Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

Mert değiller

Mert değiller
 

Bir vakıf/dernek, daha doğru ifadesiyle cemaat/islamcı çevreye ait evlerde erkek öğrencilere tecavüz ettiği, ırzlarına tasaddi ettiği iddiasıyla kendisi hakkında/ aleyhinde hukuk yolu işlemeye başlayan bir öğretmen (adının kısaltması M.B.) hakkında zamanla muhakkak benzer daha pek çok olayın ortaya çıkıp, üst üste binmesiyle daha da büyüyecek bir fırtına kopmuş durumda. Hukuki süreç nihayet bulmamakla beraber görünen o ki, 10 kadar erkek çocuğu gereken raporları temin ederek, şikayetçi olmuşlar bile. Masumiyet karinesinden hareketle bu M.B. isimli vatandaş bu suçu işlemiştir diyemeyiz belki ama vicdani kanaat oluşturmak hakkımız var olduğuna göre, pekala çok büyük ihtimal sözkonus haltın Karaman'da söz konusu şahıs tarafından işlendiğine "emin" olabiliriz. Eşyanın tabiatı, bu ülkenin gidişatı itibariyla çok da şaşırmayız. Asıl bu öğretmen vatandaş hakkında gerçekten, kalpleri, vicdanları tatmin eden bir "beraat" çıkarsa şaşırırız. Çünkü sıradışı olan namusluluktur. Bu coğrafyanın makus şartlarında şaşırtacak olan namuslu olma halidir. Çalmama, çırpmama, yalan söylememe, çalışkanlık, randevu sadakati, söz ahlakı, muhakeme ve mukayesede safsatadan uzak düşünme, akletme, sonuca gitme, hükmetme yeteneğidir. Herhangi bir iyi iş olmasın ki, bu topraklarda varlığı ile şaşırıp, gönlümüz inşirah bulmasın.

Yahu durum o kadar kötü mü? Evet, kötü. Hatta o kadardan da kötü. Yumurtanın sarısı bile hileli. Tavuklar aspirinle, kimyasallarla hızlı büyütülüyor, patates, patlıcanda bile şüphe var. Bazı işinin ehli profesörler "ekmek" yememeyi tavsiye ediyor. Çünkü buğday değirmenden çıktığında onu buğday kılacak bütün unsurları kaybederek fırına ulaşıyormuş. Ekmekler de posa, ekmekler de hileli. Daha ne olsun.

Bu derin problem ruhunu, aklına, vicdanını rahatsız edip de konuşmayanlar, eyleme geçmeyenler var mı? Var, hem de çok, neredeyse nüfusun üçte ikisi. Neden susuyorlar? Neden susuyoruz? Tek kelimeyle, çünkü güç sahipleri delikanlı değiller. Makul bir tenkit, aklı başında bir yol gösterme, bir ikaz, bir rica hoşlarına gitmediğinde başınıza ne geleceğini bilemiyorsunuz.  Hakikat böyle midir? Evet aynen öyledir. Bir arkadaş böyle bir durumda, neden susuyorsun cevabına "çünkü mert değiller" diye cevap vermişti. Kim bu mert olmayanlar? Neredeyse hepimiz.

Mesela şu adı geçen vakıf. Ensar vakfı. Hem şu yaşanan tecavüz vakasını biliyor, kabul ediyor hem de "bizimle ilgisi yoktur", "bir kez yaşanmasından bir şey çıkmaz" çeşidinden savunma ortaya koyuyor. Yahu bu vakıflar, bu kuruluşlar, anadolu insanının büyük çoğunluğunun nezdinde "din" öğreten, "ahlak" eğitimi alınan yerler. Daha siz mert değilsiniz ki, ne eğitimi, hangi sıfatla vereceksiniz. Çıkıp, "evet, bizim de kanaatimiz bu ahlaksızlığın, şenaat, cinayetin işlendiği yönünde... Bilemedik, tedbir alamadık, özür diliyoruz. Biz de şikayetçiyiz..." diyemezler mi?

Hayır, diyemezler. O kadar mert, o kadar erkek bir "islamcı" topluluk var mıdır bu coğrafyada bilemiyorum. Hep hasip - nasip, hep zübük. Yeşilçam'ın dindar tiplemelerini uzun süre dine hakaret kastıyla uyduruluyor diye düşünüyordum. Zamanla, tecrübem, bilgim, görgüm arttıkça fark ettim ki, evet, o filmleri yapanların niyetinden bağımsız olarak, gerçekten böyle hacı/hocalar var. Var. Var oğlu var. Maalesef var. Vallahi, tallahi var. Ortak özellikleri mert olmayışları, kaypaklık, güce tapış, haklılık, haksızlık, hikmet, vicdan değil güç, iktidar ilişkileri üzerinden pozisyon almaları...

Madem fazla bir şey yapmak mümkün görünmüyor, dua da mı edemeyiz? Ederiz elbette. Allah dinini bu adamlardan korusun, muhafaza etsin. Ahlak, vicdan, muhakeme, mukayese, üretim, inovasyon, dakiklik, verimlilik esaslı bir islam anlayışını bu ülkede yeşertsin. Ne diyebiliriz ki... Bu işlerin panzehiri yine islam...

 
Toplam blog
: 3
: 75
Kayıt tarihi
: 23.03.16
 
 

Denizci.  ..