Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '14

 
Kategori
Öykü
 

Meracel Bahreyn

Meracel Bahreyn
 

‘’Kaç aşk eleğinden geçmem lazim,

Yedi deryayi bir yudumda içmek için?’’

 Şems-i Tebrizi

Her zamankinden daha sakin bir şekilde uyandı. Odasından içeri giren masmavi ve berrak denizin kokusunu, adeta dört tekerlekli atlı binek arabalarının en çılgın seferlerini yaparcasına esen rüzgarı burnunda hissetmesi, onda bir an olsun ilelebed yaşama isteği uyandırdı. ilelebed yaşamak da neyin nesiydi? Hayatı, ailesi-arkadaşları, yaşadığı şehir.. her şey tamamıyla değişebilirdi. Çünkü onun sonsuz olması, herkesin ve her şeyin sonsuz olacağı manasına gelmiyordu. Aniden, üşüme ve korku arası gidip geldi.. Neler düşünüyordu Allah’ım! Martılar, masmavi berrak koca deniz, ilelebed yaşamak.. neler düşünüyordu böyle?!.. Uyanmıştı ama gözlerini açmamakta diretiyordu. Biliyordu ki; Gözlerini açarsa ne masmavi denizi ne de martıları görecekti.. Odası, koruluk olan bir enginliğe bakıyordu. Keşke masmavi deniz gerçekten olsaydı.. Kendisiyle kavga halindeyken elmacık kemiklerinde bir buse hissetti, annesiydi.

‘’Zehra, kalkma vaktin geldi anneciğim! Yola erken çıkın, yoksa geç kalacaksınız..’’

Zehra, değişik düşünceler halindeyken annesinin sesiyle gözlerini açtı. Bugün Kendisinden dört yaş büyük ablası ve en yakın arkadaşıyla birlikte Ege ve İç anadolu turuna çıkmayı planlıyor, bütün yılın yorgunluğunu bu tatilde atmayı düşünyordu. Zeki, başarılı, yirmi beş yaşında bir mimar olan Zehra,  Ege’nin mavisini ve yeşilini, İç anadolu’nun dümdüz arazilerini özlüyor,  mesleği gereği Ege’nin antik kentlerini ve İç anadolu’nun yer altı kentlerini merak ediyordu. Bütün gece onu uyutmayan ağustos sıcağı sabah olunca yok olmuş yerini serin rüzgara bırakmıştı.. saate baktı henüz 06:00’dı ve önünde koca bir gün vardı. Perdeyi araladı ve koruluğun ardından doğan güneş ışınları ağaçların üstünü yalayarak gözüne değiyordu.. Güneş bugün her zamankinden daha büyük ve ihtişamlıydı..

 

                                                                                                     

Annesi Bahar hanım,  çocukları için her şeyin en iyisini istediği gibi kahvaltı sofrasının da en güzelini hazırlamış, başarılı bir şairin elinden çıkmış dizeler gibi masayı donatmıştı.. Eskilerin tabiriyle kuş sütü eksik olmayan kahvaltı masasına ablası Müjde’nin  de uyanıp, dahil olmasıyla renk katılmıştı. Kahvaltı masasında geçirilen keyifli dakikalar onlar için çok değerliydi. Zaman geçiyor, yola çıkma vakti hızla yaklaşıyordu.. Zehra bu yolculuğun aslında kendi içine çıkacağı  bir yolculuk olduğundan henüz haberdar değildi.

 

Güneş ağustos sıcağında her yeri kavurmaktaydı. Zehra, Müjde ve Kader, yılan gibi kıvrılan Ege yollarında şarkılar, zeytinyağından elde edilmiş doğal sabun kokuları ve defne yaprakları eşliğinde  ilerlemekteydiler.

‘’İlk durak İzmir Asklepion arkadaşlar!’’ dedi Zehra ve ekledi ‘’ Pausanias'a göre; burada M.Ö.IV.yüzyılda hekimlik tanrısı Asklepios' a adanan kutsal suyun bulunduğu alanda bir tapınak yapılmış, Helenistik dönemde alanı çevreleyen sütunlu galeriler ve çeşitli yapılarla genişletilmiştir.’’

‘’Hekimlik tanrısı!’’ diye tekrarladı içinden Zehra. Yol boyunca içten içe bunu düşündü.. ‘’Geçmiş zamanlarda herseyin bir tanrısı mı vardı? Neden tek bir tanrıya inanmıyorlardı da daha fazlasına ihtiyaç duyuyorlardı?..’’ yol kenarındaki verimli araziler eşliğinde ilerlerken bunlar gibi yüzlerce soru Zehra’nın aklını kurcalamaktaydı. Elindeki genişçe yol haritasında Asklepion’un bulunduğu bölgeye kırmızı oval bir çember içinde ‘’hekimlik tanrısı’’ notunu düştü. Zehra, araştırması ve öğrenmesi gereken çok şey olduğunun farkındaydı ve birden Müjde’nin sesiyle irkildi;

‘’ Zehra, canım haritaya bi’ bak da hangi yoldan devam edeceğimizi öğrenelim.’’

Bir okyanus kadar derin düşüncelere dalan Zehra’yı ablası bir an için kolundan çekip o kara parçasına çıkarmıştı. Zehra’nın cevap vermesi için önce derin bir nefes almaya ihtiyacı vardı. Zehra gerçekten hangi yoldan gitmeliydi?, Bu sorunun cevabını kim verebilirdi? Bu soruları düşünmeden önce Zehra’nın reel bir cevap vermesi lazımdı;

‘’  ilk dönemeçden dönmemiz gerekiyor.’’  

......DEVAM EDECEK....

 
Toplam blog
: 4
: 139
Kayıt tarihi
: 22.04.14
 
 

28 Ağustos 1989 İstanbul, İstanbul Aydın Üniversitesi Mimarlık Bölümü 2011 mezunu.. ..