Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '14

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Meslek seçimi: İşletme Mühendisliği

Meslek seçimi: İşletme Mühendisliği
 

Tecrübenin güzel yanı ne akması, ne de kokması! Paylaştıkça aksine değeri artan bir şey…

Genelde yapım gereği ileriye dönük düşünmeyi severim fakat artık belirli yaş ve olgunluğa gelmiş biri olarak, sizlere tecrübelerimi ve özellikle kariyer deneyimimi anlatmanın zamanın geldiğine karar verdim.

Biliyorsunuz tam 21 senedir bir profesyonel, 25 yıldır ise bir ırgat olarak çalışıyorum.

Bu yazımda size “niye işlete mühendisi oldum” sorusunu cevaplandırmak istiyorum:

En az benim kadar enteresan olan bitirdiğim bölüm olan İşletme Mühendisliği, genel kanının aksine hiçbir zaman yeni bir bölüm olmadı. Aksine 1977 yılından beridir İTÜ’de verilen bir program olarak, Endüstri Mühendisliği programından bile(1978), Türkiye’de eskidir. Zeyad Hatipoğlu tarafından, 10 yıllık Amerika öğretim görevliliği macerası ardından, İşlet Mühendisliği, 1975 yılında öncelikle İTÜ Makine fakültesi bünyesinde makine mühendislerine seçmeli işletme dersleri verilmesiyle başlayan ve öğrenciler tarafından benimsenince, yepyeni bir bölüm olarak baştan-aşağıya inşa edilmiştir. Bu bölümün kurulmasına Zeyad beyin dehası kadar dünyada tecrübe ettiği ihtiyaçlar sebep olmuştur. Buna göre Amerika’da birçok mühendisin üst düzey olunca MBA programı yapma gereği duyulduğunun tespitiyle hocamızın kafasında, her ikisini birleştiren bir program geliştirme kararı belirmiştir. Ben kendisinden bizzat dinlediğim için olanları bu kadar net yazabiliyorum.

Özcesi öyle bir program olmalıydı ki eşanlı olarak bir işletmeci, bir mühendis yetiştirebilsin! Öte yandan bugüne kadar yanlış anlaşıla gelmiş bir gerçeği de düzeltmek istiyorum: İşletme Mühendisi derken Yönetim Mühendisi anlamı çıkartılmamalı. Burada adı geçen “işletme” gerçekte “firma” anlamında kullanılmaktadır: Firma Mühendisliği yani Company Engineering yoksa Management Engineering değil. Yıllarca ben dünyada tanınmayan bu özgün mühendisliği tarif ederken şöyle bir unvan kullanıyordum: Management Systems Engineering, yani Yönetim Sistemleri Mühendisliği.

Mezun oluncaya kadar aldığım ders sayısıyla da ayrıca rekor kırdım: tam 77 ders. Bu anlamda İşletme Mühendisliği 2005 yılında YÖK’ten makası yedi ve ders sayısı 58 derse düşürülerek İşletme Mühendisliği bitirildi. Yani özetlersek, ben İşletme Mühendisliğinden mezun olana değin hem İşletme, hem de makine mühendisliğinin temel dersleri dışında, İşletme ve Endüstri Mühendisliğine yönelik özelleştirilmiş dersler aldım: Toplumsal Pazarlama, İstatiksel Pazarlama,Kalite Kontrol’de İstatistik, Sistem Mühendisliği, Ekonometri, Yöneylem, Matematiksel Ekonomi, Esnek Üretim Sistemleri, Problem Çözme Teknikleri, Maliyet ve Yönetim Muhasebesi, Proses Yönetimi gibi 1989-93 yılları için devrim sayılabilecek birçok ders alarak inanılmaz şanslı bir öğrenim hayatı yaşadım. Halihazırda bizim dönemden 140 mezun arasından tamı tamına 10 adet profesör çıkararak da hocalarımız da bir rekora imza atmış durumdalar. Yani bendeki Profesörlük hali benim özgünlüğümden kaynaklanmıyor, bu standart bir hal bizim bölüm için!

