Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '18

 
Kategori
Güncel
 

Meslek Odaları Sorununa Çözüm

Meslek Odaları Sorununa Çözüm
 

Meslek Kuruluşları, devlet ve siyaset kurumu ile ilişkileri, özellikle siyasi konularda yaptıkları faaliyetleri sebebiyle kendi nitelikleri de tartışılmaktadır.
 
Konuyu tartışmaya açmadan önce şunu tespit etmemiz gerekir ki; Ticaret, Sanayi, Esnaf Odaları, Baro, Tabip, Mimar vs. Odaları Anayasamızın  başlığı “ Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları” olan  135. Maddesinde düzenlenmektedir. Madde başlığından anlaşıldığı üzere Meslek Kuruluşları “Kamu Kurumu” niteliğindedir, yani bir Sivil Toplum Kuruluşu değildir.
 
Meslek Kuruluşları hakkında Türkiye uygulaması Dünya’daki uygulamalardan farklıdır. Meslek odalarının örgütlenme, işleyiş ve üyelik sistemleri konusunda iki ana model vardır.Bunlar; Kamu Gücü Modeli ve Anglo-Sakson Modeli. Çin, Küba, Vietnam, Suriye gibi ülkelerde uygulanan Kamu Gücü modelinde üyelik zorunlu olup, yöneticileri siyasi otorite atar. Anglo-Sakson modelinde ise odalar, idarenin bir parçası değildir, işleyişe hakim olan hukuk ise kamu hukuku değil, özel hukuktur. Odalara üyelik mecburi değildir, gönüllük esasına dayanmaktadır. Odaların üzerinde devletin herhangi bir denetim yetkisi yoktur. Ülkemizdeki model yöneticilerin üyeler tarafından seçilmesi dışında Kanu Gücü modeli olarak nitelendirilebilir.
 
Meslek Kuruluşlarının “Kamu Kurumu” niteliği 1961 Anayasası ile ilk defa oluşturulmuştur. 1961 Anayasasının temel özelliği “Milletin seçim yoluyla iktidar olması tehlikesine karşı ihdas edilen Kamu Kurumları ve düzenlemeler ile muktedir olmasının önüne geçilmesi” dir. Meslek Kuruluşlarının Kamu Kurumu haline dönüştürülmesi ile Türkiye’de Sivil Toplumun gelişmesi önlendiği gibi bütün meslek mensupları zapt-u rapt altına alınmış, bu yolla bütün mesleklerin üyeleri yarı memur yapılarak devasa bir bürokratik yapı oluşturulmuştur.
 
Meslek Kuruluşlarının şu anki durumu, demokrasi, sivil toplum, tarafsızlık, eşitlik gibi birçok alanda soruna yol açmaktadır. Özellikle üyeliğin zorunlu olması, sahada tekel konumunda olmaları ve kişilerin mesleklerini icra edebilmeleri için yapılarına, siyasi duruşlarına, faaliyetlerine katılmasalar bile bu kuruluşlara üye olmak zorunda olmaları, denetim/disiplin ve dayanışma fonksiyonlarını aynı anda üstlenmeleri, üyeleri üzerinde kamu gücü ve otoritesini kullanmaları, yarı resmi-yarı sivil kuruluşlar olmalarına rağmen tamamen sivil toplum kuruluşu gibi hareket etmeleri, sorunların temelini oluşturmaktadır.
 
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları kamusal bazı güç yetki ve ayrıcalıklara sahiptirler. Örneğin, bu kuruluşlar tek taraflı olarak icrai işlemler (düzenleyici veya bireysel idari işlemler) yapabilmektedir. Üyelerine disiplin cezası verebilirler. Belirledikleri meslek kurallarına aykırı davranışlarda bulunan bulunanlar hakkında meslekten çıkarmaya kadar varan çeşitli müeyyideler uygulayabilmektedirler. Yöneticileri resmi plaka kullanabilmekte, protokolde belli bir yerleri bulunmaktadır. Bazılar kamulaştırma yetkisine de sahiptirler.
 
