Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Meraklısı İçin Enginar Sohbetleri

Meraklısı İçin Enginar Sohbetleri
 

Balıklıova'nın şaane oluşumları


Geçtiğimiz gün eski iş yerinden arkadaşlarla buluştuk. Bi nevi kabul günü yani. Kabul günü dediysem geleneksel anlamda kabul günü değil. Geleneksel olarak kabul gününün mealini yapayım önce: Yaşamlarının kısır döngüye girdiğini hisseden ev hanımları, kısır yiyerek bu döngüyü kırma isteğiyle toplanırlar. Bu tarz günlerde her ay kendi aralarında dolar, avro, altın, hisse senedi gibi yatırımlar yaparak Türk ekonomi hayatına da bi nevi katkıda bulunurlar. Fakat bununla birlikte, kısıra, böreğe, keke, çaya harcanan paralar ve bu karbonhidratların bedene yaptığı eklemeler ve sonucunda da spor salonlarına kaydolarak zayıflamaya çalışılmakta, bedendeki karbonhidrat sonucu oluşan eklemeler, her aynaya bakıldığında psikolojik olarak üzüntü ve depresyona sokmakta olup, bu özgüven eksikliğinden dolayı “kocam beni aldatıyor mu?” şüphesi ile gizliden gizliye koca takip edilmekte ve yine koca eşi tarafından septik sorulara maruz kalmakta olup; evlilik müessesi artçı şoklarla sarsılmaktadır.

Böyle günlerin ayrıca ritüelleri vardır. Ev sahibesi yeni almış olduğu bir nesnesini (beyaz eşya, mobilya, mutfak eşyası ya da giysi) diğer kadınlara gösterme, tanıtma, övme faslıdır. Ayrıca örgü, dantel, takı, yemek gibi el maharetleri aylık toplantılarda doruk noktasında tanıtılır. Favori dizilerin senaryolarını olumlu ya da olumsuz olarak değiştirme isteği de had safhadadır.

Bir de unuttuğum bi bölüm varsa o da kabul günü çantasıdır. Muhtemelen ayakkabıcı dükkânlarının ucuzluktaki ayakkabılarından bir çift edinilir ve kabul günü çantasına örgü şişlerinin yanına yerleştirilir. Bunlar daha ziyade “çak çik” topuk olarak tanımladığım, ince topuk sivri burundur. Ayakkabı olmazsa siyah kadife üzerine, bakır renkli pullarla süslenmiş bi çift terlik de bu işi pekâlâ görebilir. Kabul gününe giderken, bulaşıktan ve kışın soğuk şartlarından yıpranmış ellere bol yağlı krem sürülür. “Same parfümlere de” bolca bulanılınır.

İşte yukarıda saydığım ritüeller klâsik kabul günüdür. Oysa bizim kabul günümüz öyle değildir. Şuna ikide bir kabul günü diye yazmasam iyi olacak. Kafa arkadaşlarımızla bir araya gelip, sohbet etme diyelim mi? Evet tam olarak açılımı böyle. Hoşşş bol bol börek çörek, kısır, içli köfte hadisesine giriş yaparız, o ayrııı.

Neyse gurubumuzdaki arkadaşlardan biri geçtiğimiz gün pazara uğrayıp, öyle geldi. Her İzmir vatandaşı gibi mart ayının yaşamımıza girmesiyle ENGİNAR da mutfağımıza girdi. Otlara karşı özel ilgisi olan arkadaşım bittabi ki enginarı da çok seviyor. Pazarda her zaman enginar aldığı tezgâha gittiğinde yaşlı bi teyze varmış. Yaşlı teyze birden anarşik duygularla arkadaşıma bağırmaya başlamış. “koca tezgâhta yer mi yok, geldin dibime girdin?” diye. Arkadaşım da “bi dakka ya, ben sizin dibinizde değilim, n’oluyo” demiş. Anarşikleşen teyze “süslenmişsin ama terbiye sahibi olamamışsın” diye arkadaşımı azarlamış. Arkadaşım “asıl siz terbiye sahibi değilsiniz, olsanız böle durduk yere asabiyet yapıp, beni rencide etmeşsiniz” demiş. Anarşik teyzenin yüzü limon yemiş gibi olmuş. Anarşik teyzelerden hep var biliyorsunuz. Daha önceki bir bloğumda bu konuyu işlemiştim.

