Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

30 Nisan '15

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Memur emir alandır

Memur emir alandır
 

İşçi Olmak Güzeldir


Memur emir alan demek, her işçi emir almaz ama her memur emir alır.

İş yapan herkes işçidir, karıncanın da işçisi makbuldür arının da…

Bende işçiydim ve işçi emeklisi olarak hayatımı idame ettirmekteyim. Tam 35 sene işçi olarak ülkeme, şehrime, insanlara ve patronlarıma hizmet ettim. Lakin hakkım patronlarca çok yenildiği için zar zor emekli olabildim.

Ben iş hayatımda hep “Basın-Yayın” günümüz değimiyle medya sektöründeydim. Gazeteciliğe başladığım ilk seneler sigorta başlangıcıma (fikir işçisi) olarak gösterilmem halinde hanımlar için 15 sene, beyler için 20 sene sonrası emeklilik hak ediliyor, demişlerdi bana… Haksızlık olarak yorumlayıp tepki göstermiştim. “Ne yani yirmi yaşımda başladığım işimden 35 yaşımda emekli olacağım, sonra genç yaşta, emekli maaşı alıp yaşayacağım. Ne kadar yanlış” demiştim. Nereden bileyim o yaşımda, patronların hile - hurda kurdu olduğunu… İlk çalışmaya başladığım gazetemin patronu beni fikir işçisi yerine matbaa işçisi göstermiş. Dolayısıyla emekliliğim beş sene ileriye atılmış, sonradan öğrendim. “Hadi varsın olsun, 15 senede emeklilikte çok erkendi” dedim. Ve patrona güvendiğim için sigortamın gidişatını hiç sorgulamıyordum. Toplumda ve biz çalışanlarca patron itibarı gösterilen adam, girdi - çıktı yöntemiyle beni bir güzel çalıştırmış senelerce… Sonra hakkımı yediğini öğrenip başka gazeteye, başka patronla çalışmaya başladım ve aynı haksızlıklara maruz kaldım… Hele bir yerel televizyonda çalışma sürecim var ki, bir gün dahi sigortalı gösterilmem yoktur. Özel televizyon kanallarının ülke genelinde yaygınlaşmaya başladığı 90’lı seneler. İmkansızlıklar, zorluklarla mücadeleler içinde haber muhabirliği ve müdürlüğü yapıyorum. Artı, çeşitli proğramlar yapıp günün her anını ekranda ben dolduruyorum. Beş sene boyunca aralıksız çalışmama rağmen bir gün bile sigortalı gösterilmemişim. Oysa işe başlarken ilgililer tüm evraklarımı tamamladıklarını, sigortamı hemen başlattıklarını söylemişlerdi. Televizyonun patron sayılanları benim koşuşturmamla paraları kazanıyorlardı; içinden bana, işçi olarak devletin belirlediği hakkım olan paranın yarısını veriyorlardı. Hakkını arayınca “Sigorta pirimin yüksek tutuyor, emeklilik maaşına çok yansıyacak, bu yüzden aylığını az veriyoruz” diyorlardı. Yaşlılığımı düşünerek, sorgulama yapmadım, ama sonra bir gün dahi sigortalı gösterilmediğimi anladım... Benimle aynı durumda olan kameraman arkadaşla bir olup, SSK Bölge Müdürlüğüne şikayette bulunup, durumumuzla ilgilenmelerini istemiştik. Dilekçemizin akabinde bir müfettiş gelmişti, patronlarla birlikte kebap ziyafetine katılan müfettiş, bizi görmezden gelip gitmişti.

Özel sektörde patronların işçinin çok haklarını yediklerine bizzat çok şahit oldum. İlahi adalette hepsine yönelik şahitlikler yapacağım. Burada netice alamıyorsun maalesef…Misal bir on sene öncesi, denildi ki işçilerin maaşları bankaya yatacak. İşçiler maaş kartlarıyla bankadan paralarını devletin verdiği hak doğrultusunda, kesintisiz alabilecekler. Bu uygulamaya yönelik yine bizim yerel gazete patronlarında gördüğüm bir kurnazlıklarından söz edeyim. Her çalışan adına örneğin Deryabank’a hesap açtırıldı ve çalışanlara maaş kartı çıkartıldı. Bu maaş kartlarını aldıklarına dair basın çalışanları sözleşme evraklarını bir güzel imzaladılar, kendim de bizzat “Oh nihayet hak yerini buldu” diyerek. Ama ne oldu, gazetenin ensesi kalın patronu bu banka kartlarını kendi tekeline aldı. Aybaşı geldiğinde, devletin başındaki hükümetin biçtiği işçi hakkını, patronumuz anlaşmalı bankaya yatırıyordu. Ertesi gün kendi bizzat gidip maaşları bankamatikten çekiyordu. Aylığın yarısını biz işçilere dağıtıyordu, yarısı faize yatırılıyordu. Patrona çifte kavrulmuş kazanç… İşçiye kariyer mi, kariyer kimin umurunda "iş buldum, ekmek parası kazanıyorum" morali... Zaten yerelde gazetelerin çoğunun masrafları siyasilerce, bilhassa belediye başkanlarınca karşılanır. Yağla başkanı, o da senin mideni doldursun, boynunu kalınlaştırsın…Zengine nereden buldun, diye sorulmazmış, işçi kimsenin umurunda olmazmış. Biri gider, bini gelir mantığı sorgulanmazmış, hadi kısa keselim…

Netice; takdir görmese de, çoğu zaman hakkı yenilse de, yine de işçi olmak güzel. Ortada bir iş var ve işi başaran sen oluyorsun. Patronun yüzakı işçidir. Hatta sendikaların, hatta odaların, hatta hükümetlerin, ülkenin, ekonominin omurgası işçidir. Bundan daha gurur verici bir hal olur mu, tabî bilene… Allah kimseyi işsiz, aşsız bırakmasın, tüm çalışanların bayramı kutlu olsun…AyferAytaç.com

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..