Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

12 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Menemen Kubilay olayını anlamadan (Palalıların kaynağını anlayamazsınız)

MENEMEN’İ ANLAMADAN…

Defalarca yazdım, bugünkü iktidarın amacı medeniyet çağdaşlık refah hak hukuk adalet değildir diye. Bazı siyasetçilerin de öne sürdüğü “öç” alma duygusunu da es geçmemek lazım…

***

Beğenin ya da beğenmeyin onaylayın ya da onaylamayın kimsenin umurunda değil, Taksim ve Gezi Parkı eylemleri ile başlayan “halk hareketine” engel olmak isteyen kafaları özellikle son zamanlarda türeyen eli palalı sopalı güruhları anlamak ve tahlil edebilmek için “Menemen Kubilay” olayını iyi anlamak lazım…

Bir arkadaşımızın yazılarımın altına yazdığı şu nota katılmamam mümkün değil; Bunlar korkudan yer altına girmiş inlerine saklanmışlardı şimdi tek tek ortaya çıkıyorlar…

***

Menemen’de Kubilay’ın 23 Aralık 1930 tarihinde şehit edilmesine neden olan irtica olayı; İstanbul’da Erenköy Ziya Paşa Köşkü’nde ikamet eden 84 yaşındaki Nakşibendî tarikatı lideri Irak Erbilli Şeyh Esat ile oğlu Mehmet Ali tarafından hazırlanmıştır. Manisa Askerî Hastanesi imamlığından emekli olan Laz İbrahim Hoca tarafından da teşvik ve tahrik edilmiş, mürteci Derviş Mehmet ve adamlarınca da hunharca icra edilmiştir.

***

Şeyh Esat ve tarikatının amacı; Cumhuriyet Hükümeti’ni yıkmak, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olarak saltanat ve şeriatı getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, şapkayı yasaklayıp yeniden fesin kullanılmasını sağlamaktı.

Menemen olayında önemli etkinliği olan Laz İbrahim Hoca, olaydan önce Erbilli Şeyh Esat tarafından Manisa’ya sözde baş Halife olarak atanmıştır. Anılan şahıs, Manisa ve civarındaki ilçe ve köylerde Nakşibendî tarikatını yaymaya çalışmış; ayrıca, Cumhuriyet rejimi ve inkılâplar aleyhinde konuşmalar yapmıştır. Dolayısıyla irticaî hareketlerin oluşmasına ön ayak olmuştur. Laz İbrahim Hoca, tarikatın bir toplantısında da Kubilay’ı şehit eden Giritli Derviş Mehmet’in “Mehdiliğini” ilân etmiştir.

***

Kubilay olayının elebaşısı olan Mehdî Derviş Mehmet ve gerici grubu, 06 Aralık 1930 Cumartesi günü akşamı Manisa’da tatlıcı Hüseyin’in evinde yaptıkları son toplantıda, Menemen’de gerçekleştirecekleri irtica eyleminin planını hazırlamışlardı. İrtica grubu, Manisa’dan hareket ederek Paşaköy, Sümbüller ve Bozalan köylerinden temin ettikleri silahlarla birlikte 23 Aralık 1930 Salı günü sabahı Menemen’den gelmiş ve buradaki Müftü (Köseköy-Kesikköy) mescidine girmişlerdir. Mürtecilerden mescitte mihraba asılı bulunan (üzerinde “Lâ İlâhe illallah İnna Fetahneke” suresi yazılı) yeşil bayrağı alarak birlikte olayın cereyan ettiği Belediye Meydanı’na gelinmiş ve orada bulunan halka;  (Lütfen dikkat edin aynı söylemler bugünde var)

“Dinimiz elden gidiyor, kâfirler bizi dinimizden ayırmaya çalışıyor, şapka giymeye zorluyorlar…” diyerek esnafı dükkânlarını kapatmaya ve kendilerine katılmaya zorlamışlardır.

(Hayret bana bugünlerde Başbakanın mitinglerde eylemciler için anlattıkları Camiye ayakkabı ile girdiler içki içtiler söylemi ile birebir örtüşüyor gibi geldi)

Mehdî Derviş Mehmet, ayrıca, “kendisinin peygamber olarak geldiğini, şeriatı yerine getireceğini, Menemen’in 70.000 Müslüman tarafından kuşatıldığını, Şeriat bayrağı altına girmelerini, girmeyenlerin kılıçtan geçirileceğini, askerin silah atamayacağını, kendilerine top ve merminin işlemeyeceğini…” ifade ederek halkı ayaklandırmıştır.

***

Mürteci grubunun meydandaki bu eylemlerine Menemen Jandarma Bölük Komutanı Yzb. Fahri Bey müdahale ederek dağılmalarını istemiş, ancak bu gerici ve yobaz grubu ile orada bulunan halk dağılmamıştır. O sırada Giritli Derviş Mehmet ise Yzb. Fahri’ye “ Ben Mehdîyim. Şeriatı ilân ediyorum. Bana kimse mukavemet edemez. Çekil karşımdan…” demiştir. Mehdînin bu sözü orada bulunan Menemen halkının bazıları tarafından alkışlanmıştır.

