Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '13

 
Kategori
Magazin
 

Meryemsiz Hürrem olsaydı Gülben Ergenli Hürrem tutardı

Meryemsiz Hürrem olsaydı Gülben Ergenli Hürrem tutardı
 

Meryem Uzerli’nin Hürrem rolünü bırakarak ülkeyi terk etmesinin arkasında birçok neden yazıldı çizildi.

Herkes kendisine göre yorumladı herkes kendince konuya yaklaştı. Asıl olan sorunlar ise hala havada kaldı.

O sorunlar havada kalırken suçlular aramayı seven toplumumuz yine suçlusunu buldu astı kesti yargıladı postaladı. Yapımcıda çözümü buldu hayata geçirdi.

Meryemsiz yola devam.

Yaşlandırılmış yeni bir Hürrem getirelim e malum nasılsa giden oyuncu, seyirciye saygısızlık eden de o yeni oyuncuya seyirci kucak açar mağdur eden biz değiliz ki mantığıyla Vahide Perçin’i (Gördüm)  Hürrem yaptı.

Ama gelin görün ki öyle olmadı, hesaplar çarşıya uymadı.

Vahide Perçin’in oyunculuğu tartışılmaz. Oynadığı her rolün hakkını da verir. Ama velhasıl bazı roller vardır ki ne yapsanız ne etseniz sırıtır. Dolduramazsınız, oturtamazsınız, kötü bir terzi elinden çıkmışçasına büyük durur üzerinizde.

İşte aynen de öyle bir rol Hürrem.

Bugüne kadar o rolü sadece ve sadece Meryem Uzerli üzerinde taşıyabildi. Büründüğü rolü de herkese geçirdi.

Zaten olsaydı başka türlüsü zamanında Gülben Ergen’e uyardı o rol. Sekiz bölümlük 2003 yapımı Hürrem’in esamesi bile okunmazken Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’i kıtaları aştı.

Sesler getirdi, yasaklamalara maruz kaldı.

Yani söylemeye çalıştığım 2003 yapımı kışkırtıcı senaryosuna rağmen Gülben Ergen’in oynadığı Hürrem’i kimse konuşmadı.

Hani diyorlar ya baştan başka biri olsaydı Meryem Uzerli’ye alışmasaydı gözler diye olsaydı Gülben’in Hürrem’ini severdi izleyen. Herkesin gözü Meryem’e alıştığı için değil karakterle bütünleştiği için sevildi Meryem’in Hürrem’i.

Oysa Gülben’in Hürrem’i bu kadar dillere yerleşmedi. Kimse tehdit etmedi. Ecdadımızı bu kadar aşağılayamazsınız demedi.

Üstelik dediğim gibi 2003 dizisinin senaryosu şimdiki Muhteşem’in senaryosundan daha kışkırtıcıydı. Beli bir kesimi tahrik ediciydi.

Örneğin bir sahne vardı ki Pargalı ve Süleyman karşılıklı olarak yarı çıplaktı. Bu sahneye o zaman ses etmeyenler şimdi savaş sahnelerinin azlığından şikayetçi. Yapımlar farklı olunca imtiyazlarda farklı mı oluyor diye de düşünmeden edemiyor insan.

O zaman ki dizi Fatih Aksoy imzalıydı şimdi ki Timur Savcı imzalı. O zaman ki sahneler daha cesurdu şimdi daha muhafazakar. Tek ortak nokta iktidar yine aynıydı. Ve kanal Star…

O zaman Şehzade Mustafa’nın ölümü ise manşetlerin çok uzağında kaldı.

Burada henüz ölmedi.

Pargalı o zamanda dizide vardı ama hiçbir tarihçi masaya yatırmamıştı o dönmede.

Hürrem ise şimdiki senaryoda zaman zaman yerlerde entrikalar kraliçesi, zaman zaman mağdur gösterilirken orada böyle bir dengede değil sütten çıkma ak kaşık bir Hürrem vardı.

