Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '11

 
Kategori
Haber
 

Meral Okay'a dokunma!

Meral Okay'a dokunma!
 

Meral Okay


Muhtemelen 98 sonuydu. O sıralar, danışmanlığını yaptığım şahsiyet için PR’a duyduğumuz ihtiyaç, karşımıza Meral Okay’ı çıkarmıştı. Sözünü budaktan esirgemezliğiyle hatırlıyorum. Beni şaşırtmaya, zihnimden geçeni okumakla başlamıştı. PR’ını yapmak istediğimiz kişinin eksikliğini bir çırpıda ve orada söylemişti; hepimizin yüzüne. O kampanya boyunca, benim için “Türkçe meal” işlevi görmüştü. Epeydir görüşmüyoruz ama o hep kendini gösteriyor; söylenmesi gerekeni eğip bükmeden söylemeyi sürdürüyor.  

Cemal Süreya’nın “En sıradan ezgilerden /Sevinçler devşiriyor” dizeleri, sanki O’nu anlatıyor. Bana sorarsanız, Nazım Hikmet, “Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz /ölümün önünde sigaramızı" dizeleriyle O’nun gibileri tarif ediyor. Bedri Rahmi’nin, “İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler” dizesi de insanın gözünün önüne O’nu getiriyor. Asu Maro, Okay’la yaptığı bir mülakatı, “o kadar sürprizli bir kadın ki, ondan her şey beklenir...” diye bitiriyor.  

Tek tip refleksler 

Gene sürpriz yaptı; Okay, muhafazakârların dokunulmazlık alanına girdi ve karşımıza “Muhteşem Yüzyıl” adında bir diziyle çıktı. Daha dizinin fragmanları dönmeden Başbakan Yardımcısı’ndan Devlet Bakanı’na kadar herkes bir “had bildirme” yarışına girdi. RTÜK’ten sorumlusu, “gereği yapılacak” dedi; sendikacısı, “öze dönüş aşaması”nda ortaya çıkan dizide “dış güçler parmağı” aramaya kalkıştı. Organize şikâyetler bir yana, aldığı tehditlerin haddi hesabı yok ama O gene de sözünü budaktan esirgememeyi sürdürüyor.  

Muhafazakar çevrelerin refleksleri de aynı tornadan çıkmışa benziyor. Mesela Arınç, bir yandan, “hayat seks ve içkiden ibaret değil” diyorken, öte yandan, aynı çevreler, Kanuni dizisinde öne çıkan özellikler nedeniyle Meral Okay’ı hedef tahtasına yerleştirebiliyorlar. “Sen git, Stalin’in filmini yap” diyerek, icabında McCarty’ye rahmet okutabileceklerini de hissettirmekten geri durmuyorlar. Neymiş efendim; Kanuni’yi zaaflarıyla anlatıyormuş. “Üç çocuk yapın” diyen Başbakanı alkışlayan, çok eşli olmayı kültürel olarak kabul eden bu cenah, Padişah’ı çok eşli, çok çocuklu olarak gösteren ve eşlerinden birine sırılsıklam âşık olarak anlatan bir diziye verdikleri tepkiyle çaplarını da göstermiş oluyorlar.  

Dizinin tarih danışmanlığını Dr. Erhan Afyoncu yapıyor. Yani, dizinin tarih bilgisi, Okay’ın hayal dünyasının ötesinde bir süreçte üretiliyor. Zira Afyoncu, danışmanlık için “Kanuni döneminde bu şekilde bir şey yoktur” diye ifade ettiği şeylerin diziye girmemesi şartını koşuyor. Afyoncu’ya ses çıkarmayan muhafazakâr çevreler, Meral Okay’ı sizce niçin tehdit ediyor?  

Allah’ın bildiğini kuldan esirgemek olur mu? 

Okay’ın kişisel tarihi; “çocukluk arkadaşlarının korkutucu ağabeylere dönüştüğünü” söylemesi, her seferinde önüne çıkartılmak isteniyor. O, yaşadıklarını en çarpıcı cümlelerle her yerde ifade etme dobralığını sürdürürken, söyleyecek sözleri olmayanlar O’na karşı nobran bir üslupla saldırıya geçiyor. Her aydının başına gelen O’nun da başına geliyor; zira O, her tarihçinin bildiğini, sıradan halkın anlayacağı dille ekrana yansıtma yolunu seçmiş bulunuyor.  

Popüler tarihçiliğiyle tanınan Murat Bardakçı, Kanuni’nin üç eşi, dokuz çocuğu bulunduğunu; çocuklarından ikisinin annesinin meçhul olduğunu yazdığı için tepki görmüyor; Okay, eşlerinden birine tutkuyla âşık olduğunu senaryolaştırdığı için ölüm tehdidi alıyor. Bardakçı, Kanuni’nin iki oğlunu ve üç torununu idam ettiren tek padişah olduğunu söylediğinde kimsenin dikkatini çekmiyor ama Okay, Kanuni ile çocukluk arkadaşı İbrahim arasındaki göz temasını senaryolaştırdığı için “zikri neyse fikri de o” olanların hışmına uğruyor. Onlar, “Allah’ın bildiğini kuldan esirgemeye” çalışıyor. Beyhude bir çaba değil mi?  

Soldan aldığı kültürel gıdasını sağda tüketmeye karar vermiş olan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “hiçbir saltanat sütten çıkmış ak kaşık değildir….Tarihin çok güzel ve şanlı sayfaları olduğu gibi çok acı, ama anlamamız gereken insani sayfaları da vardır” demesi sessizce geçiştiriliyor ama Okay ile “dış güçler” arasında bir ilişki kurularak, “kara kaşık”a dokunulmasın isteniyor.  

Bu ne nobranlıktır; sizin vadinizde, sizin istediğiniz debide ve size uyarak akmayanları hemen boğmak istiyorsunuz. Pınar Selek’i hemencecik içeri tıkmak; Meral Okay’ın sesini kısmak istiyorsunuz! O size, tarihinizle yüzleşme fırsatı veriyor. Tarihe dokunun; hissedin ama Meral Okay’a dokunmayın. O bize insan olduğumuzu hatırlatıyor! 

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..