Ayaklanan bu gerici topluluğun tehlikeli hareketlerini ilk seferde kontrol altına alabilmek amacıyla Menemen’de konuşlu 43'ncü Piyade Alayından P. Atğm. Mustafa Fehmi Kubilay görevlendirilmiştir.

***

Kubilay eratın cephane almasını beklemeden 26 mevcutlu müfrezesi ile birlikte olayın cereyan ettiği Hükümet Konağı’na (Belediye Meydanında) doğru hareket etmiştir. Kubilay, eczane yolunu takip ederek olay mahalline gelmiş, müfrezesine süngü taktırmış ve erleri müfreze çavuşunun komutasına bırakarak ayaklanan mürtecilerin yanına gitmiştir. Meydanda Mehdî Derviş Mehmet ile karşılaşmış ve kendisine “yaptıkları hareketin suç olduğunu ve bu kanunsuz eyleme son vermelerini, kan dökmeden buradan çekip gitmelerini” söylemiştir. Ancak, bu arada yere düşmüş ve Mehdî Derviş Mehmet’in mavzer kurşunu ile yaralanmıştır.

Olay mahallinde bulunan Kubilay’ın müfrezesi irticaî gruba ateş açmış; ancak, silâhlarında manevra mermisi bulunduğundan dolayı etkili olamamıştır. Bunu fırsat bilen Mehdî Derviş Mehmet ise, “bakın bana mermi işlemiyor.” diyerek daha da cüretkâr yapmıştır.

Kubilay, ağır bir şekilde yaralanmıştır. Meydandaki hükümet binasına girmek istemiş; fakat binanın giriş kapısı kapalı olduğu için girememiştir. Bu nedenle, Hükümet binasının hemen yanındaki Kazez Camii bahçesine girmiştir. Mehdî Derviş Mehmet; Şamdan Mehmet ile birlikte Kazez Camii bahçesinde bitkin bir vaziyette bulunan Kubilay’ı sürükleyip, bir ayağı ile vücuduna basmak suretiyle yüz üstü yatırıp bıçakla boynundan keserek, başını gövdesinden ayırmış, saçlarından tutarak taşa vurduktan sonra meydana tekrar dönüp camiden aldıkları yeşil bir bayrağın (sancağın) tepesine takmıştır. Böylece, Cumhuriyet ordusunun kahraman bir genç subayı, asil Türk evladı Kubilay canavarca bir hisle şehit edilmiş, cehalet ve taassubun kurbanı olmuştur.

Mehdî Derviş Mehmet ve irticaî cani grubu, bu cinayetle yetinmeyip Kubilay’ın başını Menemen sokaklarında dolaştırmış, bu sırada kendilerine müdahale eden Şevki ve Hasan adlı kahraman iki bekçiyi de öldürmüşlerdir. Olay yerinde toplanan 250-300’e yakın ahali ise Kubilay’ın şehit edilmesi esnasında donuk, hissiz ve seyirci kalmış; hatta bir kısmı olayı tasvip edercesine alkış tutmuştur.

***

Bundan sonrası için Genel Kurmay başkanlığının arşivinde olan mahkeme tutanakları ile Kubilay için açılan anı sayfasına bakmanızda yarar var, site herkese açıktır.

Size sadece çok önemli olduğunu düşündüğüm bir söylevi aktaracağım; ATATÜRK, 08 Şubat 1931 tarihinde Ege bölgesinde yaptığı bir gezide de; “Halkın saflığından istifade ederek milletin maneviyatına tasallut eden kimseler ve onların takipçi ve müritleri elbette bir takım cahillerden ibarettir. Milletimizin önünde açılan kurtuluş ufuklarında fasılasız yol almasına mani olmaya çalışanlar hep bu müesseseler ve bu müesseselerin mensupları olmuştur. Türk milletinin bunlardan daha büyük düşmanı olmamıştır. Bunların mevcudiyetini müsamaha ile telâkki edenler, Menemen’de Kubilay’ın başı kesilirken lakaydine seyretmeye tahammül ve hatta alkışlamaya cesaret edenlerle birdir” demiştir.

Üzerine basa basa yazıyorum; Türk milletinin bunlardan daha büyük “düşmanı” olmamıştır…

***

Şimdi lütfen 1990’lı yıllarda ortaya çıkan “türban eylemlerini” 11.01.1997 tarihinde Necmettin Erbakan’ın Başbakanlık binasında “tarikat” liderlerine verdiği yemeği ve hemen akabinde 28 Şubat bildirisinin neden yayınlandığına birde bu açıdan bakınız…

23 Nisan 2006 günü TBMM’ de yapılan törende 21 yaşındaki bir öğrencinin kürsüye çıkarak; “Biz İmam Hatipliler olarak önümüze hangi engeli koyarsanız koyun en zirveye çıkacağız…” ifadesine yer verilmesini hatırlıyor musunuz?

O gün Başta Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm “İktidar” üyeleri ayakta alkışlamışlardı 21 yaşındaki(?) çocuğu…

Sizce sadece bu bile bugün gelinen noktaların kaynağına, pala ile saldıracak kadar gözleri dönenlerin nereden cesaret aldıklarına ışık tutmuyor mu?

Keşke her şey ve bazıları(?)düşünüldüğü kadar masum olsalardı…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..