Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '12

 
Kategori
Edebiyat
 

Meşhur Adamlar Ansiklopedisi'nden Memleketimden İnsan Manzaraları'na

Meşhur Adamlar Ansiklopedisi'nden Memleketimden İnsan Manzaraları'na
 

Nazım Hikmet


Memleketimden İnsan Manzaraları Nazım Hikmet'in 1941 yılında Bursa hapishanesinde başlayıp, ömrü boyunca yazmayı düşündüğü ama özgürlüğüne kavuştuktan sonra yarım bıraktığı bir yapıttır. Yalnızca yazıldığı dönemde değil bugün de aşılamamış benzersiz bir yapıttır. Düz yazıyla şiir ögelerinin birlikte yer aldığı alıştığımız yazınsal türlerin sınırlarını zorlayan, şairin "çerçevelerini, parçalayan, disipline gelmeyen"(Kemal Tahir'e mektuplar Bilgi yay. s.312) ne şiir, ne roman, ne tarih olan, öte yandan hem şiir, hem tarih olan, hatta senaryo nitelikleri açıkça görülen "yeni bir türün başlangıcı sayılabilecek" (bkz.Mehmet Fuat M.İ.M'de yay. kapak yazısı) özgün bir yapıttır.

Nazım Hikmet çeşitli sınıflara ait insanları belli bir mekanda toplayarak Türkiye'nin toplumsal, bu insanların geçmişlerine yani yaşam öykülerine dayanarak da tarihsel kesitini vermek ister. Amacı okura "vıcık vıcık kaynaşan bir mahşer" sunmak, "bu insan mahşerinin konkre ifadesi" ni Türkiye sınıfsal yapısı üzerinde temellendirerek, ülkesinin "muayyen bir tarihi devredeki sosyal durumunu" yansıtmaktır. (Kemal Tahir'e Mektuplar) Bu amaçla önemli önemsiz 300 kadar insanı sahneye çıkarır. Balzac'ın İnsanlık komedyasında olduğu gibi, Manzaralar'da da kişilerin sürekliliği, yapıt içinde yer değiştirerek zaman zaman karşımıza çıkmaları bazan da gözden yitmeleri söz konusudur. Bu kişiler arasında ilginç köylü tipleri de var. İnsan Manzaraları'nda ve onun çekirdeği, yetersiz taslağı olan Meşhur Adamlar Ansiklopedisi'inde bu tiplerden bir kaçının nasıl betimlendiğini görelim şimdi.

Meşhur Adamlar Ansiklopedisi Nazım Hikmet'in 1940 Eylülü'nde Çankırı Hapishanesinde yazmaya başladığı bir yapıttır. Şair bu yapıtta sıradan insanların yaşamını, onların da ansiklopedilere geçmiş ünlü krallar, yazar ve sanatçılar gibi bu dünyada varolduklarını, doğup öldüklerini, acı çekip, sevdiklerini vurgulamak ister. Genellikle emekçi halktan kişilerdir. Ansiklopedi'nin kahramanları. Ama içlerinde ressam Ömer Paşa kerimesi Cevriye Hanım gibi, bir yaşında sultan sarayına götürülüp sekiz yaşında piyanoya başlayan soylular, Emin gibi büyük tüccarlarda vardır. Bazıları yalnızca adları, doğum ve ölüm tarihleriyle anılırlar.

ABDURRAHMAN
(Dağlızadelerden) 1926-1940

Bazılarıysa mezar yazıtlarındaki gibi birkaç dizeyle

AHMET- (Onbaşı)
Balkan harbinde gitti,
Seferberlikte gitti,
Yunan harbinde gitti.
"Ha dayan hemşerim sonuna vardık"

sözü meşhurdur.

Ama çoğu Nazım'ın gözlem gücünden, o müthiş yoğunlaştırma yeteneğinden gelme bir ustalıkla Manzaralar'ın insan potansiyelini oluştururlar. Şair, doğumlarından ölümlerine ya da yaşamlarını etkileyen önemli bir olaya dek izler onları. Ayrıntıları ayıklayıp öze varmayı, geneli tikelde yoğunlaştırmayı başarır. Bu yöntemi uygularken alabildiğine gerçekçidir.

