Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Memo'yu evlendirdik

Memo'yu evlendirdik
 

Dün gece, son zamanlarda katıldığım en güzel düğünlerden biriyle Memo'yu evlendirdik. Memo, biraz bilgi verirsem çoğunuzun tanıyacağı bir kişi. Ama kendisinden izin almadığım için bunu yapmıyacağım. Farzedin ki tanımadığınız herhangi bir Mehmet... Bir şey farkeder mi? Her gün nikâh dairelerinde birçok Mehmetler, Aliler, Hasanlar evlenip bekârlığa veda ediyor. Tabii bu Mehmetler'le birlikte Ayşeler, Fatmlar da... Evlilik tek kişiyle yapılmayacağına göre, bir çiftin hayatını birleştirmesinden bahsediyoruz.

Ben evliliği seven duygusal bir insanım. O yüzden nikâhlar, düğünler beni çok etkiler.

Düşünsenize gencecik iki insan... Birbirlerini deliler gibi seviyorlar ve evlenmeye karar veriyorlar. Aileler de çocuklarının mürüvvetlerini görecekleri için bir o kadar sevinçli ve heyecanlı... Etrafta dost, akraba, arkadaş herkes bu beraberliğin sevincini paylaşıyor.

Hazırlıklar yapılıyor bir sürü... Masraflar, masraflar... Yuva dediğin öyle iki derme çatma eşya ile kurulmuyor artık.

Eskiden "İki gönül bir olunca samanlık seyran olur"muş. Şimdi öyle mi ya? Evli çiftler hiçbir eşyası eksik olmasın istiyorlar evlerinde...

Nihayet o gün gelip çetıyor. Özel giysilerini giyerek özenle hazırlanmış davetlilerin huzurunda, bir kere daha iki taraftan birbirini eş olarak kabul ettiklerinin sözünü alan nikâh memurları, Medeni Kanun'a göre Belediye başkanlarının kendilerine verdikleri yetkiyi kullanarak çiftleri karı-koca ilan ediyorlar.

Dünkü nikâhta dikkatimi çeken iki şey oldu. Birincisi nikâh memuresi, eşlere o malum soruyu, "iyi günde, kötü günde, sağlıkta ve hastalıkta birbirinize eş olarak kabul ediyor musunuz" şeklinde sordu.

İfade çok güzel. Evlilik sadece cinsel beraberlik değil. Aynı zamanda hukukî ve insanî bir bağ.. Bugün iyi günümüzde, sağlıklı halimizle birbirimizi severken, yarın kötü günler geçirirsek, hasta olursak, birbirimizden vaz mı geçeceğiz?

Elbette insanlık sevgisi, böyle zor zamanda eşleri birbirine daha çok bağlayacak, dünyada birbirine en yakın iki insan olan çiftler, birbirlerine ellerinden gelen yardımın en fazlasını yapacaklardır.

Benim takıldığım nokta, bu "iyi gün, kötü gün, sağlıkta ve hastalıkta" deyimlerinin yabancı filmlerden kulağımızda yer etmiş olmasıdır. Bunu kopya etmiş olmayı yanlış buluyor değilim. Tam tersine bu hayatî önem taşıyan iki konuyu bizim çoktan akıl edip nikâh sırasında çiftlere hatırlatmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bu kadar basit şeyleri bile düşünemeyip Batı'dan "çalmak" zorunda kalışımıza üzülüyorum.

Bugün evde ve işte hayatımızı kolaylaştıran bütün âletlerin yabancılar tarafından icat edilmesi, bizim de onları hemen kopyalayıp piyasaya sürmemiz bana ar geliyor.

Gerçi biz de boş duruyor değiliz. Hayatımızı zorlaştıracak, bize zaman kaybettirecek, canımızı sıkacak ne kadar abur cubur şey varsa onların da mucidi biziz. Bürokrasi dediğimiz engeller, bu marifetimizin bir yansımasıdır.

