Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '09

 
Kategori
Şiir
 

Mendilimde Kan Sesleri

Mendilimde Kan Sesleri
 

Edip Cansever


“Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla


Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
İstasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.


Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.”

***

Türkçe dilinde yazılmış şiir eğer bir sıradağ olsaydı Edip Cansever’in “Mendilimde Kan Sesleri” şiiri bu sıradağın zirvelerinden biri olurdu. “En yüksek zirvesi” demiyorum, çünkü o okuyanın beğenisine, seçilen kritere, duruma ve zamana göre değişebilir ama bu şiirin erişilmesi çok zor bir zirve olduğu tartışma götürmez. Bu şiiri bir defa okuyup bitirdikten sonra allak bullak olur, oturduğunuz yerde çakılır kalırsınız. Okumaya başladığınızda ilk satırdan itibaren her dizede ince ince ve her biri bir öncekinden daha büyük bir şiddetle yüreğinize işleyen sızı, son mısraya geldiğinizde gırtlağınızda bir yumruya dönüşüp oraya saplanıp kalır. Hemen başa dönüp bir daha okumak istersiniz buğulanmasını engelleyemediğiniz gözlerle; sonra bir daha…

İmgeleri Aragon’un deyimiyle “tufan yaratacak” denli sarsıcıdır; aynı zamanda günlük dilin doğallığına, akışkanlığına ve sadeliğine sahiptir. “Malatya kokan istasyonlar”, “gökyüzüne dayalı dirsek”, “Dağılmış bir pazar yerine benzeyen memleket”…

Fonetik müzikalitesi muhteşemdir. Atina’nın bir kenar mahallesine tıkılmış Anadolu sürgünü Rumların Rebetikolarının kırık ezgilerini alıp, Samatya’da bir viran meyhanenin buzlu camlarından sızan udların, tamburların kasvet ve hüzün dolu makamına karıştırır, sonra onu da bir Orta Anadolu bozlağının hançere yırtan havasına katar. İç ritmi hemen hemen kusursuzdur; neredeyse hiçbir aksama yoktur. Vakitsiz ve kalender bir dervişin olabildiğine mütevazı ama bu tevazuuyla orantısız asilikte bir söyleyiş tarzına sahiptir.

Bu şiiri yıllardan beri döner döner okurum. Geçen gün Dila Karam’ın bir bloguna yorum yazarken yeniden aklıma geldi. Şiirdeki “Ahmet Abi”, sanki yıllar sonra tanınacak Ahmet Kaya’ydı. Oysa bu şiir tüm Ahmet Abilere yazılmıştır, hasreti mendilinde kan gölgesine dönüşmüş Ahmet Abilere… Edip Cansever’in bu şiiri 12 Mart faşizminin dağılmış bir pazar yerine çevirdiği memlekette, kimi darağaçlarında, kimi dağlarda, kimi kuşatıldıkları kentlerde katledilen
devrimci - sosyalist gençler için yazdığı söylenir. Şimdi o gençlerin anıları, posterleri, “sol”un değerlerini ırkçılığa tahvil etmeye çalışan süzme faşistlerin ayakları altında eziliyor.

Ah Ahmet Abi, gel de kanamasın mendilin…


 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..