir adamdı demek ki, duyarlı, nazik. Hafifce kımıldadı çok hafif, ama adam hissetti kadının uyandığını, tek elini kadının omzundan çekip, bu defa yüzüne düşen tutamı tutup arkaya attı adam. Kadın bu kez bir daha gülümsedi ve dudağının kenarında kocaman bir gülümseme oluştu. Yüzünde gülümsemeyi muhafaza ederek adama döndü yavaşça ve dönerken biraz daha aşağı kaydı bu kez.

-Aaaaa senin memelerin ayrıkmış, ne kadar uzaklar birbirinden!” diye hafif çığlık attı adam. Şaşırmıştı. Kadın ise hiç şaşırmamış, hatta ne kızmış, ne de alınmıştı. Bu memelerinin ayrıklığı adı ile yan yanaydı, kaderi de. Bunu öğrendiğinde zaten kendisi o kadar çok şaşırmış, günlerce hayatı ile memelerini yan yana getirmişti ki, o yüzden alınmadan, gücenmeden güldü adama, adam bu defa gülmesine şaşırdı. Gülmüştü, çünkü hayatından gelen- geçen- kocası dahil- kimse sormamıştı bu soruyu.

-Ben, ben, affedersin bir an şaşırdım kusura bakma, öyle ayrık ki memelerin, o yüzden bu tepkim. Eğilip öptü kadını, minik bebeğin tenine değer gibi hafif, sakınarak.

-Biliyorum, tepkine de kızmadım zaten, bu memeler benim hayatımı çizen şey işte… Bir o şehirden bir bu şehire, gurbeti aklımda mıh gibi tutturan. Adamın yüzünü ellerinin arasına almış, az evel hata yaptığı sandığı şeyden dolayı gerçekten üzülen yüzüne bakıyordu. Bu o mu? Diye şimşek gibi geçti aklından sorular. Maziden gelen, çocukluğunun kokusunu da üzerinde taşıyan, gözlerinde ufacık çocuğun bakışları yerleşmiş, mahalle arkadaşı. İlk defa memeler işe yaradı diye düşündü yine… ilk defa. Ve sevindi için için.

-Ben bunu duyduğumda gurbetteydim, kaçıncı gurbet dersen bilemem. Bir gün geceliğimle karşıladığım rum ev sahibi teyze, bana bakmış, geceliğimin altında biri sağda, biri solda iki küs çocuklar gibi bir yana gitmiş göğüslerime gözlerini dikerek “ Kızım senin memelerin ayrık, o yüzden sen hep ailenden ayrı düşeceksin, Ah cancazım eşinden, yuvandan, sevdiklerinden ayrı yaşamlar göreceksin.” Buz gibi olmuştum. Ne birbirine küsmüş gibi uzakta duran memelerimi düşünüyordum o an ne ayakta kalmışlığımızı.

-Hımmmm hikaye büyük gel kahvaltı yapalım acıktım, acıktık yani, mutfakta anlatırsın olur mu? Sesinde oynaşan adamların oynaşlığından çok, yıllar önce kaybettiği annesinin sesini yakaladı kadın. Kadının tek kolunu omzuna atıp kucakadığı gibi ayağa kaldırdı ama gözleri, küs memelere kaymıştı. Gördü kadın, utanmadı, aksine ilk defa hikayesini anlatacağı, onun memelerini ayrıklığını soran bu dobra adama gülümseyerek, adamın gömleğini geçirdi üzerine. Çıplak teni ürpermiş, adamın akşamdan kalan hoş kokusunu içine çekmişti.

-Daha çok küçüktüm, bulunduğum coğrafyanın dedemin, babaannemin amcamların bu ailede kim yaşıyorsa herkesin anlattığı coğrafya ile farklı olduğunu anladığımda. Dedemin babası, doğuda taa doğuda hayvancılıkla geçinirken, bir gün karar almış ve ne varsa satıp savarak Ege’ye gelmiş. Köyde incir, elma, ve sebze yetiştireceği, biraz da üzüm yetiştirip satacağı toprak almış. Gel zaman git zaman çocuklar okumuş, kimi büyükşehirlere kimi de köyün şehrine yerleşmiş. Babam ise dedemin memuriyeti nedeniyle hep farklı şehirlerde büyümüş ama, hep köyüne gelmiş her tatilde. Burayı vatan bellemişler gel zaman git zaman doğudaki kökenlerini unutmuşlar, bu küçük köye ait hissetmişler kendilerini. Babam da büyüyüp okumuş, İstanbul’a yerleşmiş ve annemi tanımış, biliyor musun annem arnavuttur benim. Hatırladın mı? Mahallede tüm kadınlara terzilik yapar, her düğüne, nişana bir kıyafet dikerdi, senin annende gelirdi bize. Seninle kapının önünde oyunlar oynardık; doktorculuk, hemşirelik, öğretmencilik, arada yakar top, saklambaç hatırladın değil mi? Zaten o oyunalrdan sonra büyüdük ve dağıldık! Sonrasında ise ben üniversiteyi Samsun’da bitirip, Mesleğime ise hemen yanıbaşında bulunan Sinop’ta başladım. Evlendiğim adam meslekdaşımdı, severek evlenmiştim, hatta annem- babam “kızım bu adamla evleneceksin ama gel geç bu sevda’dan” dediklerinde ben kökenlerimin kürt olduğunu bile unutmuştum. Olsundu, seviyorduk birbirimizi, eğitimliydik, gençtik, coşkuluyduk. Evlendiğimiz yaz, onun memleketine gittik. Uzaktım, çok uzak! Ben kendimi “egeli” görüyordum, egeli gibi düşünüyor, egeli gibi besleniyordum. Zamanla boşaldı evliliğimizin içi, çok gençtim ama, daha toydum, toyduk, hayat yolunun epey başındaydık ve evlenerek bir kez hata etmiştik. Çocuğumuz olmadan içi boşalan evliliği bitirdik. Ben o kentte daha kalamazdım, hemen kaçtım o şehirden en uzağa Akdeniz’e. Ailemin yanına dönmedim hiç. Neyse, sevdim, ayrıldım, sevdim ayrıldım, her ayrılıkta başka kentlere doğru yol aldım. Ve bir gün “rum teyzeyle karşılaşıp, memelerimin arasının ayrı olduğunu öğrendiğimde; ne kadar yer gezdiğimi, hep gurbete attığımı gördüm kendimi. İşte şimdi de buradayım arası ayrık memelerim yüzünden.

Kadının anlattıkları bittiğinde; adam elindeki kahveyi bırakıp, hala gömleği ve şortuyla oturan, anlattıkların yorulan hüzün bürürmüş gözleriyle susmuş kadına bir çırpıda sarılıp, “iyi öyleyse bizde bitişiktiririz ameliyatla, böylelikle bir daha gurbet gözükmez ufukta, çünkü dün akşamdan beridir el koyuyor yüreğim.”

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..