- Kategori
- Güncel
Merdivenler rengarenk de…
Ne derler kadının fendi, sonunda erkeği yendi… Bunu biraz değiştireceğiz : Milletin fendi, sonunda Beyoğlu Belediyesini yendi… Ve Cihangirdeki merdivenler Millet, Devlet işbirliğiyle yine rengarenk oldu. İyi mi?
Aslında Belediye “kararım karar,” diyordu. Ama birisi (o kimse?) “Milletle tersleşmeyin, iyi bir şey değil…” dedi , herhalde. Bu sorun da millet lehine çözümlendi . Ve yahoo… bu meseleyi de millet çözümledi… Millet ne kadar sevinse azdır.
Ve sonra , Millet gerçekten azdı!
Ne demek bu ..? İstanbul’daki merdiven meselesinin millet lehine çözümlenmesinden sonra , bunu gören bütün Anadolu ve Trakya Beylerbeyliğinde oturan bütün babayiğitler çevresinde nice merdivenler , yollar semtler bulup rengarenk boyamaya giriştiler… Bursa’dan , Edirne’den, Kayseri'den, Batman’dan … birbiri peşi sıra hayırlı haberler gelmeye başladı… İşe bak! Bütün merdivenler kurtulmaya başladı!
Haloo hoo… Memlekete bak! Giderek rengarenk olmaya başladı. Yani bu iş böyledir. “Yüz verdin deliye, geldi ıçtı halıya…” demişler, ya eskiler… Eee ona uyarak, elimizde boyalar, çıktık memleketi deliler gibi boyamaya… Haydaaa…
Yahu, haydi İstanbul’da Hüseyin Çetinel adlı mühendis, bu özgün düşünceyi buldu; gitti merdivenleri boyadı… Bütün İstanbul ona hayran oldu, diye … Bütün memleketi çingene renklerine boyamaya hakkımız var mı? Varsa bile … bu yapılmalı mı?
Bir kişinin bu işi ilk kez düşünerek yapması, uygulaması, boyaması “Yaratıcılıktır” … Ama onu görerek aynı şeyi tekrar tekrar yapmak KOPYACILIKTIR… Bilinenin tekrarıdır… Bu millet Kopyacılıktan, ezbercilikten ne zaman vazgeçecek… Aslında ne zaman KOPYACILIKTAN, EZBERLEYİCİLİKTEN vazgeçerse adam olacak. Ama bunu düşünecek, feraset sahibi insan da memlekette kalmadı galiba…
Güzel bir ademoğlu, Hüseyin Çetinel güzel bir şey düşündü, güzel bir şey yaptı , özgün bir şey yaptı… onu ne taklit edersiniz? Adamsanız, vede kafanız çalışıyorsa, siz de güzel, özgün, yeni, ve YARATICI bir şey düşünün uygulayın… Belediye ve koca devlet önce olmaz, diyorsa da görüyorsunuz, sonradan olur… diyor. Siz yeter ki yaptığınız işe inanın ve doğru iş yapın.
Kopyacılık YOK… Ezbercilik ..YOK… Bunlar geri kalmış ülkelerin mottoları. Onlar bulsun ben, taklit ederim, uygularım, üzerine de kendi adımı yazarım, olur biter… Yani KORSANLIK… Ayıp şeydir… Hadi biraz daha güzel şeyler üzerinde düşünelim, icat edelim, tasarımlayalım…
Kendi kafamızı çalıştırmazsak; durmadan başkalarını taklit ederek, bir şeyler yapmaya çalışırsak, sonunda bütün öteki Müslüman ülkeler gibi YERİMİZDE SAYARIZ.. Zaten yaptığımız da bu. Hatta bir Bakanımız da malumun ilanını yaptı.
Ondan sonra , ezber edilmiş bir şekilde “Bizim atalarımız şunları yapmıştı, bunları yapmıştı, Avrupalılar elimizden aldılar , bizden çaldılar…” diye ağlaşır dururuz. 600 yüzyıldır, dişe dokunur hiçbir şey yapamıyoruz yahu… Öyle bağlar gazeli gibi, Batı taklidi bir eğitimle , ezberlerimizle sınavlara girip çıkıyoruz.
Sağolsun Hüseyin Çetinel’e bu ülkeye, özgün bir tasarımın ne olduğunu bir kez daha anımsattığı için…
Hadi hepimiz birer Hüseyin Çetinel olalım… Özgün şeyler, renkler bulalım… kendi renklerimizi boyayalım … Boyayalım , dedikse , bu bir misal… İcat edelim ..icat. Yani “Tasarımlayalım”…
Biraz düşünün, kaşının… Ondan sonra “Eureka…Eureka..” diye bağırarak evlerimizden fırlayalım… Tabii bunu yapabilmek için, bunun için kurgulanmış kafalarımızın olması gerekir. Ezber kafası değil, Yaratıcı kafası…
Haydi hayırlısı.. Bu milletten ne mucitler çıkmaz…Göreceğiz! Yoksa yeri göğü ezbere boyamakla olmaz! Herkes kendi rengini bulsun vede kendi icadını…Hadi bakalım yeğenler… Şöyle bir depreşin! Devinin de boyunuzu görelim.