Ayrıca insan ilişkilerindeki kaba tavrımız, hoşgörüsüz davranışımız, birbirimizi şucu bucu diye nitelendirerek küçümsememiz, aşağılamamız, adam yerine koymamamız, hatta yok saymamız da zamanımızı ve enerjimizi harcadığımız önemli(!) alanlardır.

Dikkatimi çeken ikinci konu da, nikâh memuru, "sizi karı koca ilan ediyorum" demedi, nikâh akdinizi tamamlıyorum, dedi. Bu da bana hoş geldi. Karı ve koca tabiri tamamen cinselliği hatırlatan oldukça da kaba bir deyiş.

*****

Evet, her gün yurdun her köşesinde binlerce insan yepyeni bir hayata başlamak için kendini sevdiği insanın kollarına atıyor. Böyle bir ortamda bu insanların birbirlerine kötü bir söz söyleyeceğini, yanlış bir davranışta bulunacağını insan aklının ucundan bile geçirmiyor.

Fakat bir bakıyorsunuz, filancayla filanca anlaşamıyormuş, filanca karısını dövüyormuş, filanca kocasından dayak yiyormuştan, filancalar boşanıyormuşa varan kötü haberlerle karşılaşıyoruz.

Vaktiyle bu tür olayların sebebini evliliklerin görücü usulüyle yapılmasına yüklemiştik. Şimdi kadın erkek herkes kendi eşini kendi buluyor, kendi seçiyor ama, boşanmaların sayısında eskiye göre azalmadan çok artış var.

*****

Düğünlerde dans etmek için ilk olarak sahneye çıkmak nedense hep problem olmuştur. Genellikle orkestra şefi veya solistin ısrarıyla zar zor biri pistte yerini alır, ondan sonra arkadan çorap söküğü gibi diğerleri akın ederler ve az sonra pistte adım atacak yer kalmaz.

Bakalım bu akşam bu iş nasıl olacak diye beklememe gerek kalmadan, daha sazların akort sesleri duyulur duyulmaz "Bülent" kardeşimiz kendini sahneye atıverdi. Çıkış o çıkış, bir daha da yerine hiç oturmadı.

Düğün bitti, müzisyenler toplanmaya başladılar, Bülent hâlâ "çalın, ben oynıycam yahu" diye enerjisini harcamaya çalışıyordu.

Ha, bir ara Türk sanat müziği söylemek üzere bir grup sahne aldı. Nihavent peşrevi çalarken Bülent'in pistte kendi halinde dans ediyor olması, grubun şefini biraz sinirlendirdi ama, iş tabii ki tatlıya bağlandı. Nihayet bu bir düğündü ve insanlar buraya eğlenmeye gelmişlerdi.

Gecenin tek davetli küçük konuğu Can'dı. Ama oğlum ancak saat dokuza kadar dayanabildi ve tam dokuzda annesinin kucağına başını koyarak uyumaya başladı. O kadar gürültünün arasında uyumayı nasıl başardı, hâlâ merak ediyorum.

Bir de düğün salonlarında neden bu kadar yüksek volümle müzik yapılıyor onu da anlamıyorum. Neticede kapalı bir mekândayız. Sesin duyulmamaması mümkün değil. Ayrıca bu bir düğün, yani pür dikkat dinlenecek bir konser değil. İster istemez yanınızdakiyle konuşacaksınız, davetlilerle ilgileneceksiniz, hal hatır soracaksınız, sohbet edeceksiniz.

İçkinin tesiriyle bazılarının konuşma ve işitme zorluğu da çektiği bu gürültülü ortamda ne kadar bağırsanız, söylenenler anlaşılamıyor.

Sonuçta "birbirlerine çok yakışmışlar" diyerek Memo'yla Selda'yı evlendirdik. Dileğimiz mutlu bir yuva kurmaları, bu mutluluğu sonuna kadar devam ettirip bir yastıkta kocamaları...

Dünyada birbirlerini seven, birbirlerine güvenen, birbirleri için fedakârlık yapmayı göze alacak kadar birbirlerine saygı duyan bir çiftin mutluluğundan daha güzel bir şey düşünemiyorum...

Hepinizin bu güzelliği yaşaması dileğiyle...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..