Bir mesleği icra edebilmek için üye olmak zorunda kalan binlerce kişiyi temsil ettiği gerekçesiyle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının üst yönetimlerinin özellikle siyasi niteliği ağır basan, kuruluş amaçları arasında yer almayan, kendileri ile doğrudan ilgili olmayan olaylar karşısında sergiledikleri tutumlar ve yaptıkları faaliyetlere dönük eleştiriler bu sorunun ivedilikle çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur.
 
Bu tartışmaların esas sebebi bu kuruluşların hem kamu kurumu niteliğine sahip olmaları, hem de sivil toplum örgütü gibi hareket etmelerinden kaynaklanmaktadır. Mesleklerle ilgili olarak; mesleğe kabul, sicillerin tutulması ve disiplin işleri gibi kamusal yetkilerle, sivil toplum kuruluşlarına ait niteliklerin aynı ve tek bir yapıda birleşmesinin mahzurludur. Meslek mensuplarının zorunlu olarak üye oldukları ve kamu kurumu niteliğini haiz bu kuruluşların, özellikle kamu yararı ve kamu düzeni hususunun öne çıktığı mesleki denetim ve disiplin yetkileri ile mesleki çıkarların öne çıktığı dayanışma fonksiyonunun her ikisini de bünyesinde barındırması tartışmanın esasını oluşturmaktadır. Bu iki farklı fonksiyonun (denetim-dayanışma) aynı yapıda toplanmış olması, kamu kurumu niteliği ile sivil toplum kuruluşu niteliğinin bir çatı altında birleştirilmesi anlamına gelmektedir ki, bu zamana kadar olan uygulamaların da gösterdiği gibi, gerçekçi durmamaktadır.
 
Meslek kuruluşlarının bugünkü yapılarının ortaya koyduğu sakınca ve tartışmaların artık yapılacak düzenlemeler ile gündemimizden çıkması zorunlu hale gelmiştir.
 
Yapılacak iş öncelikle 1961 Anayasası öncesi Cumhuriyetimizin kuruluş günlerine dönerek Meslek Kuruluşlarının “Kamu Kurumu Niteliği” özelliğinin yani Anayasa 135. maddesi kaldırılmalıdır. Bu yolla Meslek Odaları bir yandan Kamu Kurumu niteliği taşırken diğer yandan Sivil Toplum Kuruluşu gibi hareket etmesi sebebiyle oluşan kafa karışıklığı  önlenmelidir.
 
Sivil toplum, bir tanıma göre, devlet denetimi dışında kalan, dolaylı veya dolaysız ama  belli düzeyde siyasi bir niteliği olan, özünde toplumsal sorunların çözümüne dönük sivil etkinlikleri, ilişkileri, çıkarları hayata geçiren, sorunların çözümüne dönük bir tartışma alanıdır.
 
Sivil toplum kuruluşu olmanın temel ilkesi olan gönüllülük esasıdır ki bu nitelik zorunlu üyelik ile bağdaşmaz. Keza Anayasamızda Meslek Kuruluşlarının faaliyet konuları açıktır ve bunlar arasında siyasi gelişmeler hakkında çalışma yapmak yasaklanmıştır.
 
Meslek Kuruluşları fiili gücünü ise mesleği yapabilmek için zorunlu üye olunması ve üyeler üzerinde denetim ve disiplin yetkisi ile mesleki dayanışma ve üyelerin çıkarlarını koruma görevini aynı anda elinde bulundurmasından almaktadır. Bu iki görev ve yekinin ayrışması gerekir.
 