Yani senaryosuna rağmen konuşulan 2003 yapımı Hürrem değil şimdiki Muhteşem Yüzyıl ve Hürrem-i.

Çok konuşulacak bir senaryonuz var ama oyuncularınız senaryonun ruhunu geçiremiyor. Şimdi yavan bir senaryonuz var ama ne yapsa olay oluyor.

Bunun birçok sebebi var tabii ben sadece biri üzerinden gitmek istiyorum malum konumuz Hürrem.

Muhteşem Yüzyıl’ın benzerlerine fark atmasının en önemli nedenlerinden biri oyuncu seçimlerini iyi yapmasıdır.

En önemli karakterleri hayata geçiren oyuncular çok iyi seçilmiştir. Ve bunlardan biri de Hürrem’di.

Şimdi Meryem’in yerine Vahide Perçin (Gördüm) olmamış diyorsa çoğunluk, yapımda buna itibar etmiyorsa ben de diyorum dönüp Gülben Ergenli Hürrem’e baksın olsaydı o olurdu onca ayrıcalığına rağmen neden sessiz sedasız oynadı ve bitti? Şimdi ki Muhteşem Yüzyıl’ın kıyısından bile geçemedi? Aman ha senaryomuz iyi demesinler dedim ya diğer senaryonun kışkırtıcılığının yanından bile geçmiyor Muhteşem Yüzyıl. Kaldı ki diğerinden ufak tefek farklar taşımanın dışında senaryo kurgusunda da çok fark yok.

Hadi ilk bölümü çok kısa oynadı zamanla seyirci kabullenirse iyimserliği de tanıyalım yapıma. E Hatice Sultan öldü. Geriye eskilerden Mahidevran ve Mihrimah Sultan kalıyor.

Oysaki Hürrem’den sonra dizinin en büyük yükünü taşıyan oyunculardan biri Hatice Sultan karakterine hayat veren Selma Ergeç’ti.

Pargalı gidince dizi yavaşlamadı. Ama kadın karakterlerin gitmesi aynı olmaz. Çünkü Muhteşem-i Süleyman değil kadınlar ayakta tutuyor. Senaryosu da saray entrikaları üzerinde ilerlerken hem Hatice Sultan yok hem de Hürrem yapımın işi zor eski şaşalı günlerin uzağında kalacakmış gibi geliyor bana.

Evet, geçen hafta iyi bir başarı yakalamış olabilir. İlk bölüm merakı da bunu tetiklemiştir. Ki Meryem Uzerli’nin diğer bir değişle onla özdeşlemiş Hürrem’in yokluğunu doldurmak için fazlaca yeni oyuncuların gelmesi de ilk bölümü izletmiştir.

Hürrem karakterini geri tutarak diğer karakterler üzerinden dizi ilerleyecek olsa da ortada bir gerçek var ki seyirci tarihi gerçekleri ya da dizinin senaryosunu merak etmiyor. Hürrem ve yaptıklarını merak ediyor.

Bu saatten sonra elbette ki Meryem’i getiremezsiniz ama onla özdeşleşmiş bir Hürrem’i yok sayarak da ilerleyemezsiniz.

Yani ne kadar yeni Hürrem geri de tutulsa, ne kadar yeni oyuncularla boşluk doldurulsa doldurulsun tarihin o dönemine şekil veren Hürrem’di. Karakteri izleten de Meryem Uzerli.

Bu yüzden seyirci yeni Hürrem’e taktı diye de seyirciyi suçlamak yerine asıl soruna geri dönmek gerek.

Yani en önemli mesele tükenmişlik sendromu ve oyuncuların telif hakkı.

Meryem giderken tüm bunlar için gidiyorum dedi ama ne hikmetse konunun bu yönünden uzaklaştırılmak için her şey yapıldı.

Meryem’in neden gittiği ya da gitmediği haklılığı ya da haksızlığı beni açıkçası fazlada ilgilendirmiyor.

