- Kategori
- Şiir
Menekşeden bir yalnızlık serüveni
menekşeden bir yalnızlık serüveni
yel değirmeni
uçuşan leylekler
kar yılgını rüzgar
gelincik tohumları
benzer sezişleriyle
gelişir kaygılar
tanrıya şarkısını
söylerse toprak
ve topraktan sonrasını
aynı çığlığı atan
bütün bir geceye
dayar alnını karanlık
kendine çekince perdeyi
sesleri bir orman
büyüklüğünde
kılcal kökleri çağın
sarsıntı duvarlarından
bir kadın aşk çapında
akıp giden su uyanınca
karıncaysa
bir taşın alevine
basarak ellerini
uykudan uyanınca
insanlığımızın gülüşü yalnızlar
yüzlerinde uzak çağrışımlarla
gülüşünden kaçıyor
üstünden bir nehir geçer gibi
ondan ya bulanık sudan
bir yaylım selini üstüne çektin
konuşmayı kesip gittin ki
yalnızlıktan bir göze
eski ellerini bırakıp
bu son gidişindir
yumuşak huzur akıtan
düz sesinle
yüreğimin bir yerine
bir ırmak sonrası
menekşeden
bir yalnızlık serüveni bırakıp
seninle gidiyorum dedin
can eriğim
pembe rengi öpücüklerle
bir an bir duygulu an bırakıp
can eriğime yaklaşan
yeni bir dünyamı
dört duvarlı bahçede
kurşun gibi keskin
tüy gibi yumuşak
bir geçmiş mi
tüm bilinmezleri
bırakıp gittin
Mehmet Özgür Ersan 21.02.2014 Üsküdar