Bölümü anlattıktan sonra gelelim motivasyonuma:

Ben öğrencilik hayatımın başından beri her derste başarılı bir öğrenci olmama karşın hayatta en çok sevdiğim dersler matematik ve fizikti. Bir anlamda mühendis olmam zorunluluktu bu açıdan bakıldığında! Öte yandan sosyal bir insan olmam itibariyle en sosyal mühendislik dalını seçmem gerekiyordu. Böyle bakıldığında seçebileceğim sadece iki bölüm vardı: İşletme Mühendisliği ve Endüstri Mühendisliği.

Okul seçimine gelince bu konuda Türkiye’de ve dünyada en eski mühendislik öğretim kurumunu seçmek zorundaydım zaten; çünkü benim bölümüm başka üniversitede yoktu o zaman-şimdi Yıldız teknik Üniversitesinde mevcut-: İstanbul Teknik Üniversitesi..

Okulumuzun sloganını ben bulmuştum: “İTÜ sadece mühendis yetiştirir!”

Mühendis denilince anlaşılması geren mühendislik bakış açısı. Yoksa insanın mühendis olması diplomasıyla ilgili bir şey değildir. Diploma sadece araba kullanmak üzere verilmiş bir izindir, bir ehliyettir: “Bu kişi mühendislik yapabilir” denmektedir!

Ancak Türkiye’de çoğu mühendis kendi işini yapmaz. Bunun temel olarak iki sebebi vardır. Öncelikle sebebi Türkiye’de mühendislik okunması, tabiri caizse, adettendir. Tıpkı tıp gibi! Yani bilinçli bir tercihten çok ailenin bir tercihidir. Dolayısıyla bilinçli bir tercih olma sıkıntısı vardır mühendislik alanında. Bu durum gerçi her bölüm için böyledir ya…  

İkincisi ise, ne yazık ki, seçilen bölümlerin uydurukluğu ve seçilen okulların ciddiyetsizliği: Orman Mühendisi, Su Bilimleri Mühendisi, Genetik Mühendisliği, Matematik Mühendisliği(ne demekse), Bilgisayar Mühendisliği(???),  Fizik Mühendisliği(???), Kimya Mühendisliği(????). Okullar üzerine gitmeyeceğim(spekülasyon yapmayacağım) ancak şöyle bir örnekle özetleyeyim; hiçbir ciddi mühendislik şirketi Boğaziçi Üniversitesi mezunu mühendisi işe almayı ÖNCELİKLİ düşünmez. Buradan kıssadan hisse siz yapın…

Bir anlamda Ata Kemal’e buradan cevap vermiş oluyorum: Ciddi kurumlar, ciddi öğrencileri kendilerine seçerler. Diğer taraftan ben 1990 yılında Bolu Çimento’da staj yaparken fark etmiştim ki fabrikanın en iyi mühendisi Karadeniz Teknik Üniversitesi mezunuydu. Yani önyargı da kişinin fendiyle yok olur. Ancak o çocuğun kendisini kanıtlamak üzere çok daha fazla çalışması, çok fazla ekstra kendini geliştirmesi de, aldığı öğrenimin yetersizliği sebebiyle –ne yazık ki- mecburidir. Mesela ben ODTÜ’ye yatay geçiş yapacakken, girdiğim derslerde edindiğim intiba ile, bu kararımdan vazgeçmişimdir. Çünkü hem mühendislik, hem de işletme derslerindeki başıboşluk beni kararımdan caydırmıştır. (Bu arada bu karar da sadece annemi memnun etmek için alınmış bir karardı. Tüm anneler gibi, benim annem de yanında, Ankara’da, okumamı istiyordu).

Sonuç itibariyle, bugün geriye baktığımda aldığım mesleki kararın halen arkasındayım. Evet, her zaman çevreme ispat ettiğim gibi, İşletme Mühendisi olmak bir ayrılacaktır.  Ve umarım diğer işletme mühendisleri de benim gibi düşünüyordur.

Bu arada bu yazı bir serinin ilki, bundan sonra diğer meslekleri ve bölümleri tanıtan yazılarım devam edecek…

Saygılarımla,

ANIL YİĞİT

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..