Bu anlamda konu ile ilgili araştırma yapan Aslan AVŞARBEY ve Tuğba DİLEKCİ’nin hazırladığı karşılaştırma ülkemizde de uygulanması düşünülen modele örneklik edecektir. (1)
 
İngiltere’de, Sağlık ve Sosyal Hizmet Mesleki Standartları İdaresinin genel gözetiminde faaliyet gösteren ve üyeliğin zorunlu olduğu, denetim ve disiplini sağlayan, yasayla kurulmuş özel kurum niteliğindeki Genel Tıp Konseyi ile; dayanışmayı sağlayan ve üyelerin ortak çıkarlarını korumayı amaçlayan, sendika ve mesleki örgüt niteliğindeki İngiliz Tabipler Birliği şeklindeki ikili yapının ülkemize uyarlanabilinir.
 
Bu amaçla, hazırlanacak yasal değişikliklerle, özellikle diplomalı meslekler için kamu kurumu veya bağımsız idari otorite şeklinde yapılandırılacak, meslek mensupları, ilgili meslek örgütleri ve kamu temsilcilerini bir araya getirecek, üyeliğin zorunlu olduğu ve görevleri esas olarak sicillerin tutulması, mesleki denetim, disiplin ve standartların  belirlenmesi ve uygulanmasını sağlamak olan “Mesleki Düzenleme ve Denetleme Kurumları” kurulması önerilmektedir. Bunun dışında meslek mensuplarının gönüllü olarak bir araya geldikleri, dayanışma ve meslek çıkarlarını savunma esaslı, sivil toplum kuruluşu niteliğinde,  birlik, dernek, sendika ve benzeri örgütler serbestçe kurulabilecektir. Bu şekildeki bir ayrım ile, meslek kuruluşlarının kamu kurumu ve sivil toplum kuruluşu nitelikleri birbirinden ayrılacak ve mesleklerin ülke genelinde merkezi olarak standardı,  denetim ve gözetimi sağlanırken, meslek mensuplarının gönüllü katılımlarına dayalı meslek örgütleri aracılığı ile yapacakları demokratik ve sivil faaliyetleri de sorun olmaktan çıkacaktır.
 
Hali hazırdaki odalar mesleki dayanışmayı sağlamak, mesleki çıkarları korumak, eğitim ve seminerler düzenlemek ve benzeri faaliyetlerde bulunmak üzere gönüllü üyelik esasına dayalı olarak görevine devam edebilir. Hatta bu odaların niteliği dernek ya da sendika tiplerinden birine dönüştürülebilir. Bu durumda alternatif başka odalar da kurulacağından meslek mensuplarına istedikleri örgüte üye olma hakkı verilerek daha demokratik sivil toplum örgütleri haline geleceklerdir. Böylelikle hem zorunlu üyelikten kaynaklanan hem de yöneticilerin siyasetle ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar çözülmüş olacaktır. Meslek mensupları hangi odanın faaliyetlerini beğenir ve yöneticisini desteklerlerse o meslek örgütüne üye olacaklarından örgütler arasında meydana gelecek rekabet ortamı sunulan hizmetlerin kalitesini de arttıracaktır.
 
Sivil toplum kuruluşu niteliğinde olan meslek örgütlerine üyelik isteğe bağlı olduğundan daha demokratik bir yapıya kavuşacaktır. Kamu kurumu ya da bağımsız idari otorite olan mesleki düzenleme ve denetleme kurumları  ise sadece denetim ve disiplin sağladığından farklı amaçlara hizmet etmeleri söz konusu olmayacaktır. Böylelikle hem tüketiciler için hem de meslek mensupları için tarafsızlık sağlanmış, aradaki çelişkiler giderilmiş, farklı fonksiyonel görevler birbirinden ayrılmış olacaktır.
 
 
 
 
 
(1)- TÜRKİYE’DE KAMU KURUMU NİTELİĞİNDEKİ MESLEK KURULUŞLARI İLE İLGİLİ TEMEL TARTIŞMALAR VE İNGİLTERE’DEKİ TIP MESLEĞİ İLE İLGİLİ UYGULAMA
 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..