Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '07

 
Kategori
Danışmanlık
 

Mentorluk üzerine

Mentor ‘akıl veren kişi’ demektir.

Bu kişiler, genelde 40 yaşını aşmış, üniversite üzeri eğitimli, seçtiği konularda dünyadaki en bilgili kişilerden biri olan, zamanı geldiği için de, artık bilgilerini gençlere aktaran kişilerdir.

Doğrudan ve dolaylı, öznel ve nesnel, zihinsel ve kültürel mentorluk deneyimlerim oldu. Henüz işin başlangıcındayım. Yine de, bu konuda bazı noktaların açımlanması gerektiğini düşünmeye başladım. O nedenle, oturup bu metni yazdım.

Öncelikle, bu konudaki kayrnaklar, her konuda olduğu üzere alafranga kökenli. Oysa ki bu konuda insan ilişkileri son derece önemli ve alafranga kurallar alaturka ortamlarda geçerli olmuyor.

Alafranga yaklaşım, konuyu tümüyle bir işe (özelikle de parasal duruma) indirgiyor. Yani, akil adamlar düşüncelerini satıyorlar. Bizde böyle bir lüks yok henüz. Bilinmesinin gerekliği olduğunu düşündüğümüz konuları, konuya gönüllü olabilecek birini bulup aktarma derdindeyiz.

Alafranga yaklaşımda kişiler arasında bir mesafe sözkonusu. Bu bazı bilgilerin aktarımını imkansızlaştırabiliyor. Bizim alaturka laubali samimiyetimiz de, bazı bilgilerin aktarımını imkansız kılıyor. İkisinin ortasının bulunması gerekli.

Alafranga yaklaşımın en sağlam yanı, konuyu proje bazında ele alması: Yani, iş bitecek, herkes kendi yoluna gidecek. Biz alaturkalar ise, tüm insan ilişkilerini olduğu gibi, bu mentorluk ilişkilerini de yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz. Araya gereksiz duygusal etkileşimler giriyor. Bir de klasik medrese-tekke yaklaşımımız da var olduğu için, araç amaç oluyor, asıl amaç ise çöp tenekesini boyluyor.

Şerh: ‘Usta-çırak’ ve/ya ‘öğretmen-öğrenci’ ilişkileri, ‘mentor-mentee’ için uygun değil. Bunlarda işin içine otorite kullanımı giriyor. Artık otoritenin işlevi kalmadı. Mentee, bilgi yollarında ancak gönüllü olarak yürüyebilir.

Alaturka yaklaşımın en sağlam yanı ise, eğer yapılabilmişse, konuyu tutku düzeyinde ele almak. O nedenle, ‘Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir’ diye bir atasözü mevcut. Tutku, işe dalmak için çok uygun ama işten çıkmak için berbat bir nitelik.

Bunlar ‘nasıl? ’lar. Gelelim bir de ‘ne? ’lere…

Öncelikle, yalnızca Türkçe bilenler açısından mentorluk kaçınılmaz. Kozmolojiden modern dansa belli konularda Türkçe’de kaynak sıfır. Gerçekten sıfır.

Bu durumda, ya çeviri yaptırmak, ya da öğrenciye yabancı dil öğretmek gerekiyor. Bu da, konunun dağılmasına ve hedeften sapılmasına neden oluyor.

Gelelim aklı alacak kişiye:

Bunlar, genelde on binde birden başlayıp on milyonda bire uzanan enderlikte raslanan kişilerden seçiliyor. Yani mentorluk, çokça dahilerle uğraşıyor. Dahilerle uğraşanların da dahi olması gerikyor. Bu da, çift taraflı düğümler yaratabiliyor.

Bu konuda 2 yaklaşım var:

Bir: Dahileri toplumdan soyutlayalım. İki: Dahileri, toplum içinde tutalım ki başlarına ne geleceğini baştan anlayıp, normal insanlara tahammül etmeyi öğrensinler.

Gözlediğim kadarıyla, her iki anlayıştakiler yarı yarıya oranda. O nedenle, bir o yöne, bir bu yöne ağırlık veren projeleri ‘dene-yanıl’ yöntemiyle sınayıp, 10 yıllık bir kuşağın tüm dahilerini çöp tenekesine gönderebiliyorlar. Ankara Fen Lisesi projesi, ‘dahileri dağ başında tutma’ anlayışında bir projeydi ve yanıldı. Tabii, projenin orta yerine 2 askeri darbe gireceğini kimse hesaplayamamıştı. Sonuçta, bazı AFL’liler NASA veya CERN’de çalışacağına, dağ başında silahlı mücadelede öldürüldü.

Geleyim kendi öznelliğime:

Erkek kısmısı 40’ından sonra kemale erermiş. Yaş 50’ye dayandı. Mentorluk projesine kendim kalkışmadan önce, bazı kişiler internet aracılığıyla, benden danışmanlık talebinde bulundular.

İnsanlarla mesafeyi korumanın önemini kavradığım için, gençlerin soğuk bulabileceği bir tutumla, istenilenden çoğu bilgiyi, karşı tarafın kafatasını incitmeden aktarabildim sanıyorum.

Kişilik yapım negasyona dayalıdır. Herhangi bir pozisyonum yoktur. Hiçbir rolüm ve statüm yoktur. Dolayısıyla, şu an için hayalet mentorum.

Neyzen Tevfik’ten devraldığımız ve nihilizmle hiçbir ilgisi olmayan aluturka bir hiç bilinci ile yoğrulmuş olduğumuz için, bu yol şimdilik tao olarak idare ediyor.

‘Mentee’ sayım 10’a yaklaştı. Bunlara dayanarak söyleyebilirim ki: Bana gelecekte vital-fatal ağırlıkta olmak üzere, 5 tane anakol ‘mentee’ gerekli ve yeterli. Gelecek için bir deney yapacağım: Geleceğin bir bölümünü, bir kültürel koruyucu hekim olarak, yokoluş yangınından karantinaya almak gibi bir idealim var. Odak noktaları kesinkes büyükkentler olamaz. Korunması gereken çok değerli kitapları, yıkılma olasılığı yüksek İstanbul yerine, Anadolu’ya sürmek gibi bir yöntemle, Türkiye’nin geleceğinde bazı bilgilerin saklı kalması ve zamanı gelince çiçek açması için, hiçliğe tohum ekeceğim.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..