Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

Memura toplu sözleşme yalanı!

Memura toplu sözleşme yalanı!
 

AKP hükümeti, anayasa değişiklikleri ile kamu çalışanlarına verdiği “toplu sözleşme” sözünü halen daha yerine getirmedi.

Başbakan Erdoğan’ın önemsiz(!)  rahatsızlığı, milletvekili maaş artışlarının milyonlarca memurdan ve emekliden öncelikli(!) olması,  sözde kamuda ücret adaletsizliğini gideren ancak yüksek bürokratları sevindiren düzenlemeler, Suriye’deki çatışmaların üzüntüsü(!) nedeniyle “toplu sözleşme” yasası yeni yıla kadar yasalaşamadı.

Aslına bakarsanız, hükümetçe hazırlanan taslak ya da taslaklar,  kurulacak toplu sözleşme düzeninin eskisinden beter olacağını gösteriyor.

Mevcut durumda kamu çalışanlarını temsil eden konfederasyonlar hükümeti temsil eden Kamu işveren Kurulu bir araya gelip, taleplerini dile getiriyorlardı.

Ciddiyetsizliği medyaya da yansıyan bu “görüşmelerde”,  toplantının başkanlığını yapan ilgili devlet bakanları, sendika gerçeğine bir türlü alışamadıklarından olsa gerek, konfederasyon başkanlarını kendilerinden ricada bulunan bir  “memur” gibi görmeyi, hatta onları azarlamayı adet haline getirmişlerdi.

Hükümetlerin bu toplantılardan amacı,  beklentiye giren kamu çalışanlarına, her zaman sığınılan gerekçeyle, bütçe imkânlarının yetersizliğini(!) anlatıp, hükümetin öngördüğü sefalet artışlarını dikte ettirmekti.

Anlaşamayan taraflardan biri çözüm adresi olarak gösterilen, akademisyenlerden oluşan Uzlaştırma Kurulu’na başvurabilirdi.

Bu kurul genellikle hükümetin önerdiği rakamlarla sendikaların talep ettiği rakamlar arasında bir “orta yol” önerirdi, ancak bu “orta yol”, nedense hep hükümetlerin verecekleri zam oranlarına yakın olurdu.

Gerçi tersi de olsa Uzlaştırma Kurulu’nun vereceği kararın bağlayıcı bir hükmü yoktu; çünkü hem yasal olarak hem de pratikte düdük başbakanın ağzındaydı ve o ne derse kamu çalışanları buna razı gelmek zorundaydılar.

AKP hükümetin kamu çalışanlarına dönük hazırladığı “toplu sözleşme yasası” ise, yukarıda özetlediğim “görüşme komedisi”ni bile aratacağa benziyor.

Bu taslağa göre, hükümet en çok üyeye sahip memur konfederasyonu ile masaya oturup, milyonlarca kamu çalışanının kaderini belirleyecek.

Peki, kim bu konfederasyon?

Kamu çalışanlarına örgütlenme ve toplu sözleşme haklarını kazandırmak için 1990’dan beri yollarda, alanlarda, işyerlerinde mücadele veren ve bu uğurda çok bedeller ödeyen muhalif sendika KESK mi?

Elbette bunun sözü bile edilemez.

Çünkü KESK hem “ideolojik” hem de “muhalif” bir sendika, ayrıca sıklıklagrevden bahsediyor ve susturulan bir Türkiye’de grev gerçekleştiriyor.

Üstelik ekonomik hakların yanı sıra devlet yönetiminin demokratikleştirilmesini, bu bağlamda da yönetimde söz ve yetki hakkı istiyor.

AKP hükümeti ise uslu, söz dinleyen, verilene itiraz etmeyecek, hükümetin her türlü politikalarını önyargısız destekleyecek cinsinden bir konfederasyonda ısrarcı.

Başbakan Yardımcısı Arınç, bu arzularını açıkça da ifade etti ve adresi gösterdi; bu “iyi sendika”(!) Memur Sen’dir.

 “Toplu sözleşme yasası” öngörülen şekilde çıkarsa, AKP hükümeti, “en çok üyeye sahip olması” sıfatıyla sadece Memur Sen ile masaya oturacak, diğer konfederasyonlar ise kenardan seyredecekler.

Böyle “abi-kardeş” misali oturulacak masada, kamu çalışanlarının maaşları “düzeltilecek”, yani hükümetin uygun gördüğü oranda artışlar yapılacak.

Ola ki masada bir anlaşmazlık oldu, gidilecek yer, çoğu üyelerini hükümetin seçeceği Kamu Görevlileri Hakem Kurulu olacak.

Korkunç gerçek bundan sonra ortaya çıkacak.

Bu Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kararı öyle bir “kesin” olacak ki, yargıya bile götürülemeyecek.

 Hükümetin çıkardığı her yasanın Anayasa Mahkemesi’ne götürülebilmesi mümkünken, “milli güvenlik kadar önemli olmasından gerek” bu kurulun kararına karşı kimse bir şey yapamayacak.

Şimdi kurulacak bu “ballı” sistemde, “grevli toplu sözleşme”den bahsetmek ayıp olmaz mı?

Eğer kamu çalışanları “Grev hakkı anayasal bir hak haline getirilmeden, toplu sözleşmelerden bir şey çıkmaz” diyorlarsa, derin derin düşünmek zorundadırlar.

Hem neo-liberal politikaları savunan partiye oyunu vereceksin, hem küçük çıkarlar uğruna hükümetin gölgesinde büyüttüğü konfederasyona üye olacaksın, hem de insanca yaşanacak ücret hayali kuracaksın.

Tersinden bakarsak, ne demişti Başbakan Erdoğan: “Yok öyle 25 kuruşa simit”.

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..