Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Memuriyet zor zanaat!

Memuriyet zor zanaat!
 

Çalar saati her sabah yarım saat erkene kurmak yetmez!
Çünkü yine tatlı tatlı gerinmeye vaktin olmaz!
Uyanır uyanmaz bir yay gibi fırlarsın yataktan!
Uykumu alamadım diye hayıflanır, buz gibi suyla yüzünü yıkamakta fayda umarsın!
Güzel bir kahvaltının keyfine erinir, tadına varamazsın!
Taa, geceden hazırlarsın yarın neler giyeceğini!
Önce kendine güzel görünmelisin çünkü aynada!
Bir tek bu işi aceleye getiremezsin!
Zaten bu mutluluk maskesini yüzüne takmazsan neşeyle çıkamazsın ki evinden!
Öyle ya, güne güzel başlamak zorundasın!
Aksi halde karşına ilk çıkana gülümse gülümseyebilirsen!
Asık suratla müdürüne aydınlık bir gün dile de görelim bakalım!
İşe vaktinde gitmek istiyorsan mutlaka toplu taşıma araçlarını tercih etmelisin!
Trafik yoğunluğu ve park yeri sorunu bir araya gelince, özel arabanla gitmek daha çok gerer seni çünkü!
İlk işin, dünden, önceki günden yarım kalan her ne kadar işin varsa tamamlamak olur!
Şöyle bir ohhh demek için, hafiflemek için...
Belki biraz açılırım diye bir sade kahve ısmarlarsın kendine.
Ama çalışmaktan buz gibi olur, dökersin!
Bir ara fırsat yaratıp, seni mutlu edecek bir ses duymak için bir dostuna alo demek istersin!
Ama ne mümkün, senden daha çok kasılmıştır telin öteki ucundaki!
Üstüne üstlük bir de onun yakınmalarını dinlersin!
En nihayet öğle paydosu yetişir imdadına!
Bu defa da mağazaları dolaşır, sadece tembel tembel vitrinlere bakarsın..
Ne zamandır istediğin o muhteşem ceket duruyordur belki ama..
Şöyle bir iç geçirip yine koyulursun yola!
Bilmem kaçıncı kez yıkanmaktan ve ütülenmekten telaları buruşmuş ceketini giymeye devam edersin yine!
Öyle ya, ay sonunu ucu ucuna denk getirirsen ne mutlu sana!
Artık bütün güzel umutlar mesai saatinin bir an evvel bitmesine bağlanmıştır!
Ama yanılırsın, günün güzel geçmedi ki, akşamın da güzel olsun!
Masa da hangi yemek olursa olsun, iştahın çoktan kaybolmuştur!
Senden daha dertlisi var mıdır bu dünya da diye düşünürsün!
İstemeye istemeye kurulursun sofraya, yine öyle alalacele vazife yapar gibi yersin yemeğini!
Sanki yemeğin lezzeti hayatına lezzet katacakmış gibi!
Çünkü eksik bıraktıkların vardır sürekli kafanda!
Günlük rutin koşuşturmalarının yanı sıra, evinin kirası, çocuğun okulu vs, vs..
Tamamlamak için hep uğraşırsın ama her defasında yeniden eksilirler!
Hafta sonlarını iple çekersin bir umutla!
İşte mutlu olacağın gün bu gündür diyerek!!
Tüm sorunlarını bir beyaz şarap şişesinin tapasının altına hapsedebilmek için.
Bir kaç kadeh parlatmak istersin!
“Satmışım anasını ben bu dünyanın” şarkısı eşliğinde!!!
Tamam düşlemek güzel de yaşamak ne mümkün?
Bir bahane bulur, bozarsın o güzelim gecenin büyüsünü!
Çünkü geçmişte yaşanmışlıkların en berbat olanları hatırlanmaya çalışılır böylesi anlarda.
 Sözünde durmamışlıklar, yolunda gitmeyen bir şeyler olmuştur hayatında mutlaka!
Onları adeta cımbızla çeker alır, baş köşeye koyarsın!
Derin bir hüzün çöker üzerine, karamsarlıklar sarar dört bir yanını!
Hemen sorgulamaya başlarsın kendini, bütün engelleri aştın mı ki mutlu olasın diye!
Çaresiz ertelersin umutlarını
Belki ileride bir akşam tekrar yaşanır diye !
 
 İşte memuriyette çalışma hayatının fotoğrafı genellikle budur!
Yani demem o ki, bir of çeksen karşıki dağlar kesin yıkılır!
 
 


 

 
Toplam blog
: 1021
: 1607
Kayıt tarihi
: 19.10.07
 
 

Çok eski olmayan bir tarihte tıpkı sizler gibi Melek'lere gülümsermişim uykulu hallerimde!  ..