Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '08

 
Kategori
Eğitim
 

Meraklı olunca

Dün şöyle kendime sordum. Toplumumuza hizmet vermek için devlet tarafından kamu hizmetine kullanılması için tahsis edilen demirbaş eşyayı kullanma hassasiyeti olmalı mıdır?

Devletimizin malını sadece resmi işlerimize hasretmeliyiz.

Özel işlerimiz içinse, özel eşyamızı veya işimizin özelliği ne gerektiriyorsa, o şekilde kendimizin malzemesini kullanmalıyız.

Yoksa sorumluluğumuzun, ağırlığının altından kalkamayız.

Bu konuyla ilgili bilgilerimi toparladım. Fikirlerimi değerlendirdim. Örnek yaşantı var mı? Diye tabiri caiz ise kafamın içine sorular yolladım.

Hizmet verirken geçmişimizdeki insanlarımızın itinalı davranışı vardır. Geçmişte devlet hizmetinde görev yapanların örnek yaşantısı vardır, dedim. Verilen malzemelerin kullanma durumunu çarpıcı olarak açıklayan misal olmalıdır, diye düşünürken, aklıma geldi.

Aklıma gelen hadise hem de çok ilginçtir. Bir çoğumuz bu olayı biliyor. Özellikle bilmeyenlerimiz inde buna benzer duydukları olaylar olabilir.

Çünkü devletin hangi malzemesi olursa olsun kul hakkının çokluğunu biliriz. Birçok insanlara karşı sorumluyuzdur. Çünkü tüm insanımızın hakkı var devletimizin malında.

Geçmişte halifelerimizin (yöneticilerden) biri devlet dairesinde mum ışığında evrak düzenlemektedir. Bu arada sevdiği ve saydığı arkadaşlarından birisi gelir.

Mumun boşa yanmaması için, kısa selamlaşma, hal hatır sorduktan sonra yönetici, işine devam eder. Bu esnada arkadaşı çalıştığından, hiç seslenmeden durur.

Sukut eder. Çünkü o da bilir ki, konuşursa devletin mumu boşa yanacaktır. Biz olsak bir floransan yanıyor, üç beş dakika ne olur der miyiz?

Demeyiz diyen olmaz, içimizde. Tek dairelerde değil her yerde maalesef çok müsrifiz. Çalışması bitince görevli, vakit geçirmeden hemen yanan mumu söndürür.

Yeni mumu çıkarır. Kibriti yakarak yeni çıkardığı mumu yakar. Arkadaşı bilir ama yinede sorar. Siz yanan mumu söndürdünüz. Yeni mum çıkardınız. Yeni mumu yaktınız.

Yeni mumun ışığıyla, eski mumun şuası arasında bence fark yok. Evet, haklısın hiç fark yok. İkisini de aynı yerden temin ettim.

O zaman niçin?

Önceki mumun sahibi ben değilim ki, özel işimde yakayım. Seninle konuşmam özel işimdir. Ama biraz önce çalışmam devletimin işiydi. İş de devletindi, mumda devletindi. Onun için onun ışığında işimi yaptım. Bitirdim devletimin işini.

Şimdi ise özel işimin, özel ışıkla olmalıdır ki, haktan ayrılmayayım.

Kul hakkının cezasını biliriz. Bilmek yetmez ne kadar ağır vebali var. Vebal çekmemek için kendi işimde mutlaka kendi mumu yakarım.

Az çok devlet dairesinde işimiz olur. Devletimizde görevli olanlar çok titizlerdir. Yinede dikkat etmekte fayda var.

Bildiklerimizi aktarmalıyız ki, hatalı davranışımız varsa, hatamızın farkına varalım. Farkına vardığımızda da yanlışta ısrar etmemeliyiz.

Geçen gün akşam ziyarete gittim. Ziyaret esnasında evin dışında ki, ışık yanıyor. Işıkta çalışan veya oynayan çocuklarda yok. Kısaca boşa yanıyordu. Dedim ki, bu ışık lüzumlu mu?

Yok dediler.

O zaman müsaadenizle söndürsem dedim. Sanki çok büyük suç işledim zannettim. Yansın ne olur, bir ampulün yanmasının zararı ne ki dediler.

Kısaca izah ettim.

Her alanda kullandığımız varlıklarımızı lüzumluysa kullanmalıyız. Lüzumsuzsa kullanmamalıyız. Kapanacaksa kapatmalıyız.

İşte aklıma takılmıştı bu konu. Sonunda irdeleyince cevabını buldum , rahatladım. Cevabını bulmasaydım, rahat edemezdim.

İnsanın huyu meraklı olunca.

 
Toplam blog
: 375
: 678
Kayıt tarihi
: 12.07.08
 
 

Mehmet Şener 1964 doğumluyum, Burdur-Gölhisar'da yaşıyorum. Doğum yerim Burdur/Atınyayla . Lisans..