Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '11

 
Kategori
Babalar Günü
 

Mercek altına yatırdım “Baba” Kelimesini

Mercek altına yatırdım  “Baba” Kelimesini
 

"Resim:Papatya650""Seni çok özlüyorum babacığım ama biliyorum ki bir yerlerden beni görüyorsun."


“Sizin hiç babanız öldü mü? 

Benim bir kere öldü kör oldum 

Yıkadılar aldılar götürdüler 

Babamdan ummazdım bunu kör oldum” 

der ya bir şiirinde Cemal Süreya işte öyle bir şey yüreğime yerleşen, isim veremediğim o şey. 

Babasız geçen ilk Babalar Gününde hüzün kaplasın istemedim yüzümü. Benimle aynı duyguları paylaşan binlerce babasız çocuğun da (Bir yerde okumuştum. Hatırlayamadım şimdi. Aklımda kaldığı kadarıyla aktarayım sizlere. “Eğer babanız öldüyse artık gerçekten büyüdünüz, çocuk değilsiniz.” gibi bir cümleydi sanırım.) bu yeise kapılmasına gönlüm razı gelmedi. İşte bu yüzden birazcık olsun mizahi yönden bakmak istedim akıp geçen zamana. Ve mercek altına yatırdım “baba” kelimesini. 

Haziran ayının üçüncü pazarı kutlanır Babalar Günü. 

Çocuğu olmuş erkek kazanır bu unvanı. Güzel kelimedir “baba” en az “anne” kadar. 

Peki ya çocuğu olmayan babalar? Onların da kutlanır mı bu günü? 

Çocuğu olmayan… Baba olur mu, dediğinizi duyar gibi oluyorum. Olmaz değil mi? Peki iskele babası, şam babası, mafya babası gibi binimum babaları ne yapacağız? 

Sonra Telli Baba, Gül Baba, Nur Baba, Baba İlyas… 

Orhan Baba, Müslüm Baba… 

Ali Baba ve Kırk Haramileri… 

Baba-can-lar / baba- yiğit-ler / baba-adam-lar / baba-anne-ler / baba-lık-lar… 

Baba-dan oğula kalan mirastır baba olmak biraz da 

Baba ocağında huzura ermektir yavrunu kucakladığında ve bırakabilmektir baba bucağından tek tük de olsa birkaç parça hatıra. 

An gelip hayat üzerine geldiğinde dişlerini sıkmaktır “babaların üstünde olsa da” 

“Yürü babam, yürü. Hayat yürümekle bitmez ki.” diye serzenişinizdir belki de dudaklarınızda “baba” kelimesi. 

Gönlünüzü hoşnut ettiyse lafa karışan biri, çıkıverir ağzınızdan “babana rahmet” deyişi. 

Ya da… 

Sayıp sövüyorsanız, öfkeleriniz bulut olmuşsa başınızın üzerinde iyilik düşünecek haliniz kalmamışsa “babasına rahmet okursunuz” ya o kişinin. 

Didinip dururuz bu fani dünyada. Uğraşacak şey çok, zaman azdır hep. Çalış çabala, koş, uğraş. Bir şeyleri bitirme, bir şeyleri yakalama, bir yerlere yetişme telaşıdır etrafımızda dolap beygiri misali dolanan. Lakin kimse “babasının hayrına” yakalamaya çalışmaz kaçıp gideni. 

“Size baba diyebilir miyim amca?” diye soran mini mini bir sese verilecek cevabınız evet değil midir hep Yeşilçam filminde de olsa. 

Tekne kazıntısı kardeşinizin zil çaldığında koşup kapıyı açması ve “Bugün bana ne getirdin Babişko?” sorusunda saklıdır baba. 

Kuşların babası ise ak olanıdır. Onlar da kutluyorlar mıdır acaba Akbaba’larının gününü? 

Babam ve Oğlum seyrettiğiniz en baharatlı filmlerden biridir olasılıkla. 

Benim babam ve diğer babalar diye tanımladığınızdır belki de. Hani Fatih Kısaparmak’ın türküsündeki gibi “O adam benim babam.” 

Bakın, bakın bir baba ne diyor kabarmışta “ bir baba- hindi” gibi. 

“Ben sizin babanızım. Ben ne dersem, o olur.” 

MFÖ ise cevap verir bir başka şarkı ile “Peki… Peki anladık.” 

 

20.06.2011 

Bir gün gecikmeli de olsa tüm babalarımızın bu özel gününü kutluyor, Allah yavrularından ayırmasın diyorum. Ve Hakkın rahmetine kavuşmuş babalarımıza da Tanrı’dan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. 

 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..