Ortada olan sorunun üzerinin örtülmesi yok sayılması ilgilendiriyor. Timur Savcı’nın kendi açıklamaları, bazı oyuncuların da onu destekleyen açıklamalarını okuyunca diyorlar ki; “TIMS oyuncularına her imkânı sağlıyor diğer yapımlardan çok farklı”.

Ben de diyorum ki Sayın Savcı bu sizin sorumluluğunuzun bittiği anlamına gelmez.

Diğer yapımlardan birkaç tık önde olmanız, kendi oyuncularınıza insani koşulları sağlamanız sektörün en önemli sorununun sorumluluğunu üzerinizden atmanızı gerektirmez. Kaldı ki siz birçok yapımdan çok daha fazla bu sorumlulukla yüklüsünüz.

Çünkü siz Yapımcılar Derneği’nin kurucularından ve bildiğim kadarıyla da yönetim kadrosundaki isimlerden birisiniz.

Herkesten fazla sorumlusunuz.

Şimdiye kadar elinizi taşın altına sokmuş olmanız gerekirken bu sömürüye göz yuman tarafta kalmış olmuyor musunuz?

Bir dizinin oyuncudan önce asıl mağdurları hikâye sahipleri ve senaristlerken üstelik. Bir dizinin izlenirliğini sağlayan yaratıcılar senaristler, replik yazarları olmasına rağmen onca ülke dolaşır, dizi biter televizyonlarda yine yayına girer ama bu yaratıcılar sanki hiç yokmuşçasına eserlerine bir elbise gibi bakılır, teşhiri el değiştikten sonra sadece sadece yayıncının olur. Oyuncular ona keza tek kuruş almaz. Arada Muhteşem Yüzyıl sayesinde öğrendik bunu da ayrıcalıklı oyuncular bu pastadan alırlar Halit Ergenç gibi. Şimdiye kadar bu yalanlanmadığına göre demek ki gerçekliği var. Telif hakkı hep bana Rabbena.

90 dakika mağduriyeti ise hiç konuşulmaz. Çünkü yapımcının işine gelir. Ama işime gelir demez topu kanala atar.

İrfan Şahin’in açıklamalardan da anlarız ki 90 dakika olmasında kanal değil reklam verenler ve seyirci suçlu.

Oyuncuların sigortasız çalıştırılmasının kıyısından bile geçilmez.

Çocuk oyuncuların yaşadıklarını ise anlatsak bitmez. Ama onlar hiç konuşulmaz.

TIMS yapım olarak kendi şartlarını iğleştirdi ya gerisinden ona ne. Herkese bu salgı verilir. Üzgünüm beyler siz dernekleşeceksiniz, meslek birliği kuracaksınız ama bu konuda mağduriyetler oluşturan yapımlardan sorumlu olmayacaksınız.  Böyle bir tutum sadece sorumluluktan kaçma düzene yol verme ya da desteklemedir.

Meryem ya da Meryemler bu sorunu yaşarken yaşanmıyor gibi göstermek kalıcı ve kesin çözümler getirmemek her şeyi göze alan oyuncunun da böyle yarı yolda bırakmasına yol açar ve daha pek çok şeye.

Ha hamilelik sendromuna da bağlayabilirsiniz birçok farklı sektörün yaptığı gibi. Hamileyseniz, çocuğunuz varsa işe alınmazsınız. Kadına ve anneliğe uygulanan başka bir ayrımcılık.

Özetle tükene tükene, tükete tükete elimizde olanları da yitirip gideceğiz. Bu yüzden soruna duyarsız değil duyarlı kalmak yol almak gerekir.

Yani mesele yeni Hürrem eski Hürrem sorunsalına indirgenip akıp giderken sorunun kendisinden uzaklaşıyoruz, uzaklaştırılıyoruz.

oyatekin@gmail.com               

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..