Neyse konumuz anarşik teyze değil bu kez. Ne mi? ENGİNAR

Görüntüsüne dahi hasta olduğum bu bitkiyi (çiçeği) ne kadar yesem doyamam. Bin türlü şekilde yemeği yapılır. Şimdi size bu yüce bitkinin yapılma tariflerini anlatacak değilim. Merak eden google arama motoruna enginar tarifleri diye yazsa bilumum tarifler önünüze gelir ve kafanıza yatan birini yaparsınız.

Fakat benim favorim etli dolmasıdır. Sırada dereotlu pilavı, sonra haşlayıp, üzerine has zeytinyağlı limonlusu gelir. Hepsi birbirinden harika oluşumlardır. Nezdimde yaprak sarması ile yarışacak tek yemektir. İpi kimin göğüsleyeceğini bilemiyorum.

Fark ettiyseniz yemek olarak ne en çok ne lezzetliyse, lezzeti oranında da sağlıksızdır. Ama bu enginar var ya, hem acayip lezzetli ve o oranda da sağlıklıdır. Bir senede 41 adet yendiğinde karaciğeri yenilediği söylenmektedir. Lezzet, sağlık ve sohbet malzemesi olan enginarın ekürisi bakladır, bittabi ki. Lütfen güzelim saplarını atmayın. Kabuklarını soyup onları da yemeğe dahil edin.

Atatürk’ün son günlerinde yemek istediği, ancak mevsim dolayısıyla İstanbul’da bulunmadığından Hatay’dan sipariş edilen demiryollarının yavaşlığından dolayı da Atatürk’ün ölümünden önce İstanbul’a ulaşamayan bu harika sebzenin böyle bir anı barındırıyor olması, her aklıma geldiğinde beni hüzünlendirir.

Marketlerde ayıklanmış konserve halde satılır ki, her konserve gibi, enginarın o hali bana son derece itici gelir.

Ayrıca bazı hanımlar bu harika çiçeği deep freze atmaktadırlar ki; ben her şeyi zamanında yemeyi seven biri olarak buna da karşı çıkıyorum. Farkındaysanız sırf muhalifim. Ne yapalım yani, herkes öyle yapıyor diye ben de öyle yapmak zorunda değilim.

Neyse bu sene bu harika bitkiden altı yedi tanesini kurutup vazoya koyacağım. Bence züpper dekoratif bi olay ayrıca.

Bir de şimdi aklıma geldi ki sevgililer gününde sevgilisine enginar satın alıp üstelik de leziz bi şekilde pişiren erkek modeli, bana göre sevgilisini çokkk seviyordur. Ayrıca ona gül almadığı için pinti diyemeyiz. Sevgilisini o kadar düşünüyordur ki; sevgilisine hem leziz bi yemek sunuyordur, hem de sevgilisinin karaciğerine duyduğu hassasiyeti dile getiriyordur. Ayrıca şubat ayı itibarı ile tanesinin 5 tele olduğunu ve en az dört adet alması gerektiğini düşünürsek cömert olduğunu da anlarız. Eee daha bunun marulu, taze soğanı, turpu falanı filanı var. El emeği göz nurusu var. El emeği göz nurusuna ilaveten, ellerin ayıklarken kararma hadisesi var. En az bir hafta o kara ellerle dolaşmak zorunda kalacak. Eğer ki poşeti 1 tele olan şeffaf eldivenleri Kemeraltı’ndan tedarik edip, eldivenle ayıkladıysa, “vayyy bu âdemoğlu pratik zekâlı imiş” deyip takdirde edilir, hattı zatında.

Biz pinti diye sevgililer gününde sevgilisine gül yerine “gül reçeli” alan erkeğe deriz. Gül reçeli hem şekerlidir bi faydası olmadığı gibi bünyedeki kanser hücrelerini besler, hem de bedene ekstra ekleme yapar.

Yaaa işte böyle sevgili bloggerdaşlarım, enginar yiyelim, herkesi yemeğe teşvik edelim.

Sağlıklı nesil, sağlıklı toplum.

Siz sağlıcakla kalırken benim “bitmeyen kavga’m” var, onu halledeyim

Not: http://videogaleri.hurriyet.com.tr/Video.aspx?s=5&vid=3183

Konuyla alakası yok ama izlemeniz ve gülmeniz babında bu linki buraya “uhu”ladım. Canınız biraz gülmek isterse, izleyin derim.

Bloggerdaşlarını düşünen bloggerdaşınızdan, size bi hizmet…

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..