Ansiklopedinin H harfi bölümünde yer alan HAMDİ'yi (Çerkeş'in Kavak köyündendir.) İnsan Manzaraları'nın ikinci kitabında buluyoruz. Sıradan bir köylüdür Hamdi; doğumu, yaşamının başlıca olayları ve erken ölümüyle Anadolu köylüsünün değişmez yazgısını simgeler. Hamdi'nin yaşamı kapalı köy dünyasının olanaklarıyla sınırlı binlerce Anadolu köylüsünün paylaştıkları bir yaşamdır. Örneğin kırkı çıkmadan buğdayın dibinden güneşe bakar. Altı yaşına dek dünyası "36 hane ve dört sokak"tan ibarettir. Hastalanır, hayvanları ve yağmuru sever. Köye gelen jandarmalar, civcivlere dadanan karakuş ve bir kötürüm keçiyle çevrilidir varoluşu. Zaman mevsimlerle orantılı akıp gitmekte, Hamdi'nin dünyasına çok az şey katılmaktadır. Sekiz yaşında Çerkeş pazarına iner; toprak yüzünden komşu köyle çıkan silahlı çatışmalar, kuraklık, merkebin ölümü vb. olaylardan etkilenir. Ve evliliğinin birinci yılında, üç arkadaşıyla birlikte çalışmak için gittiği Zonguldak maden ocaklarının birinde ölür. "Rahmetli Hamdi Şentürk'ün bir oğlu oldu, tuzladılar (1940)" diye yazar Nazım Hikmet, tıpkı babasının doğumunda yazdığı gibi. Hapis dedesini görmeye gelen küçük Hamdi, babası gibi yaşayacak ve büyük olasılıkla babasınkine benzer bir ölümle ölecektir. Nazım Hikmet köylülerden söz ederken " Aynı toprakta, aynı işin insanları/hep birbirine benziyordu köylü görüşmeciler" der. Hamdi Şentürk "Türk köylüsü" şiirindeki adsız köylünün ikiz kardeşidir bir bakıma. İnsan Manzaraları'ndaki Mehmetçik gibi. Nazım Hikmet Mehmetçik soyutlamasıyla yüz binlerin ortak yazgısını dile getirir:

Memetçik Memet
Memetçik Memet
Dört cephe içinde koptu kıyamet.
Vagonların kırk kişilikse yapısı
seksen Memet, yüz Memet yüklü
hepsi.
Kilitlenmiş vagonların kapısı.
Trenler gidiyor Memetçik dolusu.
Memetçik, Memet
Memetçik Memet
Kilitli vagonlarda yoktur merhamet...

...................................

Gırdıfren Kartallı Kazım bakıyor:
bir deri bir kemik Memet
düşmüş bıyıklar.
Memetin ayağında yarım çarıklar.
Memet yüzükoyun yatmış sayıklar.
Memet beygir fışkısından arpa
ayıklar
Arpayı götürüp derede yıkar.
Güneşte kurutup yiyecek Memet.
Dağ taş Memet dolu, dağ taş sevkiyat.
Ölüm Allahın emri, açlık olamasa
fakat.
Memetçik Memet
Memetçik Memet
Arpayı en fazla bir avuç verir.
Beygir fışkısında yoktur merhamet.

Yukarıda okuduğunuz "İnsan Manzaraları" incelemesi Nedim Gürsel'in Ocak 1987' de Yeni Düşün Dergisi için kaleme alınmış makalesinden oldukça kısaltılmış pasajlardır. Yazarın Nazım Hikmet ve şiiriyle ilgili inceleme kitapları bulunmaktadır.

Ayrıca İnsan Manzaraları'nın doğuş sürecini Kemal Tahir'e Mektuplar adlı kitaptan daha detaylı öğrenmeniz de mümkün.

İnsan Manzaraları yazısını, Nazım'ın yine Memleketimden İnsan Manzaraları'nın dizelerinde yerini bulan, "Açlık" ın o muhteşem tanımıyla bitiriyorum...

Hastane kâtibi eğildi Halil'e doğru:

- Açlık," dedi,
"açlık, hiçbir şey yememek değil,
barsağı düğümlenene kadar
yarma çorbası içmektir.

 

 
Toplam blog
: 17
: 781
Kayıt tarihi
: 19.07.12
 
 

1990'lı yıllar bir reklam satış elmanı için  hala pikajla montajın yapıldığı, dergi bağlanana kad..